23 Mart 2014 06:00

Kürtaj hakkında son durum ne?

birçok hastanede fiilen uygulanan kürtaj yasağı hangi araçlarla yapılıyor? Hükümetin algısındaki kürtaj ile, tıbbın tanımladığı kürtaj arasındaki fark ne? Dünya kürtajı nasıl tartışıyor? Bütün soruları Women on Waves Türkiye Temsilcisi Hazal Atay ve Kadının İnsan Hakları ve Yeni Çözümler Derneği Üyesi Merve Ağın’a sorduk. İşte yanıtları...

Kürtaj hakkında son durum ne?
Paylaş

Duygu AYBER
Gülşah İMREK 

Kürtajda “fiili yasak”, sağlık sistemini tek bir çatı altında toplayan Medula sisteminde “isteğe bağlı kürtaj butonunun” kaldırılmasıyla yasada değilse de uygulamada hayata geçirilmişti. Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Cansun Demir, bu uygulama karşısında “Kürtaj gizli gizli yasaklandı” açıklaması yaptı. Hemen ardından Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun “Kürtaj bir hastalık mıdır ki?​” diye sorması da “Kürtaj yasaklandı mı?​” sorusunu bir kez daha akıllara getirdi. Peki Taksim Araştırma ve Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi başta olmak üzere pek çok hastanede fiilen uygulanan kürtaj yasağı hangi araçlarla yapılıyor? Hükümetin algısındaki kürtaj ile, tıbbın tanımladığı kürtaj arasındaki fark ne? Dünya kürtajı nasıl tartışıyor? Bütün soruları Women on Waves Türkiye Temsilcisi Hazal Atay ve Kadının İnsan Hakları ve Yeni Çözümler Derneği Temsilcisi Merve Ağın’a sorduk. İşte yanıtları...

YASAK SADECE BEDENİMİZLE DEĞİL EMEĞİMİZLE DE İLGİLİ

Kadının İnsan Hakları ve Yeni Çözümler Derneği Temsilcisi Merve Ağın;

Kürtaj yasağı dünyanın gündeminde malum. İspanya, Litvanya gibi pek çok ülkede kürtaj yasağı gündemde. Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası gibi uluslar arası örgütlerin önümüzdeki süreçteki kalkınma planlarını da kadın bedeni üzerinden şekillendiriyor olduğunu düşününce bunun nasıl bir anlamı var?
Kalkınma kavramı 3 ana başlık altında bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi gereken bir konu. Ancak hükümetlerin eğilimi daha çok ekonomik boyutu üzerinden şekillendirmek. Sosyal ve çevresel kalkınma gözardı ediliyor. Bu durumda da kadının kalkınmadaki rolü sadece ucuz işgücü olmak. Bunu uygulanan beden politikalarında, istihdamda, sosyal politikalarda da görüyor, yaşıyoruz. Örneğin çocuk/yaşlı bakımı sorumluluğunun kadın ve erkek arasında eşit olarak paylaşılmıyor olması da bunun bir örneği. Diğer yandan kadınları evlenmeleri ve çokça çocuk doğurmalarına teşvik etmek de bir devlet politikası. Kürtaj yasağı tam da burada devreye giriyor. Dolayısıyla tek başına bir beden politikası değil, aynı zamanda kadınların esnek ve güvencesiz işlerde çalışmasına da zemin hazırlayan bir süreç.
1994 yılında geliştirilmiş olan BM Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD) Eylem Planı, 179 ülke tarafından onaylanmıştı. Türkiye’de de başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere kamu kuruluşları ve sivil toplum için önemli bir referans olmuştu bu metin. Bu  uluslararası anlaşmada nüfus, sürdürülebilir kalkınma ve kadınların güçlendirilmesi temelinde üreme hakları ve cinsel haklar, insan hakları kapsamında tanımlanıyor. Şu anda BM’de bu konuda hepimizi yakından ilgilendiren çok önemli bir süreç devam ediyor. 2014 yılında 20. yıl değerlendirmesi yapılacak. Kısaca “ICPD+20” olarak adlandırılan bu toplantıda, uluslararası nüfus ve kalkınma konusunda 2014 sonrasına ilişkin kararlar alınacak. Buna paralel olarak işleyen başka bir BM süreci de “BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Süreci”. Burada da Birleşmiş Milletler nezdinde tüm dünya ülkeleri bir araya gelerek 2015 sonrasındaki yılları için küresel sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin içeriğini belirleyecekler. Burada BM adına 30 ülkeden oluşacak bir Açık Çalışma Grubu (Open Working Group) oluşturulmasının kararı alındı. Kararların önemi dolayısıyla üye sayısı 70 ülkeye çıkarılan açık çalışma grubunda Türkiye’de yer alıyor. Ülkeler üçlü gruplar halinde temsil edilecek. Bu bağlamda Türkiye, İspanya ve İtalya ile aynı grupta yer alıyor. Türkiye ekonomik ve sosyal büyümeye rağmen toplumsal cinsiyet uçurumunun en derin olduğu ülkeler arasında. Dünya Ekonomik Forumu 2013 yılı Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre değerlendirilen 135 ülke arasında 120. sırada yer alıyoruz.
Hükümetlerin kadın bedeni üzerinden siyaset yapması aslında Türkiye’nin oldukça aşina olduğu bir mesele. Nasıl ki daha önce başörtüsü konusunda kadınlar siyasete malzeme konusu haline getirildiyse, şimdi de benzer bir şey kürtaj tartışması ile yapılıyor. Dolayısıyla tüm bu tartışmalar biz kadınların sadece bedeni değil, emeğiyle de ilgili.


KÜRTAJ MARJİNAL HALE GETİRİLDİ

WOMEN On Waves Türkiye temsilcisi Hazal Atay son durumu değerlendiriyor:

Kürtaj yasağı tartışmasının ısıtılıp yeniden önümüze koyulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürtaj uygulamasının bu şekilde kaldırılması hem hekimleri hem de istenmeyen gebeliklerle karşılaşan kadınları oldukça zor bir duruma sokabilir. Türkiye’de güvenli kürtaja erişmek oldukça güç. Devlet hastanelerinin birçoğu, yasaya rağmen 8. haftadan sonra bu hizmeti sunmuyor. Bu hizmet büyük ölçüde özel hastanelerde sunuluyor. Kürtaj operasyonu bu hastanelerde 1000 TL’den başlayan fiyatlarla ücretlendiriliyor. Mevcut pratik varlıklı kadınlar için kürtaj hizmetini sunarken,  düşük gelirli  kadınları bu haktan tamamen mahrum bırakıyor. Bir anlamda, hakkı satın alıyoruz aslında.

Biz her ne kadar kürtajı sürekli politik zeminlerde konuşsak da, hatırlamamız gereken oldukça önemli bir konu var. O da kürtajın, istenmeyen gebeliklerin çözümü için temel bir ihtiyaç olduğudur. Kürtaj, kamu sağlığı kapsamında sunulması gereken bir sağlık hizmetidir. Ancak şüphesiz ki bu tarz açıklamalar, kimi zaman değişen yasalardan daha fazla etki yapıyor. Kürtaj algısıyla fazlaca oynandı ve kürtaj marjinal bir hale getirildi. Bu esasen kürtajı bir sağlık hizmeti olmaktan çıkartıp, ahlaki, politik ve hatta dini bir kalıba sokar. Aynı şekilde, kürtaja erişim talebini de marjinal bir hak mücadelesi olarak tanımladı. Bu esasen önemli bir algı inşaası ve AKP Hükümeti’nin diğer birçok politikasıyla da uyumlu. Esas amaç, hiçbir bilimselliği olmayan şekilde kürtajı travmatikleştirmek, kadınları aile içi bir hayata mahkum etmek ve muhafazakar bir nesil yetiştirmektir.

YARDIM HATTI


Women on Waves (Dalgaların Üstündeki Kadınlar) kürtaja erişimin kısıtlı olduğu ülkelerde kadınlara bu hizmeti ulaştırmaya çalışan bir kuruluş. Daha çok ülkelere yaptığı gemi kampanyalarıyla tanınıyor. Gemi kampanyaları, kürtaja erişimi olmayan bir ülkeye gemiyle ulaşmayı ve kadınları o ülkenin limanından alarak uluslararası sulara çıkararak kürtaj hizmeti sağlanmasını içeriyor. Bu esasen oldukça sembolik bir kampanya. Women on Waves’in bir de internet üzerinden çalışan bir yardım hattı var. ( ) Kadınlar bu hatlardan Women on Waves’e ulaşıp bu sürece ilişkin doğru ve bilimsel bilgiler alabilirler.


FİİLİ KÜRTAJ YASAĞINA ‘DUR’

Başbakan’ın kürtaj karşıtı söylemlerinin ardından oluşan fiili kürtaj yasağına dikkat çekmek amacıyla 2012 kurulan Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu, “Türkiye’de kürtaj 10 haftaya kadar yasaldır. Devlet hastanelerinde ücretsiz olarak yapılmalıdır. Kürtaj haktır, tartıştırmayız” diyerek talepleri şöyle sıralıyor: 

* Kadınların doğum kontrol yöntem ve araçlarına ulaşmasının önündeki engellerin kaldırılması
* Ücretsiz, sağlıklı, erişilebilir ve güvenli koşullarda kürtajın uygulanarak gebeliğe son vermek isteyen kadınların yaşam hakkının güvenceye alınması
* Kamu ve özel hastanelerde kürtajda 10 haftalık yasal süreye uyulması ve yasal süresinin 12 haftaya çıkartılması
* Tecavüz sonucu oluşan hamileliklerde kürtaj süresinin en az 24 hafta olması, “savcılık izni” talebiyle kürtajın fiilen engellenmemesi, kadının beyanının yeterli görülmesi
* Evli kadınların gebeliklerini sonlandırmak istediği durumlarda eşlerinden izin isteyen uygulamanın kaldırılması ve kadının kendi kararının esas alınması
* İstenmeyen gebeliklerin önlenmesi için gerekli doğum kontrol araç ve ilaçlarının ücretsiz ve kolay erişilir olması
* Erkekler için doğum kontrol yöntemlerinin arttırılması ve yaygınlaştırılması
* Kürtaj talebiyle sağlık kurumlarına başvuran kadınlara “bilgilendirme ve düşünme süresi” adı altındaki her türlü ikna odası uygulaması gibi baskıların yasaklanması
* Doktorlara kürtaj yapmama hakkı sağlayan yasal düzenlemelerin yerine, kadınların kürtaj hakkını garanti altına alan düzenlemelerin yapılması
* Bir doğum yöntemi olan sezaryeni neredeyse yasaklayan ve hem kadınların hem de bebeklerin hayatını riske attığını fiilen gördüğümüz yasanın yürürlükten kaldırılması
* Hamile kadın ve bebeğin sağlığı göz önüne alınarak doğumun hangi yöntemle yapılacağına devletin değil, hekim ve hamile kadının birlikte karar vermesini sağlayacak bir yasanın yürürlüğe sokulması
* GEBLİZ adındaki kadınlarla ilgili bilgileri onların mahremiyetini göz ardı ederek merkezileştiren sistemin yeniden düzenlenmesi.


ADIM ADIM KÜRTAJ YASAĞI
* Başbakan Erdoğan partisinin kadın kolları toplantısında “Her kürtaj bir Uludere’dir. Kürtajı cinayet olarak görüyorum” sözlerinden sonra kürtaj yasasının Haziran 2012’de meclise gideceği ifade edilmişti.
* Dört haftalık ya da daha az süreli hamileliklerde bile kürtajın “Ancak annenin sağlık durumunu tehdit eden durumlarda” geçerli olması ve tecavüz sonucu hamileliklerde dahi kürtaj yapılmaması da gündemdeydi.
* Melih Gökçek’in “Tecavüze uğrayan kadın ölsün. Neden bebeğin canını alıyor” şeklindeki kan donduran açıklaması da hala hafızalarda.
* Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ ise, “Tecavüze uğrayan kadın çocuğunu doğursun, gerekirse devlet bakar” demişti.
* Aile ve Sosyal Politikalar eski Bakanı Fatma Şahin, “Bebeğin yaşam hakkı anne karnından başlar. Kürtaj da zaten bir aile planlaması yöntemi değildir” demişti.
* Hükümet bu süreçte kadın örgütlerinin yoğun tepkisi ile karşı karşıya kaldı. Pek çok ilde kürtaj hakkı için sokağa çıkan binlerce kadın, “Benim bedenim, benim kararım” diyerek bir kampanya başlattı. “Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu”nu kuran kadınlar, kürtaj hakkına ilişkin bilgilendirme çalışmalarına başladı. Kadınlar hükümete geri adım attırmayı başardı.
* Hükümet kürtaj yasağını 4 haftaya indiremedi belki ama, bu tartışmalar sürerken isteğe bağlı sezaryeni yasakladı. Temmuz 2012’de TBMM Genel Kurulu’nda Kanun Hükmünde Kararname kapsamında geçirilen yasa ile doğumda gebe ya da rahimdeki bebek için tıbbi zorunluluk bulunmaması halinde sezaryen yasaklandı.

