12 Aralık 2013 20:02

Görünür oldukça işimiz kolaylaşır

Ve kadınlar, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele için yine kah sokaklarda, alanlardaydı ve taleplerini bir kez daha haykırdılar; kah evlerde, derneklerde, toplantılarda buluştular, filmler izlediler, yaşadıkları şiddeti konuştular. Biz de Ümraniye Elmalıkent Mahallesi’ndeki kadınlarla Kadın ve Gençlik Evi’nde buluştuk ve Avukat Sevda Çetinkaya’nın da katılımıyla kadına yönelik şiddeti konuştuk.

Görünür oldukça işimiz kolaylaşır
Paylaş

Saray Deniz

Şiddet deyince insanların aklına öncelikle kaba kuvvet geliyor. Oysa günümüzde şiddetin tanımı da kapsamı da o kadar genişledi ki. Çoğu zaman sadece aile içinde yaşandığı varsayılan kadına yönelik şiddet, günümüzde kadının var olduğu her alana biçim değiştirerek ve daha da katlanarak yayılmış durumda. Devlet eliyle olanı da bundan azade değil.
Başbakanın kızlı-erkekli evler tartışmasında “çocuklarınız bize emanet, o evlerde ne yaptıkları belli değil” derken kadınların kişiliklerine iktidar gücü ile ve bilerek nasıl bir şiddet uyguladığının farkındadır. Başbakan emanet almayı seviyor. Kadınlar da nice taciz, tecavüz, şiddet ve ölüm davalarını bu devletin mahkemelerine emanet ettiler. Ancak mahkemelerin aldığı beraat kararları veya verdiği komik cezalar, şiddetin sadece aile içinde veya sokakla sınırlı kalmadığını, bizzat devlet tarafından yapıldığını gösteriyor.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kadınlar için çalıştığını söylese de, çıkarttıkları yasalar gereken önlemler alınmadığından uygulama güdük kalıyor. Şiddet ve kadın cinayetleri katlanarak devam ediyor. Kadınlara açacakları istihdam alanları sadece güvencesiz, ucuz ve esnek çalışma koşulları vaat ediyor.
İşte bu ortamda bir 25 Kasım daha geçti. Ve kadınlar, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele için yine kah sokaklarda, alanlardaydı ve taleplerini bir kez daha haykırdılar; kah evlerde, derneklerde, toplantılarda buluştular, filmler izlediler, yaşadıkları şiddeti konuştular. Biz de Ümraniye Elmalıkent Mahallesi’ndeki kadınlarla Kadın ve Gençlik Evi’nde buluştuk ve Avukat Sevda Çetinkaya’nın da katılımıyla kadına yönelik şiddeti konuştuk.

YÜZLERCE YILLIK MİRAS
“Şiddet sadece fiziksel değildir. Kadınları çalışamaması, baskı altında tutulması, horlanması, emeğinin sömürülmesi ve sürekli belli bir kalıba sokulmak istenmesi de şiddettir” diye açıkladı Sevda Çetinkaya sohbeti başlatırken. “Erkek egemenliği yüzlerce yıllık bir mirasın sonucudur. Yaşadığımız bu döneme has bir şey değil. Bu miras erkeklere ve kadınlara rollerini, varlık alanlarını belirlemiş durumda.”
“Mesela ben 10 yıl pazarcılık yaptım”, diye örnek veriyordu araya giren Nazlı. “Ama kadınlığımı öldürerek yaptım. Her şeyi erkekleşerek yaptım. Bir gün kızım bana ‘anne, erkekler gibi görünüyorsun’ deyince farkına vardım bunun. Öncelikle kadın olarak varlığımız kabul edilmiyor. Kendimizi kabul ettirmek için erkek olmamız bekleniyor. Bugün erkekler kadınların bilinçlenmesini istemiyor.”

