07 Şubat 2014 14:49

Bu 'zorlu direnişin' en önünde onlar var

Hayatları fabrikada geçmiş işçi kadınlarla Zorlu Tekstil önündeyiz. Gençliklerini, hayallerini, heyecanlarını fabrikada bırakmış, patronun işine gelmeyince kapının önüne konulmuş kadınlar. 10 dakikada yemek yemeye zorlanan, 16 saatten fazla çalışan kadınlar fabrikada geçen hayatlarını fabrika önünde direnerek değiştiriyorlar şimdi.

Bu \'zorlu direnişin\' en önünde onlar var
Paylaş

Hayatları fabrikada geçmiş işçi kadınlarla Zorlu Tekstil önündeyiz. Gençliklerini, hayallerini, heyecanlarını fabrikada bırakmış, patronun işine gelmeyince kapının önüne konulmuş kadınlar. 10 dakikada yemek yemeye zorlanan, 16 saatten fazla çalışan kadınlar fabrikada geçen hayatlarını fabrika önünde direnerek değiştiriyorlar şimdi.

ASGARİ ÜCRETLE ÖZEL HASTANEYE NASIL GİDELİM?
4 yaşındaki oğlu Yiğit Kağan’la direnişini sürdürüyor Cevriye Karınca. 14 buçuk yıldır bu fabrikada çalışıyor, bütün yaşamını burada geçirmiş neredeyse. “Çocuklarıma hiç zaman ayıramadım” deyip iç çekiyor, “Kendi ekmeğimizden kesip çocuklarımızı bakıcıya bıraktık zor oldu. Daha sonra biraz anneannesinde, biraz babaannesinde kaldı çocuklarım. Onlar için daha çok mesaiye kalıyordum. 12-16 saat çalıştım” diye anlatıyor. Yiğit Kağan geliyor annesinin yanına bu sırada “Anne yarın da gelecek miyiz?​” diye soruyor. Farkında olmasa da Yiğit Kağan bu direnişin sembolü olmuş durumda. Fabrikada yaşadığı zorlukları anlatarak devam ediyor Cevriye. “Bir gün çocuğum çok hastalandı, izin istedim. Şefim ‘sabaha kadar bütün özel hastaneler açıktı. Gece götürebilirdin’ dedi. Asgari ücret alan bir işçi özel hastaneye nasıl gitsin?​” diye soruyor. Yemek yemeden, lavaboya gitmeden sipariş yetiştirmek için 12 saat makinanın başından hiç kalkmadan çalıştığını anlatıyor. “Eve gidip ağladığım günler de oldu” diyor. Fabrikada yaşadığı tüm zorluklardan sonra sendika onun için umut olmuş. Bunca emekten sonra işten çıkarılan Cevriye “yıllarca niye sustum, neden daha önce mücadele etmedim?​” diye soruyor kendine.  İşverene güvenilmeyeceğini, sorunun sadece sendika olmadığını, çıkarlarına ters düştüğü zaman işçiyi hiç düşünmeden işten atabileceğini anlatıyor bir çırpıda ve “Bunun önüne ancak sendikalı olarak geçebiliriz” diyor. İşçi arkadaşlarına bir mesajla bitiriyor sohbeti, Yiğit Kağan’la ilgilenmeli çünkü. “Tüm işçi arkadaşlarım susmayın, örgütlenin!”

ARTIK KARAR BENİM!
7 yıldır Zorlu Tekstil’de çalışan Raziye Uygun 10 yaşındaki çocuğuna tek başına bakıyor, eşinden ayrı. Fazla mesailer yüzünden çocuğunu göremediğini anlatıyor. “Bizim tek hayatımız buraya gelip gitmekti. İçerdeyse sadece üretim üretim üretim... Tek dertleri ne kadar fazla üretilebilir” şeklinde tarifliyor Zorlu Tekstil’in koşullarını. Fabrikada mobbinge de maruz kalmış. Ancak yaşadıkları zorlukları “doğal” karşılamaması gerektiğini sendikalı olma mücadelesi verirken farkettiğini anlatıyor: “Sendikalı olmadan önce kendi gücümüzün farkında değilmişiz. Keşke daha önce örgütlenseymişiz. Direnişe başladıktan sonra özgüvenim arttı. Bizler de birşeyler biliyoruz, bir kadın olarak, bir işçi olarak artık karar yetkisi benim elimde” diyor gülerek.

