23 Mart 2014 07:15

Şehre ‘festival’ gelmiş

Yılın bu zamanlarını bekler sinemaseverler, Nisan ayı festival ayıdır çünkü. Festival; eski dostları perdede yeniden görmek, yeni dostlar edinmek demektir. Festival; sinema konuşmak, sinema solumak demektir.

Şehre ‘festival’ gelmiş
Paylaş

Seçil TOPRAK

Yılın bu zamanlarını bekler sinemaseverler, Nisan ayı festival ayıdır çünkü. Festival;  eski dostları perdede yeniden görmek,  yeni dostlar edinmek demektir. Festival;  sinema konuşmak, sinema solumak demektir. Ancak her geçen yıl biraz daha buruk karşılıyoruz yılın bu en güzel zamanını. Kaybettiklerimiz, yeni heyecanlarımızın önüne geçiyor artık.
İlk önce sinemalarımızı aldılar bizden. Sokağa açılmıyor artık sinemalar. Elimizde kalan üç beş mekânları küçük bir çocuğu sever gibi, sevgiliye sarılır gibi sevip kollamaya çalışıyoruz. Emek’i ise sevgiliyi özler gibi özlüyoruz. Sinemadan çıkıp sokağa adım atamadıkça eski dost sohbetlerden de uzak kalmaya başlıyoruz. Çünkü birbirimizden uzaklaştırılıyoruz. Şimdiyse yan yana durmamız bile istenmiyor.
Ülke olarak zor zamanlardan geçiyoruz.  Festival belki bazılarımız için bir umut, her şeye dair. İşte böylesi bir ortamda 33. İstanbul Film Festivali programından birkaç filmi önermeye çalışacağız.

ŞANS VERMEK İSTEYEBİLECEKLERİNİZ

Liste yapmak elbette ki zor bu kadar geniş kapsamlı bir festivalde. Zaten her yıl festivalde gösterilecek filmlere dair ipuçlarını duyduğumuz anda başlayan “bu filmi mutlaka izlemeliyim” heyecanı, festival kitapçığını elimize aldığımız ana kadar katlanarak büyür. Bu yıl dediğim gibi fazlasıyla buruk ama bir yandan da umut taşıyarak baktık filmlere. Festivalin ana yarışma dallarının yanında artık klasikleşen bölümleri ve bu bölümlere eklenen yeni bölümlerden küçük bir öneri listesi hazırladık sizler için.
Bu yıl, “Uluslar arası Yarışma” bölümünde yarışan isimlerden biri geçtiğimiz yılların dahi çocuğu Xavier Dolan. Dolan’ın yeni filmi Tom A La Ferme (Tom Çiftlikte) Venedik’te sinema yazarlarından ödül almıştı. Aslında Dolan’ın bir önceki filmi Laurence Anyways de bu yıl festivalin konuklarından ve Neredesin Aşkım seçkisinde yer alıyor. Sinemaseverler henüz Dolan’la tanışmamışsa iki filmiyle birden Dolan’ı izleyebilir festivalde.
İstanbul Film Festivali’nin bence en takip edilesi  bölümlerinden “Sinemada İnsan Hakları Yarışması” bu yıl da dünyanın dört bir tarafından insan öyküleri çıkarıyor karşımıza. Biz buradan İstanbul’da geçen bir öyküyü çekip çıkarmak ve size önermek istedik: Trans X İstanbul. Yönetmen Maria Binder, Ebru K. adlı trans bireyin mücadele öyküsünü sunuyor izleyiciye. Yirmi beş yıldır insan hakları konusunda uğraş veren Ebru K. ile tanışmak ve LGBT bireylerin sesine kulak vermek isteyenlere…
Geçen yılın “Ulusal Yarışma” galibi Onur Ünlü bu yıl da yarışıyor festivalde. Filmi İtirazım Var, kadrosunda bulunan Serkan Keskin, Güler Ökten, Sırrı Süreyya Önder isimleriyle dikkat çekiyor. Tabiî senaryo da Onur Ünlü’ye ait.
Bu yıl “Akbank Galalar” ve “Ustalar” bölümünde her sinemaseverin yeni  filmini merakla beklediği iki isim var. Galalar’da Wes Anderson kendi mizahî dünyasının ve keskin kaleminin dışavurumu The Grand Budapest Hotel (Büyük Budapeşte Oteli) ile müthiş bir oyuncu kadrosunu çıkaracak seyirci karşısına. Ustalar’da ise Terry Gilliam yine kendine has evreninin kapılarını açacak seyirciye The Zero Theorem (Sıfır Teorisi) ile. Diyor ki yönetmen: “1984 yılında çektiğim Brazil’de, o tarihte dünyadan ne anlıyorsam onun resmini çizmeye çalışmıştım. Sıfır Teorisi’nde de, şu anda dünyadan ne anlıyorsam onu resmetmeye çalıştım.” (yönetmenin cümleleri iksv.org adresinden alınmıştır) Bu ifadelerin  filmi izlemek için yeterli sebep olduğu kanısındayım.
Calvary (İnfaz) önereceğimiz bir diğer film ve “Dünya Festivallerinden” bölümünde gösterilecek. Yönetmen ve senaryo yazarı J. Michael Mcdonagh bir kara komediye imza atmış. Kardeşi Martin Mcdonagh’ın In Bruges filmini sevenler elbet abi Mcdonagh’ın Calvary’sine şans vereceklerdir.
Festivalin en güzel bölümlerinden olan “Yeni Bir Bakış” yeni isimlerle tanışmamız için bir şans ve bu bölümde gösterilecek Salvo topladığı ödüllerle de dikkatinizi çekecektir. Kara film, suç filmi başlığı altında değerlendirebileceğimiz Salvo, İtalya-Fransa ortak yapımı. Tam bir tekinsiz alan olan “Mayınlı Bölge” de festival takipçilerinin sevdiği bölümlerden elbet ve burada gösterilecek Yunanistan filmi Miss Violence (Şiddet Güzeli) ülkedeki ekonomik krizin getirileri ve götürüleri üzerinde duruyor.
Festivalin birkaç yıldır devam eden bölümü “Antidepresan” adeta bir nefes alma bölümü olarak yüzleri gülümsetiyor. Buradaki El Critico (Film Eleştirmeni) de ilk elden dikkat çeken bir film. Filmlerle yaşayanların dış dünyayla tanışma hali belki Film Eleştirmeni. Hani o hiçbir şeyi beğenmeyen tiplemeleri aklımıza getiriyor. Beğenmedikleri gelip kendisini bulunca film eleştirmeninin ne yapacağına hep birlikte şahit olalım.
Bu yıl festivalde yeni bir bölüm karşımıza çıkıyor: Neredesin Aşkım? LGBT Onur Yürüyüşlerinin temel sloganlarından olan “neredesin aşkım?​” bölümün içeriğiyle ilgili fikir sahibi olmanızı sağlayabilir. Festival bu yıl aslında bildiğimiz bir gerçeğin yani “aşkın ne yaşı ne de cinsiyeti olduğunun” altını çiziyor ve bunu bir bölümle karşımıza çıkarıyor. Bu yılın epey konuşulan filmlerinden L’inconnu Du Lac (Göldeki Yabancı) bu bölümden önerdiğimiz film.  
Tabiî ki program geniş, izlemek isteyeceğimiz filmler çok. Kim istemez ki Muhsin Bey’i, Sürü’yü yeniden perdede izlemeyi? Sinemamızın yüzüncü yılında sinemamızın her türden filmlerini bir araya getiren “Bu İkiliye Dikkat” bölümünde yer alan filmleri başka ne zaman perdede izleme şansı yakalayabiliriz ki?
Güzel günler göreceğimize inancımızı yitirmeden iyi seyirler…

ÖNCEKİ HABER

Duyarlılık önderi olarak Miyazaki

SONRAKİ HABER

\'Dört Şehir\' bir parti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...