SÖZÜMÜZ NASIL DEĞER KAZANIR
Sevda Çetinkaya ekliyordu: “Erkek gücünü toplumsal iktidardan alıyor. En ufak yerel birim olan muhtarlıklardan başlayarak nereye baksanız hep erkek yöneticiler var. Dolayısıyla erkek zihniyeti hâkim. Kadınların buralardaki gücü çok az. Bu yüzden evdeki mücadele yetmiyor. Evdeki mücadele birebir olunca işimiz zorlaşıyor. Değiştirmek istediğimiz şeyleri bir çırpıda değiştiremeyiz. Öncelikle evden çıkıp birleşmek zorundayız. Yani sözümüzün kıymetli olduğu alanlarda olmalıyız. Şimdi biz sorunlarımızı bir milletvekili veya bakanla kolaylıkla yüz yüze gelip konuşabilir miyiz? Konuşamayız. Oysa yaşadığımız alanlarda öncelikle muhtarlarla veya belediye başkanları ile muhatap oluyoruz. Sorunlarımızı ilk elden bu kişilere ulaştırabiliyoruz. Önümüzde bir yerel seçim var. İşte sözümüz burada değer kazanıyor.”
“Geçen dönem mahallemizde bir kadın muhtarlık için adaylığını koydu” diyerek örnek veriyordu Songül, “Doğru düzgün bir çalışma yapmadan birçok kadından oy aldı. Kazanamadı ama kadınların birçoğu sırf kadın olduğu için oy verdiklerini söylediler. Öncelikle kadınların her konuda kendilerine güvenmeleri gerekiyor.”
“Mesela önümüzdeki seçimlerde bu mahalleden neden bir kadın muhtar adayı çıkmasın veya Belediye başkan adayı?​” diye soruyordu Sevda Çetinkaya. “Kadınlar bunun çalışmasını rahatlıkla yapabilir. Dışarıdaki mücadeleden kasıt budur. Taleplerimizde ısrar ederek sonuç alacağımız kanallarda mücadele etmeliyiz. Toplumsal hayatta kadın ne kadar güçlü olursa, mücadelesi de o kadar güçlü olur. Dışarıda kazanılan her mücadele evlerimize de yansıyacaktır. Kadınlar dışarıda ne kadar görünür olurlarsa işleri daha kolaylaşacaktır. O zaman evden çıkmayan kadın da cesaretlenecek ve destek verecektir.

BALKONSUZ EVLER, KADINSIZ PARKLAR

Fahriye: Eve hapsedilen kadın son yıllarda daha da eve sıkıştırılmış durumda. Eskiden evlerde balkon olurdu. Dikkat ederseniz yeni yapılan evlerde balkon yok. Oysa balkon kadınlar için bir sosyalleşme alanı. Balkondan balkona sohbetler paylaşımlar olurdu. Belediyeler parklara spor aletleri koydular. Bizim için iyi bir şey. 10 yıl önce bu parklar kadınlarla dolardı. Çaylarımızı alıp giderdik. Oysa şimdi erkeklerle doluyor. Kadınlar ise bir araya gelmeye çekiniyorlar.

HAYATIMIZ KONTROL ALTINA ALINIYOR
Gülcan: Erkekler kadınların sadece izin verdikleri ölçülerde yaşamasını istiyorlar. Bu ölçülerin dışına çıktığında veya karşı geldiğinde kadın kötü ve suçlu oluyor. Baba evinde de koca evinde de “elalem ne der” diyerek bütün hayatımız kontrol altına alınıyor. Karşı geldiğimiz de ise sorunlar çıkıyor. Yine biz kadınlar kötü oluyoruz. Katlanabileceğimiz kadar her şeye katlanıyoruz.
Döndü: Dinimizde kadın hiçbir şeye zorlanamaz. Biz kendimiz için yaşamıyoruz. Eşimiz ve çocuklarımız için yaşıyoruz. Artık bunu değiştirmek gerekiyor. Kadınlar istedikleri zaman her şeyi yapabilir.

ÖNCEKİ HABER

Soğuk

SONRAKİ HABER

Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...