13 Nisan 2014 07:51

Bizzzzz….Onlaaaaar… Çocuklar?

Demem o ki, ben sana Mısırlı Esma için ağlama demiyorum, çok içlendiysen yine ağla. Ama memleketin başında biiizzzzz-onlaaaaaarrrrr nidaları ata ata kendini var etmeye çalışırken mayasında kardeşlik olan bu toprakları çocuklarından ayrıştırmaya kalkma. Senin mayan burada tutmuyor çünkü.

Bizzzzz….Onlaaaaar… Çocuklar?
Paylaş

Özge KURU

Savaş koşullarında bile masumiyetleri tartışılmaz, dokunulmaz olan evrensel değerler vardır. Her türlü hırstan, hesaptan, kitaptan, önyargıdan uzak, politikadan, çıkardan bağımsız, dini, milli, toplumsal değerlerden habersiz “çocuk” sizin de listenizin ilk sırasında yer alıyordur eminim. Milliyetsiz, memleketsiz, bayraksız, devletsiz, günahsız bir dünya vatandaşıdır çocuk. Çocuk, kafasının üstünde bulut, göz alabildiğince ufuk, seven ya da kızan insan bilir. O kadar.

MERAKINDA KAYBOLAN ÇOCUK

Siz hiç mahalle pazarında, bir üst sokakta, misafirliğe gidilen semtte, bir adım ötede ne olduğunu merak edip, annenizin babanızın sıkı sıkı tutan elinden kurtulmak suretiyle özgürlüğünüzü ilan ederek yeninin,bilinmeyenin peşinden gittiniz mi? Şanslıysanız geri dönüş yolunu bulurdunuz ama çoğunlukla merakınızda kaybolurdunuz. Sizi bulan kişi insanlık namına evinize ulaştırır, annenizin kendi kaygısını bastırmak için attığı bir şaplakla da özgürlüğün ilk bedelini öderdiniz. İnsanın yaşam alanı değil savaş alanı haline gelen şehirlerde kıçında şort, elinde ekmek koşturan kayıp çocuk olmanın bedeli bir şaplaktan fazlası artık. Ülkedeki kayıp çocuk sayısını bilinemiyor, yalnızca tahmini veriler var. TÜİK’e ait 2008-2011 yılları arasında 27 bin, İç İşleri Bakanlığı’na göre 16 bin çocuk kayıp. Sayı gittikçe artıyor ve en çok kız çocukları kayboluyor.

Gazete, televizyon ya da sosyal medya fark etmez, bir kaynaktan haber takipçisi iseniz çocuk kayıplarında değişenin yalnız rakamlar ve veriler olmadığını da görmüşsünüzdür. Yazının konusu olmadığı için peşin peşin söyleyelim. Pamir’in kaybolmasının ardından gönüllü arama ekiplerinin kurulmasından duydukları korku bu ülkenin örgütlenme potansiyelinin ispatıdır, net. Biliyorlar ki  deniz gözlükleri tatil çantalarından her an çıkabilir. 3,5 yaşındaki bir çocuğun kayıp haberine “Annesi DHKPC’lİ, babası Aleviymiş, ikisi birden Geziciymiş” yorumlarını yaptıran neydi peki? Bir çocuk kaybolduğunda arkasında komplo teorileri aratan ve bir durup acaba denmesine neden olan ruh halini nasıl açıklarız? Biz buraya ne ara geldik diye isyan mı edelim? Ya da bazılarının kendini bilmezlerin gevezeliği deyip görmezden mi gelelim? Ederdik de gelirdik de eğer yüzde 45 oyun üzerine biiizzzzz-onlaaaaaarrrrr oyunuyla oturan bir iktidar tarafından yönetiliyor olmasaydık.

TAPE AHLAKI

Balkonlara çıkıldığında “Ben herkesin Başbakanıyım” demek adettendir. Bunu yönettiğin ülkenin vatandaşlarına yaşatmak samimiyetten. Ekmek almaya giderken öldürülen çocuğun savaşta bile dokunulmayan masumiyetini sorgulatıp annesini meydanlarda yuhalatırsanız, Pamir kaybolduğunda da dakikalar içinde anne babasının mezhebi mevzu bahis olur. İlk refleks nasıl bu olur, kimin aklına gelir, nerden öğrenilir diye şaşırmaya gerek yok. Size aylarca komada kalan bir çocuk sorulduğunda borsadan faizlerden bahsederseniz, Pamir kaybolduğunda da “Kaybolmasaymış napalım yani” diyen çıkar.
En çok ahlak ahlak diye bağıranlara, yıllardır beraber yürüdükleri çelme takarsa… Bu çelmeyle ortaya çıkan çamur deryaları sıçrarsa her gün üstümüze tape olup… Pamir’in yüzüne bakıp komplo teorisi de okur insan, kullanıldığını da ima eder.

TUTMAYAN MAYA

Demem o ki, ben sana Mısırlı Esma için ağlama demiyorum, çok içlendiysen yine ağla. Ama memleketin başında biiizzzzz-onlaaaaaarrrrr nidaları ata ata kendini var etmeye çalışırken mayasında kardeşlik olan bu toprakları çocuklarından ayrıştırmaya kalkma. Senin mayan burada tutmuyor çünkü. Berkin’in karşısına Burakcan’ı koymaya çalıştığında misal en çok karşında gördüklerin sahiplenmedi mi? Berkin’in başında nöbetler tutulmadı mı? Pamir için seferber olunmadı mı bir anda? Kars’ta binler hala yürümüyor mu M.A. için? Biz ağacı, özgürlüklerimizi boşu boşuna sevmiyoruz ki. O ağaçlıklarda çocuklar özgürce koşsun istiyoruz. Kendi oğluna kızına memleketin paralarını sıfırlatan bir babadan başkalarının çocukları için evlat sevgisi beklemek naiflik mi olur. Beklediğimiz sevgi değil zaten, anne babası sosyal medyadan sesini duyuran duyuramayan kaybolan bütün çocuklar için harekete geçilmesi. Bir sosyal sorumluluk projesi ya da vicdani rahatlama yöntemi olarak değil, sosyal devletin ilk şartı olarak. Ve kendileri değilse de çocuklukları kaybolan bütün çocuklar için hak ettikleri yaşam koşullarının sağlanması. Yoksa her talebimizde “Hadi başka sandığa” mı diyecekler bize?

ÖNCEKİ HABER

Ernst Thaelmann

SONRAKİ HABER

Türkçe basında NSU davası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa