30 Kasım 2013 00:18

Ahmet Şık: Hükümet de cemaat de yalan söylüyor

Gazeteci Ahmet Şık, Hayat TV’de Dağhan Irak’ın hazırlayıp sunduğu AntiMedya TV’nin konuğuydu. Ahmet Şık, Cemaat-AKP kavgasını değerlendirdi.

Ahmet Şık: Hükümet de cemaat de yalan söylüyor
Paylaş

Gazeteci Ahmet Şık, Hayat TV’de Dağhan Irak’ın hazırlayıp sunduğu AntiMedya TV’deydi. Gülen Cemaati ile AKP hükümeti arasında “Dershaneler” üzerinden vücut bulan çatışmayı değerlendiren Ahmet Şık’ın sözlerinden öne çıkanlar şöyleydi;

*Kimi gazetelerin manşetine de yerleşen “Birbirlerini yesinler” diyerek keyiflenme anlayışını anlıyorum ama bunu diyerek kenardan izlemek yeterli değil. İzleyeceğimiz şey belli, taraf olmadan izleyeceğiz. Çatışmanın iki tarafının da derdi ne demokrasi ne barış. Ne için savaştıklarını bilip, taraf olmadan izlemek ama sürece dahil olmak gerektiğini düşünüyorum. Ben de o dahil olmak adına yazın başladığım bir kitap çalışması vardı AKP-Cemaat kavgasına ilişkin. Son tartışma da tuzu biberi oldu.

DERSHANE ÜZERİNDEN TARTIŞMAK İŞLERİNE GELİYOR

*Dershane meselesi üzerinden tartışmak tarafların işine geliyor. Malum gazetenin dünkü manşetine kadar herkes etrafından dolaşıyordu. Bu çok açık bir güç savaşı. Bunu dershaneler üzerinden tartışmak özellikle de Cemaat için faydası, kendilerini mazlum göstermek. Ama öte yandan şu da var dershaneler Cemaat için çok önemli. Ciddi bir insan ve finans kaynağı.

*Dershanelerin bu kadar büyük bir savaş cephesi olmasının bir nedeni olabileceğini düşünüyorum. Neden olduğuna dair bir yorum yapamıyorum ama hükümet açısından dershanelerin bir milli güvenlik sorunu gibi algılandığını düşünüyorum. Zaten Taraf’ın dünkü manşeti de bir MGK tavsiye kararlarının cemaat üzerinden yayınlanıyor olması bunu bir milli güvenlik sorunu olarak algılandığını biraz da şöyle orada sadece cemaatin milli güvenlik sorunu olarak algılanması meselesi değil.

*Dershaneler üzerinden dönen tartışma bize şunu gösterdi; bu ülkenin eğitim sistemi çok rezil çok pespaye. Ve gerçekten eğitime dair tartışacağımız mecranın bu olması lazım.

DERSHANE SEKTÖRÜYLE AKP'NİN İŞBİRLİĞİ

*Dershaneciler yakınıyor ya. Oradaki öğretmenlerin nasıl bir sömürü düzeninde çalıştırıldığından bahsetsinler bakalım. Çok korkunç koşullarda çalışıyorlar. Hükümetle dershane sektörünün ciddi bir işbirliği var aslında orada. Türkiye’deki öğretmen açığı atanamayan öğretmen sayısıyla eşit. Atanamayan öğretmenler gidip dershanede rezil koşullarda öğretmenlik yapmak zorunda kalıyor. Kimle yapıyorlar? Senin benim çocuğumla. Korkunç bir eğitim sisteminin, çarkın içine girmiş çocuklarla. Benim kızım geçen sene lise sınavına girdi. Hayatının en kötü dönemiydi. 14-15 yaşındaydı. Bu korkunç sistemi hiç tartışmıyoruz, “Dershaneler kapansın mı kapanmasın mı?​” Ama iki taraf da yalan söylüyor. Mesele dershane değil tabii ki bir güç savaşı. Geçmişi ‘70’lere kadar inen bir Milli Görüş-Gülen Cemaati çatışması var. Ama son dönemdeki çatışmanın en büyük kırılma noktası MİT krizi diye anılan sivil darbe girişimiydi. O girişimin ardındaki güç elbette Cemaat’ti. Ve bu kadar sert bir savaşın sürmesinin nedeni de o günden bugüne uzanan süreç.

