09 Nisan 2014 18:30

Adalet neden bir kadın adıdır?

“Adalet”. Herkese lazım. Kadınlar, yüzyıllardır ezilen cins olmanın tüm yükünü omuzladıkları için tarih sahnesinde, en çok onlara lazım adalet…

Adalet neden bir kadın adıdır?
Paylaş

Sevda KARACA

“Adalet”. Herkese lazım. Kadınlar, yüzyıllardır ezilen cins olmanın tüm yükünü omuzladıkları için tarih sahnesinde, en çok onlara lazım adalet…
Sadece “hukuk” değil bahsettiğimiz. Hukuk dışılık yasal düzenlemelerle giderilebilir. Minareyi çalan muktedir, kılıfını da yasaya uydurur elbet. Olmadı, kendi hukukunu bile askıya alabilir. Görmediğimiz şey değil…

ADALETİN SARAY KAPISI
21. yüzyıl Türkiye’sinde, tam da kadınların “yasal haklarının” şahikasına vardığının söylendiği zaman diliminde bugün memleketin her köşesinde kadınlar “adaletsizlik” duygusuyla karşı karşıya… Her gün kadın cinayetleri, taciz tecavüz haberleri…  “Haksız tahrik” denilerek, “rızası vardı” denilerek, “iyi hal” denilerek salıverilen kadın katillerinin, tecavüzcülerin haberleri… Her gün canını dişine takarak kendileri ve çocukları için bir gelecek kurma çabasındaki kadınların karşı karşıya kaldığı hak gaspları… Bu hak gasplarına boyun eğmediğinde yargı-devlet-patron işbirliğinde başına gelenler…
Yasal haklarımız için mücadele verdik, kadınların dişiyle tırnağıyla kazıdığı mücadelelerin sonucunda kazandık haklarımızı. Ama bugün, kadınlar var olan haklar açısından yetmeyeni  değiştirmeye çalıştıkça, üstten üstten tersine bir zihniyet değişiminin taşları döşeniyor…
Hem de kadınların canı pahasına…
Bir ülkenin Başbakanı “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” diyorsa, bir toplumda eşitlik fikrine inanmamak devlet eliyle yaygınlaştırılıyorsa, artık o toplumdaki yasalar kağıt üzerinde kalmış demektir.
Ya da “Boşanmalar artıyor” diye hükümet sözcüleri her fırsatta yaygara koparıyorsa, meydanlarda “aileler dağılıyor” diye bir panik havası pompalanıyorsa, boşanmak isteyen kadınların öldürülmesini aklayan “adalet temsilcileri” kendilerince bir hukuk tutturur elbet. “Haksız tahrik” der, duruşmaya kravatla geldi diye katile “iyi hal indirimi” verir, yetmezse hukuka sığdırmaya gerek görmeden salıverecek bahaneler üretir.
Bugün, Türkiye’de bir tek kadın bile hakkın haklıya teslim edilmesinin güvence altında olduğunu düşünmüyor. Adaletin kapısı, saray kapılarına çevrildi. El pençe divan durmadan dert anlatmak, derde çare bulmak mümkün değil. Dünyanın en büyük adalet saraylarını inşa etmekle övünen hükümet, Adalet Saraylarının önünde kurşunlanarak, bıçaklanarak öldürülen, boşanmak istediği için, daha fazla şiddetle karşılaşmamak için adalet kapısına gelen kadınların ölümü karşısında acziyetle bakakalıyor.  Dava açmak için bile cebinde paran, arkanda sağlam dayanakların olması gerekiyor. Diyelim ki dava açmayı başardın, yıllar alan süreçlerde adalet arayışın burnundan getiriliyor. Zenginin haksız zenginliği, güçlünün haksız gücü yanına kâr kalırken toplumsal ve ekonomik olarak güçsüz bırakılan kadınlar, adaletsizliğin sistematikleştiği bir toplumsal düzende hak ettiklerini asla elde edemeyecekleri duygusuyla değiştirme gücünden yoksun bırakılıyorlar.

ADALETİN TEMELİ NEREDE?

Toplumsal mutabakatlarla, toplum iradesinin kağıt üzerinde ete kemiğe büründüğü yasal metinlerle giderilmez adalet yoksunluğu. Çünkü her toplum, aslında güçlünün, muktedir olanın hukukuyla yönetilir. Tam da bu nedenle “adalet” arayışı hukuku aşar. Başka bir toplum düzeni kurmanın arayışı olur. Güçlü ve muktedir olanın değil, ezilenin, en geniş halk yığınlarının adaletine temel olacak bir hukuksal yapı, ancak başka bir toplum düzeniyle mümkün. Haklarımız ancak böyle güvence altında.
Ve o başka bir toplumsal düzen, yani kadınların eşitsizlik sarmalında boğulmadığı, köle ve hizmetkar olmadığı, bedeninin ve emeğinin sömürülmediği, kendi hayatı hakkında aldığı kararların kısıtlanmadığı, sosyal ve ekonomik olarak desteklendiği, geleceğini kurarken “eksiklik ve mağduriyetle” malul bir düşünme sistematiğine itilmediği bir toplumsal düzen “adaletin temeli”ni yerli yerine oturtabilir.
Tam da bu yüzden kadınların “adalet arayışı”, başka bir dünyanın şenlikli günlerine açılan kapının anahtarıdır.
Tam da bu yüzden en içselleştirilmiş adaletsizlikle, yani kadınların her alanda karşı karşıya kaldığı çok yönlü adaletsizlikle mücadele etmek, toplumsal adaletsizliğin her veçhesine dair ortak güç biriktirmek için ön koşul!
Ve bu, yarına bırakılamayacak kadar önemli. Yarının yeni toplumuna ertelenemeyecek kadar hayati!  
Gerçek adalete giden yolun taşlarını döşemek, o adaletin temeline kadınların özgürlüğünü yerleştirmekle mümkün.
İşte bu yüzden Adalet, bir kadın adıdır, ancak kadınlar varsa anlamlıdır.
   
ERKEK ADALET DEĞİL GERÇEK ADALET
Kadına yönelik şiddetin sistematikleşmesinin ve cezasız kalmasının en önemli dayanağı haline geldi yargı kararları. Her gün pek çok taciz, tecavüz, şiddet davasında yargı, “erkek adaletin” teminatı olacak kararlara imza atıyor, yaşananları adeta meşru kılıyor.
Kadınlar “erkek adalet değil, gerçek adalet” derken sistematik eşitsizliğin adını koyuyor.  Kadınların Adalet Saraylarında karşı karşıya kaldığı bu adaletsizlik, toplumsal eşitsizliğin meşrulaşmasının, kabul görürlüğünün sonucu olduğu için, toplumsal bir gerçeklikle, ataerkil zihniyetle ifadelendiriliyor. Çok açık; tek tek bu yargı kararlarına karşı mücadele, gücünü  kadınların eşitsizliği ve ezilmişliği zemininden alan sisteme karşı da mücadele etmek anlamını taşıyor. Sadece kadına her türlü şiddeti reva gören tek tek erkeklerin değil, toplam olarak onlara bu zemini sağlayan zihniyetin karşısına dikilmek anlamına geliyor. Bu yüzden, her davada adalet arayışındaki kadınla dayanışma halinde olmak, kadınları güçlendirecek.

YARGININ ADALETLE İMTİHANI

‘Kadına şiddet olağan’
İstanbul’da eşi Kazım Çiçekdal’a atletini vermediği gerekçesiyle şiddet gören Asiye Çiçekdal eşinden şikayetçi oldu.  Kazım Çiçekdal ve avukatları savunmasını, “Karısını dövmeyen erkek var mı? Türkiye’de bu olağanüstü bir şey mi?​” diyerek yaptı.
Elini kolunu sallayan tecavüzcü
8 yaşındayken ilkokul öğretmeninin tacizine uğrayan kız çocuğu, yaşadıklarına dayanamayarak 6 yıl sonra, 14 yaşındayken canına kıydı. Muğla Fethiye Karacaören köyünde 2008 yılında kız öğrencileri taciz eden sınıf öğretmeni Zekai T. hakkında aileler dava açtı. 2 yıl süren davanın sonunda Zekai T. 14 yıl hapis cezası aldı. Zanlı, mahkemenin kararının temyiz için Yargıtay’a başvurdu. Bu sırada yaşadıkları nedeniyle psikolojisi bozulan ve pedegog desteği alan E.G.Y. yaşadıklarının yükünü daha fazla taşıyamayıp, 8 Mart’ta evde yalnız olduğu sırada, kendini evlerinin salonunda, iple tavana asarak intihar etti. Baba Turgut Yılmaz, “8-9 yaşındaki kızlara cinsel tacizde bulunan öğretmen, ceza almasına rağmen elini kolunu sallaya sallaya ortalıkta dolaşıyor. Öğretmenin bu durumuna aylarca tanık olan, tüm şikayetlere rağmen görevinden almayarak tacizlerine göz yuman idareciler de o koltuklarda oturmaya devam ediyor” dedi.
“Rızası vardı” adaletsizliği
Denizli’de 15 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan Ahmet Ç. isimli zanlıya sadece 1 yıl 4 ay ceza verildi. Savcı, bir önceki duruşmada H.İ.’nin 15 yaşından büyük olduğunu, ilişkinin tamamen rızayla gerçekleştiğini, bu nedenle 8 yıla kadar hapis cezasını gerektiren madde kapsamına girmediğini belirtmişti. Savcı,  H.İ.’nin “kendi rızasıyla” ilişkiye girmesine gerekçe olarak, şöyle demişti: “Bizzat araçta sanık bira aldığında mağdurenin hal ve hareketleri, bira içmeye zorlanmaması, duruşmada gözlendiği üzere mağdurun yapısı ile sanığın yapısı arasında anormal bir güç farkı söz konusu değildir.”  
İki polis memuru, Adana’da yardım isteyen 16 yaşındaki kız çocuğunu 3 saat ekip arabasında gezdirdikten sonra, araçta tecavüz etti.  Polisler “kendi rızasıyla ilişkiye girdik” dediler, serbest bırakıldılar.
Her türlü kanıt var, ceza yok!
Fethiye Ölüdeniz’de İngiltereli C.J.G.’ye (21) tecavüz ettiği iddiasıyla yargılanan E.Y. (28) davanın ikinci celsesinde kadının tecavüzde rızası olduğu ve delil yetersizliği gerekçe gösterilerek beraat etti.
Kadının darp edildiğini gösteren kayıtlar var, iddianame “darp yoktur” diyor. Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması isteniyor, mahkeme gerek görmüyor.  Kadının adam tacizde bulunurken ondan uzaklaşmaya çalıştığını gösteren görüntüler var, mahkeme heyeti görüntüleri izlemiyor. Olayda keşif yapılması talebi var, keşif yapılmıyor. Kadının yırtık çorabı hastanede kayboluyor, ayakkabısının teki tecavüze uğradığı arabada kalıyor ama ne hikmetse bulunamıyor, tanıklar tecavüz sanıklarından çekindiği için duruşmaya gelmiyor. Sanık, tecavüz gecesiyle ilgili çelişkili ifadeler veriyor. Bütün bunlara rağmen beraat ediyor.
Seccade ile geldi, indirimi aldı      
Zonguldak'ta, 14 yaşındaki çocuğa tecavüz ettiği iddiasıyla yargılandığı davada 21 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan adam, Yargıtay'ın bozma kararı üzerine yeniden hakim karşısına çıktı. Cezaevinde sakal bırakıp sarık taktığı ve seccade ile cezaevi aracından indiği görüldü. Kısmet K.'ya, duruşmadaki hal ve tavırları indirim nedeni kabul edilerek 17 yıl 3 ay 15 gün hapis cezasına mahkum oldu.       
“Tecavüz tamamlanmadı” diye ceza indirimi
Bıçak tehdidiyle 11 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz etmek üzereyken yakalanan eski Yüzbaşı Bülent Altın'ı yargılayan mahkeme, önce 15 yıl hapis verdiği Altın'ın cezasını, suçu gerçekleştirmek üzereyken yakalandığı ve tecavüz eylemi teşebbüs aşamasında kaldığı gerekçesiyle 3 yıl 9 aya düşürdü.

ÖNCEKİ HABER

Göktepe Ödülleri sahiplerine veriliyor

SONRAKİ HABER

Kentler, kadınlar ve yerel seçimler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...