13 Nisan 2014 07:53

Türkçe basında NSU davası

Özellikle Sabah ve belli ölçüde Hürriyet, NSU davasıyla ilgili yayınlarında Türk hükümetini korumayı hedefleyen bir çizgi izledi. Gezi olayları sırasında polisin azgın saldırısı, AKP hükümetinin demokratikleşme sürecindeki yapmadıkları gündeme getirildiğinde hep Alman hükümetinin hataları öne çıkarılarak karşılaştırmalar yapıldı ve Türk hükümeti korunmaya alındı.

Türkçe basında NSU davası
Paylaş

Özge Pınar SARP*

Bu makalede “Türk basınında NSU davası ve ırkçı katiller nasıl ele alındı ve nasıl yansıtıldı” konusunda bir analiz yapmaya çalıştım. Gazetelerden duruşmaları izleme olanağına sahip olan Hürriyet, Sabah ve Evrensel’i merceğime koydum. Bu gazetelerin 4 Kasım 2011-28 Mart 2014 tarihleri arasındaki internet arşivlerini araştırdım. Kısacası NSU’nun ortaya çıkarılması ve davanın 99. duruşması arasında bu konuda yayınlanan yazılar analizime temel oldu.

NSU DAVASINA BAKIŞ

Sabah ve Hürriyet gazetelerinde davanın başlamasından iki hafta geçtikten sonra yapılan haberler hemen hemen sadece Avrupa baskılarıyla sınırlı kaldı. Münih’te görülen davayı, ‘Yüzyılın davası’ olarak nitelediler, ‘Türk kurbanlar’dan söz ettiler. Bu iki gazete için de kurbanların ulusal kökenleri önemli bir rol oynamaktaydı. Haberlerin yanında zanlıları gösteren resimler ‘Nazi artıkları’ olarak verildi. ‘Çağın Davası’ başlıklı yazının yanında göçmen örgütlerinin protestosu sırasında çekilen  ‘Hitler’in çocuğu Zschaepe, katliamın hesabını vereceksin!’ pankartının taşındığı resim öne çıkarıldı. Ancak üçüncü haftadan itibaren Türkiye’deki ana baskılarında dava ile ilgili herhangi bir haber ve resim yayınlanmaz oldu.
Sabah ve Hürriyet’teki her haber ‘Irkçı Neonaziler tarafından kurulan NSU sekiz Türk ve başka iki kişiyi öldürdü.’ diye başlamaktaydı. Bu milli hatta kısmen milliyetçi yaklaşım bu iki gazetenin dili açısından genel bir karakter taşımaktaydı. Ölen Türkiye kökenliler arasında Kürtlerin de olabileceği ihtimali yok edilmiş oluyordu. Evrensel ve Almanya’da yayınlanmakta olan Yeni Hayat gazeteleri ise nesnel ve doğru bir tanımlama ile  ‘ Dokuzu göç kökenli biri polis olan on kişi’  veya ‘Sekizi Türkiye, biri Yunanistan kökenli esnaf ve bir Alman polisi öldüren’ diye yazdılar.
Üç gazete de NSU davasının Almanya’nın tarihiyle hesaplaşmasının bir bölümü olduğunda görüş birliği içindeler. Hürriyet gazetesi ‘Hesaplaşma Günü’ başlığıyla devlet içindeki örgütlü Nazi artıklarına karşı davanın başladığı tarihi bir günden söz ederken Sabah yazarlarından biri daha da ileri giderek ‘Alman devletinin genetik kodundaki yabancı düşmanlığının neden kırılamadığı’ sorusunu yöneltmekteydi. İki gazete de haberlerini Alman ve Türkiye hükümetlerinin resmi açıklamalarıyla sınırlandırmışlardı. Hedef olarak ise kurbanların yakınlarının ve tüm göçmen cemiyetinin Alman adalet sistemi ve toplumuna yönelik kaybolan güvenlerinin yeniden sağlanmasını almışlardı.
Bu hedef  Yeni Hayat tarafından da desteklendi ama gazete daha ileri gitti ve kendini resmi açıklamalarla sınırlandırmadı. Türkçe ve Almanca sayfalarında tartışmalar tüm boyutlarıyla yansıtılarak Anayasayı Koruma Kurumu’nun kaldırılması gibi çözüm önerileri de getirildi. ‘Yüzleşme zamanı’ adlı bir makalede duruşmanın devletin ve haber alma servislerinin ırkçı örgütlerle ilişkilerini soruşturma ve ortaya çıkarmada bir araç olması istenmekteydi. Geçen bir buçuk yıllık süre devletin böyle bir niyetinin olmadığını ortaya koyduğu belirtilirken bu nedenle halkın alacağı tavrın belirleyici olduğu yazılmaktaydı.
Yayınlarda Anayasayı Koruma Kurumu, polis teşkilatı, savcılık ve ajanlık gibi devlet organlarının NSU üzerindeki etkisi de ele alındı. Her üç gazetede de bu konu araştırıldı ve aydınlatılmaya çalışıldı. Sabah ve Hürriyet’te bu araştırma ‘derin devlet’ ve ‘gladio’ kavramları kullanılarak yapıldı. Türkiye’de çok yaygın olan bu kavramlar Alman devletinin Nazi cinayetlerindeki rolüyle bağlantılı olarak kullanıldı. Hürriyet gazetesinde ‘Almanya’nın derin davası başlıyor!’ denirken Sabah’ta ‘Almanya’daki derin devleti açıklığa kavuşturmak’tan söz edildi.
Özellikle Sabah ve belli ölçüde Hürriyet, NSU davasıyla ilgili yayınlarında Türk hükümetini korumayı hedefleyen bir çizgi izledi. Gezi olayları sırasında polisin azgın saldırısı, AKP hükümetinin demokratikleşme sürecindeki yapmadıkları gündeme getirildiğinde hep Alman hükümetinin hataları öne çıkarılarak karşılaştırmalar yapıldı ve Türk hükümeti korunmaya alındı.

‘DÖNER CİNAYETİ’ SADECE KÖTÜ SÖZ MÜ?

Duisburg Dil ve Sosyal Araştırma Enstitüsü’nün bir araştırmasında Beate Zschape nezdinde aşırı sağ ve kadınlar teması ele alınıyor. Alman medyasında özellikle Bild’de Döner Cinayetleri ve Nazi Gelin kavramlarının kullanılması eleştirilirken bu kavramlar Türk basını tarafından da üstlenildi. Döner Cinayetleri kavramının 2011 yılının en kötü sözü seçilmesinin ardından bu söz Alman medyası tarafından kullanılmazken Hürriyet ve Sabah hemen hemen sürekli kullandılar.
Der Spiegel dergisinin internet sayfasında Döner Cinayetleri sözcüğünün 2011 yılında neden  en kötü söz seçildiği açıklandıktan sonra NSU olayının ortaya çıkması sonrası bu kötü sözün hiç kullanılmadığı belirtildi. Ancak öldürülenlerden söz edilirken ‘Yabancı’, ‘Türkler’, ‘Türk kökenli’ gibi sözcükler hem Alman basınında hem de Hürriyet ve Sabah’ta kullanıldı ve ayrımcılık, yalıtma ve milliyetçi anlatımlar yeniden üretildi.
Öldürülen Enver Şimşek’in kızı Semiya Şimşek Spiegel dergisindeki bir röportajında ‘Hepiniz bizi suçlu ilan ettiniz. polis, medya, toplum...’ diyerek medyanın kamu düşüncesi oluşturmaktaki rolüne vurgu yaptı.
Bu analizin sonucunu bir cümle ile özetleyebiliriz:  Türk ana akım medyası da NSU ile ilgili yayıncılığında sorumlu davranmadı.

Çeviren: SEMRA ÇELİK

*Bu yazı ilk olarak Apabiz tarafından çıkarılan Monitor adlı bültenin 64. sayısında da yayınlanmıştır

ÖNCEKİ HABER

Bizzzzz….Onlaaaaar… Çocuklar?

SONRAKİ HABER

Kendi \'Hikayeler’ini anlatıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa