27 Mart 2014 06:00

Demokratik yürüyüşün adresi

Hasan Cemal’den Cengiz Çandar’a, Ahmet İnsel’e pek çok liberal aydın “İlk kez oyumun hangi partiye gideceğini açıklıyorum” nakaratını içeren açıklamalar yapıyor. Bir süredir, geçmişte AKP politikalarına bir şekilde destek olmuş, pek çoğu “yetmez ama evet” diyen liberal aydınlar ve ufku CHP’yle sınırlı solcu aydınlar, oyları CHP’de birleştirme çağrıları yapıyor. Oysa, bu liberal aydınlar, sistemin sıkıştığı her anda, onun yenilenmesinin aracı olan iktidar mihrakına destek sundular.

Demokratik yürüyüşün adresi
Paylaş

Yıldız İmrek
HDK Kadın Meclisi Aktivisti

Hasan Cemal’den Cengiz Çandar’a, Ahmet İnsel’e pek çok liberal aydın “İlk kez oyumun hangi partiye gideceğini açıklıyorum” nakaratını içeren açıklamalar yapıyor. Bir süredir, geçmişte AKP politikalarına bir şekilde destek olmuş, pek çoğu “yetmez ama evet” diyen liberal aydınlar ve ufku CHP’yle sınırlı solcu aydınlar, oyları CHP’de birleştirme çağrıları yapıyor. Oysa, bu liberal aydınlar, sistemin sıkıştığı her anda, onun yenilenmesinin aracı olan iktidar mihrakına destek sundular. Dün eski statükonun güçleri CHP-asker blokuna karşı ABD-AB emperyalizminin desteğini alan AKP-Cemaat blokunu desteklemişlerdi. Bugün dünün blokları parçalanıp, ertelenemez hale gelmiş ekonomik/siyasal krizin sermaye lehine aşılmasına ilişkin tercihlerinin yol gösterdiği yeni ittifaklar oluştu. Liberaller, bugün, dünya kapitalist sisteminin ve Türkiye sermayesinin akla uygun çıkarlarının gereği olarak, artık akıl dışı hale gelmiş olan AKP Hükümeti yerine başka bir burjuva klikle sistemi yenileme ihtiyacına destek sunuyor.

Gezi direnişinde, milyonlar, kendi özgürlükleri ve haklarını, doğrudan kendisi özne olarak ve kendi bedeniyle/aklıyla/eylemiyle savundu. Öncesi bir yana, 30 yıldır süren Kürt intifadası, darbe sonrasında kitlesel olarak hak aramaya yönelen ve tüm yasakları sokaklarda parçalayan işçi sınıfının 1990 bahar eylemleri, eşitlik-özgürlük mücadelesiyle kadını bağımsız özne haline getiren kadın hareketi, Metin Göktepe cinayetinin on binlerle takibi, Madımak katliamına, Hrant Dink cinayetine karşı yüz binlerin öfkeli yürüyüşü, TEKEL işçilerinin Ankara direnişi, Taksim’in 1 Mayıs alanı olarak kazanılması için gösterilen direniş ve irili ufaklı hak mücadeleleri, büyük Gezi isyanının öncülleri oldu. Artık siyasette kitlelerin kendi özgücüyle devindiği ve değiştirdiği bir alan açıldı.

Egemen sınıf mihraklarını telaşa düşüren bu eğilimdir. 17 Aralık tape ve yargıda egemenlik savaşının, nefes kesen düellosundan bu yana, AKP’yi zayıflatmak isteyen blokun üzerine titrediği husus; Gezi benzeri bir hareketin yenilenmemesi ve beklentinin 30 Mart seçimlerinde CHP galibiyetine yöneltilmesi oldu. “Fuat Avni”nin tane tane yazdığı ve bizim siyaseten bildiğimiz üzere, sermayenin akilleri, MHP ve diğer çeşitli siyasal kesimleri bu çözüme ikna etti. AKP ise, kendi iktidarını hem muarızı burjuva bloka ve esas olarak halka karşı korumak için, devlet aygıtını terör devleti olarak tahkim etmeye yöneldi.