KÜRTAJ UYGULAMASINDA SON DURUM
* Sağlık Uygulama Tebliği düzenlemesiyle, 10 haftadan küçük gebeliklerde kürtaj tekrardan SGK kapsamına alındı. Sağlık Uygulama Tebliği’nde “İsteğe bağlı rahim tahliyesi” olarak yer alan kürtaj, 10 haftaya kadar devlet hastanelerinde yaptırılabiliyor.
* Yeni tebliğe göre; 10 haftaya kadar kendi isteğiyle kürtaj yaptıran sigortalılar için kamu, üniversite ya da özel hastanelere 191 TL tedavi masrafı ödeyecek. Kürtajı devlet hastanelerinde yaptıran kadınlar işlem için hiçbir fark ödemeyecek.
* Performansa dayalı çalışan hekimlerin kürtaj yaptığında hanesine yazılan işlem hizmet puanı “150” olarak belirlendi. Puanın katarakt ve apandisit gibi, “kolay ve az riskli” olarak bilinen cerrahi operasyonlara göre çok düşük seviyede kalması, hekimlerin riskli bir işlemi yapmak istemeyeceği ve kürtaj oranlarını düşüreceği ihtimallerini kuvvetlendirdi.

DÜNYADA KÜRTAJ YASAĞI TABLOSU

73 ülkede serbest olan kürtaj; 2012 yılı itibariyle Brezilya, Meksika, İrlanda, Suriye, Endonezya ve İran’ın da aralarında bulunduğu 68 ülkede yasak. Kürtaj yasaklarının ardı adına geldiği dünyada durum ne:
* Kürtajın tamamen yasak olduğu ülkeler listesinde AB üyesi İrlanda ve Malta da dikkat çekiyor.
* Suudi Arabistan, İsrail, Arjantin, ve Tayland gibi 58 ülke kürtaja yalnızca anne veya fetüsün sağlığının tehlikede olduğu durumlarda izin veriyor.
* Fransa da kürtaj hakkı 1975 yılında kadın hakları örgütlerinin yoğun mücadelesi sonucunda yasal hale geldi.
* AB içinde kürtaj için ortalama sınır 12 hafta. Lüksemburg, Finlandiya, Polonya ve İspanya’da şu anki yasa kürtaja, hamileliğin ilk 14 haftasında şartsız, 14 ile 22 hafta arasında ise belirli koşullar altında izin veriyor. Kürtajların çoğunluğu özel kliniklerde yapılıyor ve masraflar sağlık sigortası tarafından karşılanıyor.
* Son olarak İspanya’da sağcı hükümetin kürtaj yasağını yeniden gündeme getirmesi kitlesel protestolara neden oldu.


CIMBIZ

Herkese Merhaba,
Malum memleketimizde kadına düşman çok. E haliyle buna karşı mücadele eden kadınların kazanımları da çok. Söylediği bir söz, yazdığı bir cümle ya da attığı bir twitle içindeki erkeği ortalığa salıverenlerin, haftanın önemli kadın davalarının, kadınların mücadelesiyle öne çıkan kazanımların çetelesini tutuyoruz bundan sonra. Cımbız köşemizle her pazar Evrensel’in ikinci sayfasındayız. Dikkatle okuyun, köşemizde bir anda lafınızı da gafınızı da görebilirsiniz. Bizden söylemesi...
İşte bu hafta sizin için cımbızladıklarımız;
* Haftanın Davası: 12 yaşında evlendirilen, 13’ünde anne olan 14’ünde kaldığı evde ölüsü bulunan Kader Erten’in davasıydı. Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Kader’in anne ve babası, zorla evlendirildiği kişinin anne ve babası yargılandı. Ancak adli tıp raporu henüz gelmediği için dava 9 Mayıs’a ertelendi.
* Haftanın cinsiyetçi twiti: Karşı Gazetesi’nin, Egemen Bağış ile ilgili yayınlanan “tape”leri twitterda “Yosmam salla!” başlığı ile vermesiydi.
* Haftanın yanlış haber dili; İsmail Saymaz’ın Bingöl’ün bir ilçesinde 16 yaşındaki Ç.’nin 4 yıl boyunca uğradığı tecavüzün 8 aylık hamileliğinin anlaşılmasıyla ortaya çıkmasını anlatan haberinde, “bacaklarını okşamak, sürtünme yolu ile ilişkiye girmek” gibi fazlaca ayrıntı vererek kurgulanmasıydı.
* Haftanın kazanımı: Daha seçimlere 1 hafta olmasına rağmen, İstanbul Adalar Belediyesi’nde yönetmeye aday 12 kadın şimdiden kazanmış denilebilir. Başkan Adayı Kayuş Çalıkman ve Belediye Meclis Üyesi Adayları 11 kadın bütün kadınlar için birer cesaret kaynağı oldu.
* Haftanın acı kaybı; Türkiye’nin ilk kadın gazetecilerinden Vasfiye Özkoçak 91 yaşında hayata veda etti.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul’un iki kapısı

SONRAKİ HABER

Google DNS\'leri devre dışı bırakıldı; IP\'ler engellendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...