20 Nisan 2014 06:00

Gerçek bizi ne zaman özgür kılacak?

Bir ziyaretçi.Elinde el yazması günlükler.Söylediğine göre 6 defter ve toplamda 350 sayfadan fazla Ermenice el yazısı günlük var. 1904’ten başlayıp 1928’e kadar gidiyor.Yer Dersim.

Gerçek bizi ne zaman özgür kılacak?
Paylaş

Aris NALCI

Bir ziyaretçi.
Elinde el yazması günlükler.
Söylediğine göre 6 defter ve toplamda 350 sayfadan fazla Ermenice el yazısı günlük var. 1904’ten başlayıp 1928’e kadar gidiyor.
Yer Dersim.

Böyle ziyaretçilerim çok oluyor son 10 yılda. Ellerindeki yazılar, taşlar, paralar, hazine haritaları olduğunu iddia ettikleri kağıt parçaları veya defterler...
Bu seferki farklı.
Dersim’deki katliamdan kurtulup Ermenistan’a gitmiş bir Ermeni’nin 1904-1928 yılları arasında tuttuğu el yazısı günlükler önümde duranlar. Ama asılları değil fotoğrafları.
Diyorum ki bunları mutlaka hemen daktilo etmeliyiz.
Kaybolmadan. Defterler solmadan veya sahibine bir şey olmadan.
Bu videoları bana getiren bir arkadaşının dedesinin günlükleri olduğunu söylüyor defterlerin.
Uzun süre sohbetin ardından anlıyorum ki aslında videoda gösterdiği kendi akrabası. Defterler de bir akrabasının yakınına ait.
Bana defterleri gösteriyor ama dediklerimden pek etkilenmiş gibi değil.
Bu defterlerin ortaya çıkmasından hoşnut olacak gibi gözükmüyor.
Ama içindekini merak ediyor.

MüslümanlaşTIRılmış bir Ermeni ailenin ferdi karşımda duran. Bunca yılın ardından. Fethiye Çetin’in Anneannem kitabının Türkiye’de yarattığı kırılmaya rağmen halen Türkiye’de 100 binlerce insan köklerinde Ermeni bir aile ferdi olmasından korkuyor.
Bunun sebebi belki yerel seçimlerde pohpohlanan milliyetçilik dalgası, belki liderlerin hemen hepsinin artık bozkurt işareti yapabiliyor olması. Bilmiyorum.
Ama anlaşılan kendi geçmişini öğrenmek için bana gelen aileleri korkutmaya ve tekrar içe kapanmaya yetecek güçte...

Tam da 24 Nisan öncesinde.
Her yıl daha da fazla katılımla Türkiye’de bir uyanışı tetikleyen 24 Nisan anmaları giderek daha fazla disaporalı Ermeni’yi Türkiye’ye çekiyor. Bu yıl gelecek olanlar anma toplantısının ardından Anadolu’daki köklerini ziyaret etmek için İstanbul’dan yola çıkacaklar. Neler ile karşılaşacaklarını onlar da bizler de bilmiyoruz.
2015’te soykırımın 100. yılı yaklaşırken Türkiye’de artan milliyetçiliğin eski Ermeni yerleşim yerlerine nasıl yansıdığını onların bu yıl yapacağı ziyaretler sonrasında bizlere aktaracakları anılardan öğreneceğiz.
2015 yaklaşırken Türkiye’nin siyasi duruşunda çok da büyük bir değişiklik beklemek hata olur.
Şimdiden Çanakkale 1915’in, Ermeni Soykırımı’nın tanınması için dünyada yapılacak anmaların etkilerini sönümlemek için kullanılacağını söylemek yerinde olur.
Başbakan yerel seçimlerde Çanakkale’de yaptığı mitingde de açıklamıştı 100. yıl çok büyük bir şekilde anılacak.
“Yurtdışından davetlilerimiz olacak” dedi başbakan.
Anzaklar gelecekler belki de.
Anzaklar en son 50. yılda gelmişlerdi Çanakkale’ye.
1965’te.
Türkiye’nin Ermeni diasporasıyla yüzleştiği ilk tarihti 1965 sanılanın aksine.
1915’ten hayatını kurtarıp yeni topraklarda az biraz köklenmeye başlamış Ermenilerin bulundukları topraklarda adalet arayışı için seslerini yükseltmeye başladığı 1965’te de Türkiye basını Ermenilerin karşısına Çanakkale’yi çıkardı.
100. yılda da aynı şeyi yapacak.
Asıl soru Türkiyeliler ve Ermeniler bundan sonra ne yapacak...
Türkiye hakları geçmişleriyle barışmanın yollarını arıyor.
Türkiyeli politikacılar her zaman önlerinde duran sorunlar zarfını sondan başa doğru açtılar.
Ergenekon, darbeler, Kürtler, Dersim  vs...
Bu sıralamada en arkaya Ermeniler düşüyor.
Tarih 1915 olunca tarihçiler de siyasetçiler de Türkiye ile Osmanlı arasına sıkışıyorlar.
Soykırımı Osmanlı’ya yamasalar, kendi kimliksel bağlılıklarını nasıl kuracaklar, soykırımı Türkiye’ye bağlasalar bu kez günümüzle nasıl yüzleşecekler.
Türkiye’ye yanlış cumhuriyet demek ancak bir Ermeni’nin cesaret edebileceği bir delilikti. Onu da Sevan Nışanyan yaptı.
Hangi Türkiyeli bu rejimin yanlış seçildiği fikrini destekleyip de geçmişindeki kara noktaları bu şekilde temizlemeye çalışacak?
Bu sorunun cevabı yazıya başladığım hikayenin öznelerinde yatıyor.
Dersimliler, Adıyamanlılar, Kahtalılar, Diyarbakırlılar, Liceliler, Muşlular, Erzurumlular, Vanlılar ve daha sıralayamayacağım kadar şehrin bugünkü halkları.
Ne zaman ki Ermeni olmak ya da ailemizdeki Ermenileri konuşmak bir “ayıp” olmayacak, o zaman bu memleketin ruhu özgür olacak.
Gerçek sizleri de bizleri de özgür kılacak...

ÖNCEKİ HABER

Gelme doktor çarası yoktur...

SONRAKİ HABER

‘E bilet yoksa biz de tırmanırız abi!’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...