Gezi direnişi ve Berkin Elvan cenazesinde yürüyen, Newroz etkinliklerine katılan milyonların ezici çoğunluğu gençler oldu. Gençlerin bu kitlesel politizasyonunun devrimci kanallara akmasının engellenmesi, sokağa çıkan kadınların özgürlük taleplerinin sistem içine hapsedilmesi düzenin akillerinin baş sorunudur.
Toplumların değişim dinamiği ve değişim enerjisi doğru değerlendirilmezse, zor yoluyla veya düzenin sınırları içerisinde süreç içinde irtifa kaybettirilerek eritilir. Kendisini temel toplumsal mücadele dinamiklerinin bileşkesi olarak tanımlayan HDK ve onun içinden çıkan siyasi partisi HDP, tam zamanında bu dinamizmi taşıyacak gövde olarak hazır olmuştur. Gerçi, HDP’nin pek çok eksiği, zaafları, çelişkileri vardır. Ancak, sistemin bütün mahfillerinden bağımsız ve tüm mücadele dinamiklerinin içinde birlikte devinebileceği siyasal odaktır.
Bugün, HDP’ye yönelen “Oyları bölmeyin” çağrısı, egemenler açısından dünden farklı bir anlam ifade ediyor. Çünkü, HDP somut bir siyasi alternatiftir ve onun gücünün zayıflatılması stratejik önemdedir. HDP’nin zayıflatılması bir yandan liberal/sol/sosyal demokrat Türkiyeli aydınlar, bir yandan Kürt milliyetçi/liberal çevreleri tarafından ideolojik/politik bombardıman altındadır. HDP’de ittifak eden sosyalist siyasi partilerin yanı sıra, demokratik Kürt siyasetinin, halkların özgücü ve halkların ittifakını esas alan açıklamaları; egemen güçlerin tüm kamplarının telaşının kaynağıdır.

AKP despotizminin, iktidarını korumak için çılgınlık derecesine varmış saldırgan, savaş kışkırtıcısı politikaları karşısında umutsuzlukla ve iyi niyetle oyların bölünmemesi çağrısı yapanlarla dostlar arası bir söyleşmeye ihtiyacımız var. Bu kaygılar elbette anlaşılır kaygılardır, ancak, ana doğrultumuzu gözeterek pratik siyasal seçenekler üretilebilir. Hepimizin aşığı olduğu, kimliğimizin ta kendisi olan bu toplumsal dinamizmin, bu kendisi için kendisi olma yolunda atılan dev adımların düzenin çarkları içinde eritilmesini istemiyorsak, yerel seçimlerden çıkması gereken iki pratik siyasal sonuç olduğunu görmeliyiz. AKP’nin güç kaybetmesi ve HDP/BDP blokunun güç kazanması.
Kuşkusuz yerel seçimlerin kendine özgü farklılıkları vardır. HDP’nin yerel seçim taktiğini tartışırken, her iki bloktan bağımsız davranmayı ve merkezi bir ittifak anlamına gelmemek üzere, her bir yerelde direniş sürecinde bir araya gelen bütün toplumsal/siyasal güçlerle ortak adaylarla seçimlere katılma seçeneğini gözetmeyi kararlaştırdık. İstanbul için somut olarak kimin ne önerdiği, ittifak önerisinin doğru/yanlış oluşunun tartışmasını da bir yana bırakırsak, Kılıçdaroğlu ile yapılan görüşmede ittifak kapısını kapatan CHP’dir.
CHP etrafında kümelenen yeni iktidar blokunun ne kadar güç kazanacağı, nasıl bir varlık göstereceği belirsizdir. Tape savaşında 25 Aralık randevusunun boş çıkmış olması bir işaret olabilir.

Bu hengamede asıl korumamız gereken şey; gençlerin, kadınların, emekçilerin, farklı kimlik ve inançlardan bir bütün olarak halkın kendi öz gücüyle, kendi öz eyleminin geliştirilmesi, kendi öz kurumlarıyla kendi inisiyatifinin güçlendirilmesidir. Bunun adresi, devrimci-demokrat-yurtsever siyasal güçlerin, tüm ezilenlerin ittifak partisi olan HDP’dir. Her türlü hukuktan bağımsız, halka karşı bir terör örgütü olarak tahkim edilen devlet aygıtına karşı direniş odağı olacak; demokrasiyi-barışı-ekmeği kazanacak tek güç HDP’dir.
HDP’nin bu seçimlerde en önemli devrimci eylemlerinden biri; yerel yönetimlerde ve adaylıklarında kadınlar için eşit temsili pratik bir hedef ve politik bir gerçeklik haline getirmesidir. Eş başkanlık, meclis adaylıklarında biri kadın-biri erkek sıralamasıyla fermuar sistemi, kadın meclislerinin, gençlik meclisleri ve halk meclisleri ile birlikte öz örgütlenme organlarından biri olarak tanımlanmış olması şekli değişimden ibaret değildir. Sırf kadın aday sayısında dahi HDP ile diğerleri arasında uçurum vardır. Ancak asıl uçurum, içeriğindedir ve kadınların eşit özne olarak bütün toplumsal yaşama, yoksun bırakıldığı haklarına, özerk olarak örgütlenmiş kendi öz gücü ve öz eylemiyle katılmasının yolunun açıldığı devrimci bir eylem oluşundadır.
Faşizme, her türden statükoculuğa, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, yağmaya-talana, sınıf egemenliğine karşı, demokratik yürüyüşün adresi olarak HDP yerel seçimlerden güçlenerek çıkmalıdır.

 

ÖNCEKİ HABER

Didim’i ranttan kurtaracağız

SONRAKİ HABER

Bu köy nasıl kanser olmasın?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...