2002'DEN 2007'YE CEMAAT-AKP İLİŞKİSİ

*AKP 2002’de iktidara gelirken Cemaat’in desteği zımniydi. Fethullah Gülen biraz küçümseniyor ama çok zeki bir kimlik. İktidar odaklarıyla arasını hep iyi tutmuş birası, kimin iktidar olacağını görüp buna yatırım yapma yeteneği de var. AKP’nin de iktidar olacağını gördü ancak desteği zımniydi. Çünkü ondan önce büyük bir kırılma noktası vardı; 28 Şubat. Çok komik ve ironiktir, darbelere karşı olduğunu iddia eden bir yapı var ve 28 Şubat dahil geçmişteki bütün darbelere de destek vermiş bir yapı! O kırılma sebebiyle karşılıklı bir temkinlilik, güvensizlik anlayışıyla zımni bir destekti. AKP’nin bir tek oya bile ihtiyacı var, Cemaat’in de iktidarın nimetlerinden beslenmesi gerekiyor. O temkinliliğin kırıldığı tarih 27 Nisan bildirisidir.

*Zaten Taraf’ın manşeti her açıdan değerlendirilebilir ama Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlüklere bakarak söylüyorum. AKP’nin ilk iktidar döneminde(2002-2007), askerin iktidarın ortağı olduğunu kabul eden bir başbakan portresi var. Çok konjonktüreldir o MGK belgesindeki imzalar. Askerle olan ilişkinin kırılması 2007 muhtırasıdır ve cemaatle yakınlaşmayı da tekrardan sağlamıştır. Bakıyorsunuz Ergenekon soruşturma zincirine. Hazırlıkları 2000’li yılların başında olduğuna dair iddia ve veriler var. Bana bakarsanız o muhtıradan sonra cemaat kadroları başbakanı askerin geriletilebileceğine dair ikna ettiği için o işbirliği yapıldı. Cemaatin kadroları belli ki emniyette çok iyi örgütlenmişler bu tür siyasal davaların görüldüğü özel yetkili diye anılan mahkemeler zincirinde çok iyi örgütlenmiş bir güç. “Kontrgerilla” ile kontrgerilla taktikleriyle savaştılar ve birçok insanın da canını yaktılar. O süreçten doğru başlamış bir birlikteliktir bu ve bugüne kadar da geldi. 7 Şubat 2012’deki MİT darbe girişimiyle çok ağır yara almıştı ve son dershane süreciyle de geri dönüşü olmayan bir noktaya gelindiğini düşünüyorum.

CEMAAT'İN GEZİ'Yİ DESTEKLEDİĞİ KÜLLİYEN YALAN

*Bir şehir efsanesi dolaşıyor ya Cemaat Gezi direnişine destek verdi diye. Külliyen yalan. Buna inanan sivil ve demokratik kaygılarla sokağa çıkan insanların taleplerini çok küçümsemiş olur. Çünkü cemaat demokrasinin yanında duran bir yapı değil. Emniyet içerisinde cemaatin örgütlü olduğundan yola çıkarak sert müdahale nedeniyle hükümeti zor durumda bırakma gibi bir plan dahilinde hareket ettiğini iddia edenler var. Böyle bir saçmalık olmaz.

*Zaman cemaatin motor gücü. Zaman'ın Gezi boyunca yaptığı haberciliğe baktınızda çok net bir şekilde iktidarın yanında durduğunu görüyoruz. Bu yapıda çok ciddi bir şekilde otorite bağımlılığı var. Otoritenin hikmetinden sual olunmaz anlayışı var. Gezi'deki insanların otoriteye başkaldırdığını düşünerek bu yayıncılığı yaptılar. Çeliştiği yer neresiydi? Yorumculardı. Onlar da sivrisinekten yağ çıkarmaya çalıştı. Çünkü işlerine geldi hükümeti eleştirmek. Peki neden ilişkiler bir an önce kopsun noktasına mı geldi derseniz heralde bizden daha çok şey bildikleri için olabilir. Bu ülkede dinleme dediğinizde; yasal ya da yasal olmayan, akla gelen güç Cemaat oluyor. Belli ki gizli toplantılarda, ikili ilişkilerde, dinlenen telefonlarda, takip edilen ilişkiler ağı içerisinde başka bilgilere ulaşmış olabilir.

İÇERİDEKİLERLE DIŞARIDAKİLER YER DEĞİŞTİREBİLİR!

*Tarafların ikisi de çok sert. İkisi de birbirine karşı dik duruyor. Ben bir noktada uzlaşabileceklerini düşünüyordum özellikle 2007 Ergenekon dediğimiz süreç, -Ergenekon derken sadece Ergenekon davalarından bahsetmiyorum. KCK de bunun içinde, Devrimci Karargah da bunun içinde, DHKP-C davası da bunun içinde, öğrenci arkadaşlarımıza açılmış davalar da bunun içerisinde yani bütün siyasal davalar zincirinin hepsini Ergenekon süreci olarak adlandırmak lazım-. Bu süreçte iki tarafın da ciddi bir suç ortaklığı var. Süreç çok sertleşirse bütün o davalar zinciri soruşturma konusu edilebilir ki cezaevindekilerle dışarıdakilerin yeri değişebilir. Tabii bu işin çok ileri bir raddeye gelmesiyle olabilecek bir şey.

CEMAAT HÜKÜMET EŞİTTİR ERGENEKON DEMEK İSTİYOR

*Taraf'ın manşeti bunu açtı mı çok emin değilim. O haber bir kere yeni değil. Ergenekon soruşturma sürecinde bilinen bir şeydi. O zaman da yazarları olan bir kişi tarafından MİT krizi bağlamında yazılmıştı ama Ergenekoncuların yaptığı iş gibi anlatılmıştı. Şimdi de Hükümetin yaptığı iş gibi anlatılmak isteniyor.  Hükümet eşittir Ergenekon mu denmek istendi. Bence ona oynanıyor biraz. Kimi tetikçi kalemler dershanelerin kapatılması kararı Oslo'da alındı gibi bir saçmalığı dolaşımda tutmaya çalışıyor. Zaman'a bakıyorsunuz TKP'nin açıklaması manşetin yanında logoyla giriyor. Yani hükümet hem PKK yanlısı hem Ergenekoncu hem Komünist! Bu kadar kafa karışıklığını Cemaat'in tabanı nasıl karşılıyor merak ediyorum. Bu hükümet necidir diye onların da kafası çok karıştı. Madem öyleydi bunca yıl niye ortaklık yaptılar!

*Bir yerde mutlaka anlaşacaklar. Bütün bu hamleler ve tehditler karşılıklı gücü tırpanmaya yönelik. Cemaat'in samimi olmasa da haklı olduğu bir yön var. Korkunç otoriterleşen, baskı kuran, tek adam zihniyetine sahip diktatör özelliği gösteren bir Başbakan var bu ülkede. Biz bunu söylediğimizde Ergenekoncu diyorlardı. Biz mi demokrat olduk onlar mı Ergenekoncu oldu, açıklamaları lazım!

*Bakıyorsunuz Zaman'ın en önemli kalemleri ifade özgürlüğü üzerine yazılar yazıyorlar. O zaman tutuklu gazeteciler meselesini tartışalım. Orada nerede duruyorlar? Hep kendilerini şöyle savunuyorlar, 'Bu kadar büyük bir camianın içerisine kontrgerilla unsurları sızmış olabilir' diye. Çok doğru da niye hep kontrgerillanın yanında duruyorsun? Bütün bu siyasal davalar sürecinde hep polis-savcı haklıydı içeridekilerin hepsi teröristti. Ama bir yerde bir orta yol bulmak zorundalar. Çünkü ikisinin de sonu olur. İki tarafın da elinde çok güçlü bilgi ve belgeler var ama ikisi de son raddede bunları kullanmayacaktır. Çünkü sonları olur.

CEMAATİN OY KATKISI YÜZDE 2-2.5

*Sormamız gereken soru şu, tam yerel seçim arifesinde Tayyip Erdoğan niye böyle bir hamle yaptı. Bunun kayıp olduğunu düşünenler var ama bence aksi. Yerel seçimlerin ardından genel seçimlere daha 2 yıl var. Cemaati bütün Türkiye kamuoyu önünde test etmenin en iyi yolu yerel seçimlerdir. Bence buna oynuyorlar. MİT krizinden bu yana Cemaat'in AKP'ye oy oranı üzerinden katkısıyla ilgili anketler yapılıyordu. Bence Cemaat'in AKP'ye etkisi en fazla yüzde 2-2.5'tur. Cemaat yüzde 5 olduğunu iddia ediyor ama cemaatin gözden kaçırdığı şu var cemaatçi olup da AKP'nin doğal seçmeni haline gelmiş bir kitle de var. Tayyip Erdoğan bunu deneyecek. Canını acıtacak bir sonuç çıkarsa da bunun sorumlusu olarak göreceği cemaati 2 yıl boyunca dize getirmek için uğraşacak.

YENİ KONTRGERİLLA CEMAATİN ÇETE UNSURLARI, ONU GÖREVLENDİREN DE ERDOĞAN'DI

*Tayyip Erdoğan da bunu fark etti ki bu ülkenin yeni kontrgerillası Gülen cemaatinin çete unsurları. Ama onu görevlendiren de kendisi. Siyasal onayı veren o çünkü. İkisi de suç ortağı. İkisi de yargılanmalı. Umarım ben onu göreceğiz, hepimiz göreceğiz.

*Bu zulüm düzeninin sorumluları AKP ve Gülen cemaati. Özgürlükçü çizgi her ikisine karşı da mücadele etmeli. Gezi direnişi, AKP'nin en korktuğu dönem oldu. Kibrin tepesinde oturan gözleri kör olmuş başbakanın gözbebeğine o korku yerleşti. Hepimiz gördük bu korkuyu.

*AKP'nin bu kadar güçlü olmasında muhalefetin zayıflığı çok etkili. Kitle partilerine baktığımızda iktidarın geride kaldıklarına tanık oluyoruz çoğu zaman. Birbirlerini yemelerinden mutluluk duyulmasını eleştirdim ya. Bir anlamda da zavallı bir durumu da gösteriyor bu. Siz ülkenin gerçek gündemine dair politika üretmekten uzak duracaksınız ve iki güç odağının birbiriyle çatışması üzerinden varolduğunuz alanı geliştireceğinizi düşünüyorsunuz. Böyle abeslik olmaz. Herkes emek harcayacak, vatandaşın nabzını tutacak politika üretecek. Bunu yapabilen ne kitle partisi var ne de irili ufaklı partiler yapabiliyor. Kendilerini küçücük alanlara hapsederek geniş kitlelere ulaşmanın yollarını aramaktan kaçınıyorlar. Bir tembellik var.

*Bu ülkenin siyasetinin nasıl olunacağının miladı Gezi direnişiyle başladı. O süreçten ders alabilenler yoluna devam edecek almayanlar tasfiye olacak. Çünkü orada bambaşka bir siyasal anlayış, bambaşka bir siyasal dil gelişti. O insanlarla bir temas kurmak lazım. Bir dağınıklık var şu an evet, moral bozucu evet, ama doğal olarak böyle. Çünkü örgütlü bir kitle değildi bu. Yüzde 70-80'i öyle değildi. Örgütlü olanlar içerisinde yan yana duramayacağımız insanlar da vardı. Ama bu örgütsüz kitleyi bir arada tutabilecek bir sivil inisiyatif geliştirilmeli. Siyasal talepleri dillendiren bir sivil inisiyatif siyasi bir baskı unsuru olarak varlığını devam ettirirse bütün siyasi hareketler kendine çeki düzen vermek zorunda kalacaktır.

*Ana akımda çalışan gazeteci arkadaşlarımız için eskiden "ekmek parası" diyebiliyordum ama artık sistem çok sert. Bu ülkedeki sınıfsal ayrım çok belli. Bir zalim var bir de zulme uğrayanlar var. Ana akım medya doğal olarak zalimin yanında saf tutuyor.

ÖNCEKİ HABER

Deprem vurdu, devlet süründürdü

SONRAKİ HABER

Bağımsız bir İskoçya mümkün mü?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...