“BAL GİBİ KORKUYORLAR BİZDEN”

7 yıldır Zorlu’da çalışan Rabia Taşdemir’in elinden direniş boyunca megafon hiç düşmüyor. İçerdeki arkadaşlarını direnişe çağırıyor her gün. Çalıştığı dönemde o da eşine, çocuklarına en önemlisi kendine zaman ayıramamış. Fazla mesailer, iş stresi, fabrika içindeki baskılar onun da canına tak etmiş. “İki çocuğum bensiz büyüdü” diyor, “Eve yorgun gidiyordum, yemekti, bulaşıktı, temizlikti dinlenmeye hiç vaktim kalmıyordu. Çocuklar sohbet etmek istiyor, okulda yaptıklarını anlatmak istiyordu, çoğu zaman dinlermiş gibi yapıyordum” diye özetliyor yaşamını. “Bizi bez parçası gibi kapının önüne koydular çünkü bizden korkuyorlar” diye anlatıyor 35 işçinin işten çıkarılma nedenini. İşten çıkarıldığı gün arkadaşlarıyla vedalaşmasına bile izin vermemişler. Güvenliği çağırıp hemen dışarı çıkarmışlar Rabia’yı.  Bu direnişi içerde çalışan arkadaşları için başlattıklarını söylüyor. İşten çıkarılmış olmasına rağmen hala bir gün bile çocuklarıyla kahvaltı yapamamış,  her gün sabah işe gider gibi fabrika önüne gelip akşam geç saatte dönüyor eve. “Kazanacağız.

“BEN BU DİRENİŞLE KAZANDIM ZATEN”
Asiye Bulut “her gün 8 saat boyunca diken üstünde oturuyorduk” diye başlıyor sözlerine. 10 yıl emek vermiş Zorlu Tekstil’e. Kalite bölümünde sorumluymuş. “Uykularım kaçıyordu, uyuyamaz olmuştum” diyor. Kızı 8 aylıkken işe başlamış, kızı şimdi 11 yaşında. İşten çıkarıldıktan sonra annesine “anne, değdi mi bizi ihmal etmene” diye sitem ediyormuş şimdilerde. Zorlu Tekstil’in her fabrikasında sendikanın olduğunu belirtip “Sendikalı olmak anayasal haktır. Bizi işten atarak suç işliyorlar” diyor hak hukuk nedir bilerek. Sendikalı olmak onun için gelecek demek. “İşten çıkarılmış olabilirim ama davamız sürüyor. Artık buraya dönsem de dönmesem de benim için önemli değil. Ben direnişimizle kazandım zaten” diyor büyük bir özgüvenle. Sendikalı olduktan sonra hayata bakış açısının nasıl değiştiğini anlatıyor: “İçerdeyken işveren yanlısı oluyorsun, her şeyi sana güzelmiş gibi anlatıyorlar. Ama öyle olmadığını işten çıkarılınca anlıyorsun. Eskiden kanunlardan, hakkımızdan habersizdik, şimdi araştırıyoruz. Biz şimdiye kadar kuru kuruya çalışmışız. Önümüzde yerel seçimler var. Hükümet, yerel yönetimler hiçbir zaman işçinin, emekçinin yanında olmadı. Bizler de bu seçimlerde onların yanında olmayacağız”. Direniş, direnenin dayanışmasını da büyütüyor elbette. Muhakkak eklememizi istiyor yazımıza Yatağan’da direnen işçilere selam gönderdiklerini. Tam da fabrikada vardiya değişimine denk geliyor sohbetin sonu. Şimdi gidip servislerdeki işçi arkadaşlarını selamlayacaklar...

ÖNCEKİ HABER

AKP\'den bir istifa daha

SONRAKİ HABER

Kadınlar çocuklarını uyuşturucudan korumak için işe gitmiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...