13 Haziran 2016 00:59

Sarayı bazı politikalarından  çark ettirecek koz: Zarrab! 

Semih Hiçyılmaz Reza Zarrab'ın ABD'de yakalanmasıyla başlayan süreci ve Türkiye'deki etkilerini yazdı.

Paylaş

Hazırlayan: Semih Hiçyılmaz

Son dönemin popüler işadamı Reza Zarrab ve zevcesi Ebru Gündeş yalılarından hep ayni boğaz manzarasını seyreylemekten sıkıldıklarından “Hadi yarın Amerika’ya gidelim, hem çocuk da Disneyland’ı görür” dedikten sonra bavullarını hazırlatıverirler. Sabah erkenden de havaalanının yolunu tutarak ver elini Amerika derler. 

Keyifli bir yolculuğun ardından uçak Miami havaalanına iniş yapar. Uçaktan inip pasaport kontrol bölümüne doğru ağır adımlarla ilerleyen mutlu aile birdenbire bir bağırış karşısında irkilir. Etrafları siyah gözlüklü takım elbiseli FBI ajanları tarafından çevrilmiştir. Çatılardaki keskin nişancılar silahlarının dürbününden Reza’nın her hareketini kontrol etmektedirler. Aldıkları emir gereği en ufak şüpheli harekette tüm şarjör boşaltılacaktır. Ajanların şefi olduğu her hareketinden belli olan iki metre boyundaki bir şahıs Miami aksanıyla ve genizden gelen bir sesle ‘Etrafınız çevrildi Mr.Reza. Direnmeyin ve teslim olun, en ufak yanlışınız pahalıya mal olur’ derken elindeki tabancayla uyarırcasına Ebru Hanımı işaret etmektedir. Kısa bir durum muhakemesi yapan Reza eşinin ve çocuğunun zarar görmemesi için direnmemeye karar verir. Usulca aprona yüzükoyun uzanır, ayaklarını iki yana açar, ellerini ensesinde birleştirir ve ‘Tamam beyler, buraya kadarmış, teslim oluyorum’ der. 

Reza’nın Amerika’da gözaltına alınış öyküsünü gazeteler neredeyse yukarıda anlattığımız gibi verdiler. Çocuğunu Disneyland’a gezmeye götüren Reza müthiş bir operasyonla ele geçirilmişti. Gazeteler buldukları hayali tanıklarla hikayeyi anlatış tarzlarını destekler röportajlarla birbirlerini atlatma yarışına girmişlerdi. Oysa ki anlatılanların gerçekle hiçbir alakası yoktu. 

SİLAHLI DEĞİL SAMİMİ KARŞILAMA

Aynı uçakta ekonomik bölümde yolculuk yapan bir tanık yaşananları daha farklı aktarmaktadır. Can güvenliği açısından adını gizli tuttuğumuz tanığımıza göre olay şöyle cereyan etmiştir:

Uçak Miami havaalanına iniş yapmış kısa bir bekleyişin ardından kapılar açılmıştır. Merdivenden inerken apronda bekleyen iki limuzin herkesin dikkatini çekmiştir. Reza ve ailesi yaklaşırken limuzinin yanındaki siyah gözlüklü takım elbiseli şahıs (iki farklı anlatımdaki tek ortak nokta burasıdır) samimi bir şekilde gülümseyerek ‘Mr.Reza, hoşgeldiniz’ der ve ekler ‘Yenge öndeki limuzine geçsin, onlar Disneyland’a gidip eğlensinler, biz işimize bakalım’. Ebru hanım Disneyland’a doğru hareket ederken, Reza ve takım elbiseli şahıs diğer limuzinin arka koltuğunda koyu bir sohbete başlamıştır bile.

Reza niye bu kadar önemlidir ve gazetelerin birinci sayfalarından düşmemektedir? Reza’nın adını önceleri çeşitli kurumlara yaptığı bağışlarla, eşinden dolayı magazin dünyasının gündemleriyle duyduk. Genç yaşına rağmen dolar milyarderi olmuş İran’lı bir işadamının başarılı öyküsüydü anlatılanlar. Sonraları yavaş yavaş bu paranın kaynağı gündeme gelmeye başladı. Paranın asıl sahibi İran’dı. Ambargodan dolayı dolaşıma sokulamayan petrol parasını İran, işadamı kisvesi altındaki Reza gibi adamlarla yıkamaktaydı. Son olarak da 17-25 Aralık soruşturmasında bakanlara verdiği rüşvetle gündeme oturmuştu Reza.

Reza gibi dünya kamuoyunun gündeminde olan bir başka İranlı işadamı daha vardı. Babek Zencani…

Onun da ismi yakın geçmişe kadar servetiyle anılıyordu. Ama son dönem İran’ın paralarının yıkanmasındaki bir numaralı isim olmasıyla, ardından İran paralarını iç etmesiyle ve de bundan dolayı yargılandığı İran’da idama mahkum edilmesiyle ve Reza’nın patronu olduğu iddiasıyla gündeme geldi.

ZENCANİ VE REZA NE İŞ YAPAR?

Peki ne oluyordu? Zencani ve Reza gibi adamlar ne yapıyordu?

İran 37 yıldır ambargo altında olan bir ülkeydi. Dünya petrol rezervinde dördüncü, doğalgazda ise ikinci olan bir ülkenin bu ekonomik zenginliği uluslararası ambargo nedeniyle normal yollardan ülke ekonomisinin katkısına sunulamıyordu. Günlük üretilen 3 milyon varil petrolün geliri bir yöntem bulunamazsa paraya çevrilemeyecekti. Ambargo devletleri kapsıyordu. O zaman özel şirketler aracılığıyla bu ambargo delinmeliydi. Burada Zencani, Reza gibi ‘yaratılan işadamları’ devreye giriyordu. Bu iş için gerekli ulaşım şirketleri kuruluyordu. Tankerler, havayolları, gemiler satın alınıyordu. Bu vasıtalarla İran’ın petrolü önce Malezya’ya sevkediliyor ardından Kore-Singapur-Hindistan üzerinden spot piyasada ucuz olarak satılıyordu. 

Bütün bu işlemleri İran devleti değil özel şirketler yapıyordu. Bu da ambargonun kitabına uygun bir alışveriş şekliydi. Sonrasında ise petrol satışından elde edilen dolar altına çevriliyordu. Bahsettiğimiz günlük 2 milyon varile denk gelen 250 milyon dolar idi. Bu altınlar kendi havayollarıyla ya da kiraladıkları uçaklarla Türkiye’ye sokuluyordu. Bu havayollarından biri de  Onur Hava yolları idi. Türkiye’ye giren altınlar kurulmuş paravan şirketler aracılığı ile olağan ticari faaliyet imiş gibi Dubai’ye ihraç ediliyordu. Bu altınlar Dubai’de ziynet eşyasına çevrilip İran’a satılıyordu. İran’da da eritilip külçe altına çevriliyordu.

KOMİSYONLA YETİNMEDİLER!

Milyarlarca doların döndüğü bu trafiğin de bazı kuralları vardı elbet. İran hükümeti masraflar çıktıktan sonra dönen paranın binde yedisini Zencani’ye veriyordu. O da binde beşini ilgili ülkelerde rüşvet olarak dağıtıyor kalan binde ikiyi de cebine koyuyordu. Bu anlattıklarımız da öyle kimsenin bilmediği illegal işler falan da değildi. Her şey ortada dönüyordu. Yapılan, ambargoya karşı ticaretin devamının kılıfına uydurulmasıydı. Başta Amerika olmak üzere hemen her ülke, hükümet bu işleyişi biliyordu. Hatta Türkiye gibi ülkelerde bu işin içinde bakanlar, başbakanlar vardı. Bazı Amerikan şirketleri Türkiye’deki aklamaya bize de iş verin, biz de para kazanalım diye çomak sokmaya dahi kalkmıştı.

Kendine göre kuralları olan bu ticarette yer alan aktörler işin yasaları zorlayışına sığınarak kuralları da çiğniyorlardı. Herkesin alacağı pay belirlenmişti ama paranın gözü kör olsun, daha çok daha çok diye ticarete hile de katılıyordu. Zencani İran’ın parasını çalıyor, Reza da Zencani’nin parasını çalıyordu.

DENKLEM DEĞİŞİNCE...

İran yönetimindeki değişiklikler, uluslararası ilişkilerin yeni boyutları ile birlikte yeni bir aşamaya geliniyor, İran’a ambargo kalkıyordu. Şimdi yeni defterler açmanın ama eski defterleri de karıştırmanın zamanıydı. 

İran hükümeti dönemin muhasebesini yaptığında milyarlarca dolarının kayıp olduğunu gördü. Zencani paralarını çalmıştı. Hatta Zencani o kadar ileri götürmüştü ki İran Petrol Bakanlığı’na Tacikistan Merkez Bankası üzerinden verdiği iki milyar avroluk senet sahte çıkıyordu. Bu gelişmeler üzerine Zencani 30 Aralık 2013’de İran’da tutuklandı. Yargılamalar sonucunda İran Petrol Bakanlığının 2.8 milyar dolar parasını çalmaktan idam cezasına çarptırıldı. Zencani mahkemede sürdürdüğü ticaret sırasında Türkiye’de 8.5 milyar dolar rüşvet dağıttığını da açıklıyordu. İdam kararı okunurken dolar imparatoru, güçlü işadamı Zencani hüngür hüngür ağlıyordu. Mahkeme heyeti son söz olarak çaldığın paraları kuruşuna kadar geri getir idamını affedelim dedi.

Bütün bu gelişmeleri belki de en dikkatli takip eden Türkiye’de bulunan Reza idi. Belli ki Zencani canını kurtarmak için çaldıkları paranın adresini verecekti. Paranın izi Reza’ya uzanıyordu. Ötesinde İran hükümeti kendine karşı işlenen böyle suçlara karşı acımasızdı. Yasal ya da yasa dışı bu para geri alınacaktı. Parayı çalanlara da bedel ödetilecekti. 

TÜRKİYE’DEKİ İZLERE BAKMAK!

Gelişen süreçte Reza’nın ABD’ye kaçışı kaçınılmaz oldu. Reza, ABD’de yargılanacak. 

Reza mahkemede ne anlatacak, elbette bilmiyoruz. Kirli para ilişkilerinden, rüşvet bağlantılarından, yasa dışı işlerinden, bunlara göz yumanlardan ne kadar bahsedecek. Karanlık ilişkilerin en tepeye, 1 Numara’ya kadar uzanışından, bakanlarla yaptığı toplantılardan bahsedecek mi bilinmez. 

O zaman biz de bildiklerimizle yetinelim. 17-25 Aralıkta ne olmuştu? Polis ifadelerinde neler yazıyordu? Telefon dinleme kayıtlarında kimlerin isimleri geçiyordu? Bütün bunları hatırlamaya çalışalım. Anlatacaklarımız bizim uydurduklarımız değil. Tamamı resmi belge. Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporları ve polisin ifade tutanakları.

KAÇMASAYDI İRAN YAKALAYACAKTI

İran'ın paranın peşine düştüğü duyulur da durmak olur mu, işte tam bu aşamada Reza ‘Haydi Disneylanda gidiverelim’ dedi.  Elbette öncesinde ABD yetkilileriyle görüşmeler, pazarlıklar yapılmıştı. Zimmetindeki para değerliydi ama dağarcığındakiler daha da değerliydi. Rüşvet ilişkileri, yapılan yasadışı işlemler, ambargoyu delmeye ortak olanlar, ABD Hükümet politikasına aykırı davrananlar Reza’nın bilgisi dahilindeydi. Bu bilgiler canını kurtarabilirdi. Bütün bunlar Reza’nın Miami havalanında yakalanış operasyonunun bir Holywoodversiyonu olduğunu da kanıtlamaktaydı. Reza Amerika’ya gittikten sonra İran cephesinden yapılan bir açıklama da bütün bunları doğrular nitelikteydi. İran Meclisi Yolsuzluk Araştırma Komisyonu Üyesi Emir Abbas Sultani ‘Reza Türkiye’de kalsa İranlı yetkililer tarafından yakalanacağını bilerek ABD’ye gitti. Güvende olmak için’ diyordu gazetelere verdiği demeçte. Hem ABD ile İran arasında suçluların iadesi anlaşması da bulunmamaktaydı.

O ARTIK ABD’NİN KOZU

Sayılı günler sonra Amerika’da Reza’nın yargılanması başlayacak. Herkes Reza’nın ne anlatacağını merak ediyor. Ama kesin olan bir şey var ki hiçbir zaman Reza’nın anlattıklarının tamamını öğrenme şansımız olmayacak. Reza’nın değil ABD’nin duymamızı istediği kadarını duyacağız. ABD Hükümeti bize duyurmayacağı birçok şeyi Türk Hükümetine ve Sarayına duyuracak. Türk-Amerikan ilişkilerinde bu kozun değerlendirileceğinden kuşku duymamak gerek. Hatta bunların bazılarının yavaş yavaş duyurulduğu da belli olmakta. Hükümetin ve Sarayın, dış politika dahil, bazı politikalarındaki çark edişleri bu izlenimi doğrular nitelikte. 

ABD’NİN UYGULADIĞI YAPTIRIMILAR

1- 31 Aralık 2011 tarihinde, Ulusal Savunma Yetki Yasası (Kirk-Menendez Yasası) kabul edilmiştir. Yasaya göre, İran Merkez Bankası ve belli başlı İran mali kuruluşları ile ciddi ölçüde işlem yapan banka ve finans kuruluşlarının ABD hesapları dondurulacaktır. Yasada yaptırımlar için bir geçiş süreci belirlenmiştir.

2- İran’dan enerji alımlarını azaltmakla beraber devam eden Türkiye’ye, yasa kapsamında çeşitli dönemlerde muafiyetler tanınmıştır.

3- Ancak ABD’nin, bu yasanın Türkiye gibi bazı müttefikleri sıkıntıya sokmasına neden olacağı endişesini taşıması nedeniyle 2013 yılında yeni bir düzenleme yapılmıştır. 6 Şubat 2013 tarihinde resmi olarak uygulanmaya başlayan yeni kararlara göre, İran’dan doğalgaz ve/veya petrol almak isteyen ülkeler;

1- İhracat bedellerini ülkelerindeki bir banka hesabına yatıracaklar.

2- Bu tutarlar İran’a transfer edilmeyecektir,

3- İran bu tutarlar ile o ülkeden yiyecek, ilaç, tıbbı malzeme ve endüstriyel ürünler alabilecektir

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YAPTIRIMLARI

2010 yılında, İran Merkez Bankasının üye ülkelerdeki hesaplarını dondurmuş, İran ile yapılan kıymetli maden ticaretini yasaklamıştır.

17 Mart 2012 tarihinde Belçika merkezli SWIFT sistemi yaptığı duyuru ile üyelerinden, Türkiye saatiyle 18:00’den itibaren Avrupa Birliği Konseyi’nin 15 Mart 2012 tarihli kararında yer alan İran’lı finansal kuruluşlar ile işlem yapmamalarını (disconnection) istemiştir.

2012 Temmuz ayında AB, İran petrolüne ambargo koymuştur.

AB ayrıca Avrupalı sigorta şirketlerinin İran kaynaklı tüm petrol nakliyelerini sigortalamasını yasaklamıştır.
 

Yarın: 17 Aralık’ta Türkiye neye uyandı?

 

ÖNCEKİ HABER

Martinez: İşçilerin 14 Haziran yürüyüşü büyük olacak

SONRAKİ HABER

Mehtap Sakinci Coşgun: İnsanlar öldükleriyle kalmayacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...