22 Nisan 2014 06:00

Bir fotoğrafın söylediği

Taksim bir mücadele sonucu mu açılmıştı, yoksa AKP’nin kendi siyasal hesapları sonucu mu? Uğruna verilen mücadele, ödenen bedel ve yüklenen anlam olmazsa kuşkusuz AKP de böyle bir adım atmaya gerek de duymazdı.

Bir fotoğrafın söylediği
Paylaş

Fatih POLAT

Bu fotoğrafı 2010 yılı 1 Mayısı’nda, Taksim’e çıkan Tarlabaşı yokuşunda çekmiştim. Gün gelir lazım olur diye. Galiba o gün geldi.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, 3 gün önce 1 Mayıs’taki meydan tartışmalarına dair sözleri ortada: “Miting mi yapacaksan git Yenikapı’ya Maltepe’ye. Bundan sonra bazı ilçelerimizde de butik meydanlar düzenleme kararı aldık. Ama gelip esnafın camını çerçevesini indirecek şekilde Taksim’de Kadıköy’de bunları yapmak mümkün değil. Kesinlikle bunlara fırsat vermeyeceğiz.”

Bu fotoğrafın çekildiği dört yıl önceki 1 Mayıs’a ise AKP iktidarı, ‘12 Eylül referandumu’ hazırlığı ile gidiyordu. Erdoğan yargı alanını kendi lehine yeniden yapılandırarak kendisini daha da güçlendirmeyi amaçladığı bu referandum öncesi, “darbe” ile mücadele söylemi üzerine kurulu bir propaganda yürütüyordu.

Hatta o referandumda ‘sol’un bazı kesimleri de ‘Yetmez ama evet’ diyerek Erdoğan’ın Anayasa değişikliğine destek vermiş, karşı çıkanlar ise topyekün olarak darbecilikle suçlanmıştı.

Ergenekon davası da Hükümetin, darbecilerle, statüko ile mücadele söylemi desteklemek üzere kullandığı göstergelerdendi.

İşte AKP iktidarının Taksim’i 1 Mayıs kutlamalarına açması da böylesi bir siyasi iklimde gerçekleşti. Algı yönetiminde usta olan AKP’nin İstanbul İl Başkanlığının imzasını taşıyan ‘Artık 1 Mayıs Hem Bayram Hem Taksim’de. Kutlu Olsun’ yazılı dev afiş, AKP’nin yıllardır Taksim kutlamalarına duyulan özlemi de, kendi hegemonyasına içererek istismar etmesi anlamına geliyordu.

Taksim’de 2010 yılında kutlanan 1 Mayıs sonrası Başbakan Erdoğan, AKP grup toplantısında yaptığı o konuşmada şunları söylemişti: “2010 yılı 1 Mayısı mutlaka hafızalara kazınacaktır. Mutlaka tarihimizde kendisine unutulmaz bir yer bulacaktır. Zira 2010 1 Mayısı Türkiye’nin nasıl değiştiğinin, nasıl olgunlaştığının, tabularını nasıl yıktığının, statükoyu nasıl aştığının, tahrik ve provokasyon korkularından nasıl sıyrıldığının somut bir abidesi olmuştur. Evet Türkiye bu manzara için bu bayram havası için tam 32 yıl beklemek zorunda kalmıştır. Ama işte dün nihayet gerçekleşmiştir. Türkiye nihayet bunu başarmıştır. Taksim’deki dostluk, kardeşlik ve dayanışma tablosu Türkiye’nin çetelerle mücadelesinin bir eseridir.”

Taksim bir mücadele sonucu mu açılmıştı, yoksa AKP’nin kendi siyasal hesapları sonucu mu? Uğruna verilen mücadele, ödenen bedel ve yüklenen anlam olmazsa kuşkusuz AKP de böyle bir adım atmaya gerek de duymazdı.

Aradan geçen zamanda ise Taksim artık Erdoğan’ın karizmasının çok derin bir biçimde çizildiği yerdir. Erdoğan’ın başkanlık hesaplarının artık hükmünü yitirdiği süreç Gezi sürecidir. Bu süreç ile birlikte Erdoğan dünya ölçeğinde de bir ‘diktatör’ olarak kristalize olmuştur. Yayınlanan ses kayıtlarında da Gezi ve Taksim’e ilişkin iktidarın hissettiği korku çok açık bir biçimde hissediliyordu. Kadıköy’de Gezi sürecinde en çetin mücadelenin verildiği kent meydanlarından ikincisidir. Bu nedenle Başbakan onu da Taksim ile birlikte yasaklı yerler arasına soktu.

ÖNCEKİ HABER

Ekonominin iki modeli: Demokrasi ve kapitalizm

SONRAKİ HABER

Güngör Gençay’ın kaleminin samimiyeti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa