09 Nisan 2014 18:09

Bir seçim, onlarca hayat

Dersim merkezde seçimleri kazandık. Ama zor olan şimdi başlıyor! Savaşa ve yoksulluğa karşı birlikte mücadele etmek ve birlikte yönetmek için sözleştik. Şimdi karşılıklı olarak sözümüzü tutma vakti! Aynı sokakta birlikte yürüyorduk zaten; bundan sonra kol kola yürüme vakti.

Bir seçim, onlarca hayat
Paylaş

Duygu KURBAN

Bir seçimi daha geride bıraktık. Sosyal medyada ‘halkın aptallığı’na dair nutuklar devam ededursun bizler tüm o kürsü konuşmalarından bağımsız tanık olduğumuz hayatları anlatalım size. Mesela genç, otuzlu yaşlarda bir kadından bahsedeyim. İki güzel çocuk annesi bir kadın, eşi bir kurumda geçici bir işte çalışıyor. Ama onun bizimle paylaştığı derdi işsizlik değil. Abisi gerilla imiş; yakalanıp hapse atılmış. Hayranlıkla bahsediyor abisinden; yakındığı ise kimsenin arayıp sormaması. “Ben oyumu boş kullanacağım” diyor. Kırılmış, sahip çıkılmaması üzmüş kendisini. İçerdeki binlerce insandan açılıyor konu, hayat dertlerinden yetişememekten, yorulmaktan… Biz o gün pek yorulmadık. Fiziksel gücümüzden az kullanarak en önemli işimizi yaptık; oturduk birbirimizin derdini dinledik. O gün başka eve de girmedik. İki odalı küçücük bir afet konutunda en sıcak çayımızı içtik. Unutulmamak, daha çok bir araya gelmek ve özgürlük mücadelesi vermek için sözleştik. Oy fikri ise hiç değişmemişti. Aslında en başından beri Dersim Devrimci Güç Birliği’nin olan oyu karşılığı koyu bir sohbet istemişti kadın.
KONUŞMAK VE DİNLEMEK
Yine tek katlı afet konutlarından bir ev. Evde evli orta yaşlı bir çift ve bir çocuk. Baba derdini anlatıyor bize. Yaşadıklarını… Hiç çalışan yok evde, dert haliyle çok. Anlattıkça öfkeleniyor, gözleri doluyor. “Daha önceki dönemlerde belediyeye gittim, yüzüme bile bakmadılar. Artık kimseye dilenmem ama oyumu da hiçbir partiye vermem” diyor. Oğlu muhtemelen liseye gidiyor. Baba anlatırken çocuğun gözlerine bakıyorum. Bakışları önde, sanki suçlu kendisiymiş gibi mahcup ve hüzünlü… Anne kızıyor babaya, “yeter” diyor “vermiyorsan verme ama söylenme de”. Konuşmamız gerektiğini biliyoruz ama tutuluyoruz ve konuşmaya pek vakit bulamadan çıkıyoruz evden. Yoksulluğu dayatan sisteme küfürler yağdırıyorum içimden. Öyle bir sistem ki bu halkı güvensizliğe itmiş. Genelde tam tersini bekleriz değil mi? Böyle bir insanın kaybedecek bir şeyi yoktur, daha fazla mücadele etmelidir. Ama işte bazen, belki de çoğu zaman böyle olabiliyor, bizi umutsuzluğa itebiliyor mevcut durum. Belki daha sık gitseydik, yanında olduğumuzu ve bu sorunların tüm halkın sorunu olduğunu anlatabilmiş olsaydık, bugün o çıkmazda değil bizim yanımızda seçim çalışmasında olurdu o aile. Gezdiğimiz her evde bunu fark ediyoruz: konuşmaya ve dinlemeye ihtiyacımız var, ama seçimden seçime değil! Halk söz verilen kadın ve halk meclislerinin kurulmasını istiyor. Bu birlikteliğin tek garantisinin bu olduğunun onlar da farkında. Seçimden sonra bizlere çok iş düşüyor.
KOL KOLA YÜRÜME VAKTİ
Seçim çalışmalarında geleneklerimizde olan ve çok hoşuma giden, şimdiye kadar bilmediğim bir şeyi öğreniyorum. Bir eve giriyoruz. Bir teyze açıyor kapıyı. Ayaküstü biraz sohbet ediyoruz, belki ikinci belki üçüncü kez oyunu istiyoruz. Teyze “eskiden iki aile arasında kan davası olsaydı, o kan davası bir kadın araya girdiğinde muhakkak unutulurdu. Siz benim evime ikinci kez geliyorsunuz. Ben nasıl size vermem oyumu” diyor Zazaca. Kadının sözüne böyle değer verilmesi çok mutlu ediyor bizi.
Biz her eve en az dört kez girdik. Sıkı ve öğretici bir seçim çalışmasıydı. Hikâye gibi gelse de bu anlatılanlar emin olun ki hem bilerek hem de bilmeyerek eksik bırakılmıştır. Bu hikâyelerden biri ise bizimle birlikte seçim çalışması yürüten bir kadına aitti. İki çocuğu başka bir ilde yetiştirme yurdunda olan işsiz bir anne ile birlikte yürüttük bazen bu çalışmaları. Herkesin derdi anlatılmaz! Biz sokağımızda, kendi evimizden kendi derdimizle çıkıp komşumuzun evine onun derdini ve taleplerini dinlemeye gittik. Sosyo-ekonomik yapının hemen hemen aynı olduğu bu topraklarda ister istemez dert de, derde deva da aynı oluyor. Bu anlamda bizim işimiz daha kolaydı İstanbul’a, İzmir’e göre. Ama bizim sorumluluğumuz iki kat daha fazlaydı. Sadece yoksulluğu değil, savaşı yaşamış bir halkla çözümü tartıştık. Bir araya gelmek için çok sebebimiz var. Ve bunun sorumluluğu da bizlere, yani farkında olanlara düşüyor. Biz emeğimizin karşılığını aldık; Dersim merkezde seçimleri kazandık. Ama zor olan şimdi başlıyor! Savaşa ve yoksulluğa karşı birlikte mücadele etmek ve birlikte yönetmek için sözleştik. Şimdi karşılıklı olarak sözümüzü tutma vakti! Aynı sokakta birlikte yürüyorduk zaten; bundan sonra kol kola yürüme vakti.
 

ÖNCEKİ HABER

MİT\'e sınırsız operasyon yetkisi Mecliste

SONRAKİ HABER

\'Youtube yasağı yok hükmünde\'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...