24 Mart 2014 06:00

Mustafa’nın gerçeği sokağın gerçeği

Şamil Yılmaz’ın yazdığı ‘Artık Hiçbi’ Şii Eskisi Gibi Olmayacak! Sil Gözyaşlarını!’, Gezi Direnişini sokakta yaşayan bir gencin gözünden anlatıyor.

Mustafa’nın gerçeği sokağın gerçeği
Paylaş

Mesut ÖRS
Ankara


Bir delikanlı sahnenin ortasında bir sandalyede oturuyor. Oturuyor dediysem, o sandalyede titriyor, kıvranıyor, kasılıyor, terliyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyor.  “Biri derdini anlatırsa dinler dediler sizin için, ben olsam dinlemezdim” diyerek orada kendisini dinlemeye gelmiş 100’e yakın insanla da bağ kuruveriyor hemen hikayesinin başlarında.

Sokaklarda yaşayan bir delikanlı Mustafa. 6 yıl olmuş yurttan kaçıp da bir daha dönmeyeli. Annesinden, içinde yaşayan kara bir hayvandan, sokaklarda yaşamanın sırlarından, bir kızla bir oğlandan ve meydanların gaz bulutları altında isyana döndüğü günlerden bahsediyor bize.  Bahsetmiyor, her anını yaşayarak hissettiriyor, bizi de götürüyor o sokaklara. Yalnızlık, cinsellik, nefret, öfke, sevgi, sıcaklık gibi insan olmanın her haline en uç noktalarında tanık oluyoruz, acıyla yoğrulmuş espriler, arabesk şarkılar ve küfürler arasında Mustafa’yla birlikte. Bir şeyler öğretmeye çalışmıyor bize. Öyle derli toplu bir şeyler anlatma derdi de yok. Çırılçıplak kendisini ortaya koyuyor, olanca gerçekliğiyle. İsyan günlerinden bahsediyor ama öyle bildik kitabi sözlerden çok küfür duyabilirsiniz mesela onu dinlerken, ama o günlerde gerçekten sokaklarda olan biri bunu hiç yadırgamaz; öyle gerçek.
Gezi direnişi sırasında daha önce hiç yaşanmamış şeylerin yaşandığını hissediyoruz onu izlerken. Sağcısından solcusuna, sokak çocuklarından “apartman bebeleri”ne öldürsen yan yana gelmeyecek insanların yan yana direnip birbirine yardım ettiğini anlatıyor mesela ve o ortamda bir yandan da içindeki hayvanla çatışan kendi gerçeğini. Kendi gerçeği aynı zamanda sokağın gerçeğidir. Gezi’yi herhangi bir marjinal eylem gibi görüp küçümseyenlere de, kendine yontarak abartanlara da bir mihenk taşı koyuyor Mustafa bu açıdan. Tüm fantastik hikayelerine rağmen, gerçeğe en yakın yerde duruyor.

HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI

Domus Sanat Çiftliği’nin bu yıl sahnelemeye başladığı bir oyun bu. Şamil Yılmaz’ın yazdığı bu tek kişilik oyunu Ahmet Melih Yılmaz oynuyor. Bir saat boyunca hiç ara vermeden tansiyonu yüksek tutabilen, akıcı bir metin yazmış Şamil Yılmaz. İnsanın dokunsan kanayacak denli çok hassas olduğu anlarla sert sokak dilini, küfürleri harmanlayarak, Gezi direnişinin sokakta yaşayan bir delikanlının üzerinde bıraktığı izleri anlatmış.  Ne olup ne bittiğini çok anlamasa da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını hisseden bir delikanlının hikayesini anlatırken, bunu bize de hissettiriyor ve finaliyle de gerçekten hiç bir şeyin eskisi gibi olmamasını istiyorsanız tek tek sizin yapmanız gereken şeyler de var, sorumluluk almaktan, elinizi taşın altına koymaktan çekinmeyin diyor.

Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü mezunu olan Oyuncu Ahmet Melih Yılmaz ise gerek vücudunu, gerek sesini kullanımıyla başından sonuna kadar sahneyi dolduran harika bir performans sergiliyor. İniş çıkışların bol olduğu, araya arabesk şarkı parçalarının da serpiştirildiği metinde, konuşmalardaki geçişler ve şarkılarda sesini tam dozunda kullanıyor. Arada seyirciye “laf atarak” ya da doğrudan konuşmasa bile yakaladığı göz temaslarıyla seyirciyi de anlatısının, oyunun içine katıyor. Sonra da bunun bir “yazılı bir oyun metni” olduğunu unutturup Mustafa’yı kendi vücudunda, sesinde yaşayan sahici bir kişi haline getirmeyi başarıyor. Oyunun sonunda ter içinde kalıyor “Mustafa” ve insan gidip terini silmek istiyor.

İlle de yaşanan direnişin “tarih” olmasını beklemeden, henüz direnişin bir şekliyle devamı içinde yaşarken, hiç bir şeyin yeniden eskisi gibi  olmaması için, bunu oyunlaştırıp bize ayna tutan Domus Sanat Çiftliği’ne teşekkürler, tebrikler, alkışlar…

ÖNCEKİ HABER

Yeni kavramların konuşulduğu bir seçim

SONRAKİ HABER

Tarihi sanat soykırımının hikayesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa