04 Mart 2014 11:13

Türkiye’nin Kırım ile 'manevi bağları'

Ukrayna’da hükümetin el değiştirmesiyle adeta yer yerinden oynamıştı. Darbeye karşı en sert halk tepkisi ise Ukrayna’nın yegane otonom bölgesi Kırım Cumhuriyeti’nden geldi. Peki Kırım Türkiye için eskiden beri çok mu önemli? Yarımada Türkiye’nin 'hangi açılardan' çok da umurunda?..

Türkiye’nin Kırım ile \'manevi bağları\'
Paylaş

Okay DEPREM

Ukrayna’da hükümetin el değiştirmesiyle adeta yer yerinden oynamıştı. Darbeye karşı en sert halk tepkisi ise Ukrayna’nın yegane otonom bölgesi Kırım Cumhuriyeti’nden geldi. Kırımlılar, kendi meclislerini işgal edip etrafına da barikatlar örmeye; bir yandan da halk savunma güçleri oluşturmaya giriştiler. İlerleyen günlerde de referandum kararı aldılar. Ve bu sıcak gelişmenin üzerine Rusya’nın Kırım Yarımadası’nda askeri faaliyetleri başladı.

Tam bu sırada Türkiye’den beklenen bir aktör sahneye çıkmayı ihmal etmedi. Yakın bölge ve dünya jeopolitiğinde yaşadığı ve yaşattığı hezimetlerle ve hezeyanlarıyla bilinen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bulgaristan’daki temasları sırasında Kırım’daki beklenmedik gelişmeler üzerine çok üstüne vazifeymiş gibi Kiev’e uçarak, Meclis Başkanı Aleksandr Turçinov ile görüştü. Burada “Kırım, Türkiye açısından hem Ukrayna’nın Türkiye’ye açılan kapısı olduğu için önemlidir hem de oradaki Kırım Tatar soydaşlarımız ve Türkiye’nin oradaki mirası açısından önemlidir” demecini veren Davutoğlu, akıllara haklı olarak şu temel soruları getirdi: Hakikaten de Kırım Türkiye için eskiden beri çok mu önemli? Yarımada Türkiye’nin “hangi açılardan” çok da umurunda?..    

Türkiye’nin aşırı sağcı ve mukaddesatçı kesimlerinin, Kırım Tatarlarının “Sovyet mezalimi altındaki mağduriyeti’ edebiyatını kullanmalarına en çarpıcı örnek 78’ Maraş Katliamı’nı ateşleyen film olmuştu. O sırada Çiçek Sinemasında gösterilmekte olan ve başrolde Cüneyt Arkın’ın oynadığı demagojik uyduruk filmin gazına gelenlerin kendilerini dışarı atmaları ile olaylar başlamıştı. O yıllarda ve SSCB dağıtılana kadar Kırım, Türkiye için kapalı bir kutuydu. 1990’lardan sonra ise daha çok milliyetçi ve “Türkiye sınırlarında dindar” kesim için, Kırım “çok farklı anlamlar” ihtiva etmeye başladı. 90’larda münferit ve 2000’lerden sonra ise organize ve hızlanacak şekilde Türkiye’den neredeyse yüz binler Kırım’a seks turizmi için akmaya başladı. “Bayii Toplantıları” adı altında birçok firma; “çalışanlarını motive etmek” ve farklı sektörlerden toptancılar; dağıtıcılarının kendilerinden aldıkları malların miktarı karşılığında kitleler halinde insanları ücretsiz olarak bu amaçla taşımaya başladılar Kırım’a.

Yalta, bu turların merkeziydi. Simferopol’e uçakla gelenler hemencecik otobüslere doluşup, hiçbir yeri görmeden Yalta’ya götürülür ve burada kaldıkları 4-5 gün boyunca da otelden, gazino, bar ve kulüplerden çıkmak bilmezlerdi… Diğer bir taraftan, bu satırların yazarının, geçtiğimiz yıl Türkiye’den iki önemli seyahat acentesinin Kırım’a düzenledikleri kültür turlarında rehberliğini yaptığı gruplardaki katılımcı sayısının toplamı ancak 30’du. Bu gibi yıldan yıla ve çok seyrek cereyan eden turlar dışında, Türkiye’den Kırım’a gerçekten de kültürel amaçlı ziyaret ve turistik geziler neredeyse olmadı ve olmuyor. Halbuki Türkiye’de, bir tarafından ve 3. 4. veya 5. göbekten Kırım kökenli olduğu tahmin edilenlerin sayısı milyonlarcadır. Bunlar arasında, hem yurt dışına düzenli seyahatlere iştirak edebilecek hem de “ecdadının tarihine” pek meraklı olanların sayısının en azından yüz binler olduğu düşünüldüğünde; yarımadada Osmanlı’dan ve Kırım Hanlığı’ndan kalan tarihi mirası ve Kırım Tatarları’nın yaşam koşullarını yerinde gözlemlemek kimsenin de umurunda değildir.

Öte yandan Kırım’da Osmanlı’dan gerçekten de çok fazla tarihsel eser kalmış gibi bir hava yaratmaya çalışanlar karşısında; Kırım’ın her tarafını çok iyi bilen bu yazının yazarı adeta bıyık altından gülmektedir çünkü doğrudan Osmanlı Devleti’nden kalan belli başlı eserler; birkaç camii ve kaleden ibarettir. Bunların en büyüğü Yeni Kale adeta dökülürken, Eski Kırım ve Koktabel yakınlarında bulunan bir başka Osmanlı kalesinin hali de içler acısıdır. Buralar da hiçbir zaman Türkiye’nin umursama kapsamına girmemiştir. Bugün nüfusları 300.000 kadar olan Kırım Tatarlarının ezici çoğunluğunun, Türkiye’nin varlığı veya oradaki soydaşları da zerre kadar gündeminde değildir. Tamamına yakınının Rusça konuştuğu; medeni, sosyal, idari, kültürel ve hatta siyasi açılardan eski Sovyet, bugünse Rus ve Ukrayna kültürlerine entegre / adapte olmuş Tatarların ana yurtlarında Türkiye’nin dahi hak iddia edebilecek durumda olduğunu savunanların, hayatlarında Kırım’a bir kez olsun yollarının düştüğü ve Rusça birkaç kelime bilip bilmedikleri tartışmalı ve meçhuldür…

ÖNCEKİ HABER

BDP\'nin hedefi, AKP\'deki belediyeleri de almak

SONRAKİ HABER

Aytaç Durak MHP lehine çekildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa