29 Mayıs 2016 00:51

Barça çağı sürüyor-1: Hâlâ yorulmamış olabilirler mi?

Barça bu kurala 2008’den beri tazelenerek direniyor ve futbol tarihinde bir başka şekliyle de yer almak için şansını sonuna kadar deniyor.

Paylaş

Eren LOĞOĞLU

CRUYFF’TAN BİZE KALAN

Barcelona, El Clasico’yu kaybedip Atletico’ya da Şampiyonlar Ligi’nden elendiğinde, sezonun gözlerin en çok üstünde olduğu takımı hüviyetinden çıkmıştı. Kulübü derinden etkileyen Cruyff’un ölümünden sonra ruhani liderlerini kaybetmiş bir topluluk gibi dağılmışlardı. Arka arkaya gelen mağlubiyetlerle La Liga’da puan farkı kapanmış ve şampiyonluk son haftaya kalmıştı. Luis Enrique’nin takımı Deportivo’yu 8-0, Gijon’u 6-0, Betis’i 2-0 ve Espanyol’u 5-0 yenerek aslında 38. haftaya girilirken rakiplerine ‘Kazandığım ligi size bırakamam’ mesajını vermişti. Levante’ye kaybeden Atletico yarıştan çekilirken İspanya’nın iki devi baş başa kaldı ve Granada’yı 3-0 ile geçen Barcelona, La Liga’da 24. şampiyonluğuna uzandı. Johan’ın aramızdan ayrıldığı senede belki de ona teşekkür etmenin bir başka yoluydu son hafta şampiyonluk kazanmak, Cruyff öyle yapmıştı 1990-94 arasında, Tenerife ve Deportivo hâlâ akıllarda. Sarı farenin diğer takımı Ajax ise Eredivisie’de son hafta PSV’ye şampiyonluğu kaptırıp ona selam gönderememişti. Pique şöyle diyordu şampiyonluktan sonra: “20 sene önce olsaydı Barça bu ligi kazanamazdı çünkü kendi pesimizmimizde boğulurduk, fakat bu jenerasyon farklı, onlara güvenebilirsiniz.” Kaybetmenin kıyısına getirip kazanabilmek Barcelona’nın tarihinde ve kültüründe yoktu. Bir keresinde Xavi rekabeti özetlerken “Real Madrid’den çok daha iyiysek ancak başarılı olabiliriz, çünkü onların medya gibi aradaki farkı kapatabilecek enstrümanları var” diyordu. Belki de bu söz geçmişte doğrulanabilirdi. Ya günümüzde? Şampiyonluğun ertesi günü uluslararası alanda saygınlık gören Madrid gazetesi AS’ın kapak sayfasında “Zidane kendi ligini kazandı” manşeti vardı. Zizou’nun Real’in başına geçtikten sonra en çok puanı toplayan isim olmasına atıf yapıyorlardı. Bu durum Pique’ye sorulduğunda “Zidane’ın ligi mi? Bırakalım onlar kendi hikayelerini yazsınlar, biz her sene müzemize kupa eklemeye devam edelim” diyecekti. Xavi bir bakıma haklıydı. Takriben 30 sene önce Barça’nın Kral Kupası’nı kazanması ve Real Madrid’i yenmesi taraftarlar için yeterliydi. Ama Cruyff’un bıraktığı felsefeyle artık bununla yetinmek kabul edilemezdi. Bunu Pique bile dile getiriyordu: “Cruyff 1988’de Barça’ya geldiğinde Real’i yenmek bir başarıyken, şimdi roller tamamen değişti. İşte bu, büyük bir mirastır.” Gerçekten de son 10 senede öyleydi. Barça, çoktan Real Madrid’in önüne geçmişti. Sadece popüler olmakla da değil, daha çok kupa kazanarak. 1990’dan bu yana Barça 14 kez ligi kazanırken Real için bu sayı sadece yedi. Cruyff’tan önce 1929-1988 arasında Barça’nın sadece 10 lig şampiyonluğu olduğunu söylersek kulübün milenyumunun ne olduğunu rahatlıkla gösterebiliriz. Son 10 yıldaki Şampiyonlar Ligi sayılarında da Barça’nın Real’e 4-1 üstünlüğü bulunuyor. Cruyff’tan bu yana Avrupa’da Barça’dan daha fazla Lig+Şampiyonlar Ligi kazanan takım yok, kupalara ambargo koyan Sir Alex Ferguson’un Manchester United’ı bile Barcelona’nın gerisinde kaldı. Hakikaten bu onun mirası.

GÜZEL OYUN DİRENİŞTE

Takdir edersiniz ki dünyanın kazanması en zor ligi La Liga. Şampiyonlar Ligi’nin iki finalisti bu ligden; Real Madrid ve Atletico. Biri en pahalı kadro, diğeri kendi tarihinin en iyi çağını yaşıyor. Kazanmak için bu iki elit takımı geçmelisiniz. ŞL’yi 2015’te Barça ve 2014’te de Real elde etti, aslında üç sezondur en üst seviyedeler. Avrupa Ligi’ni üç yıl üst üste kazanıp tarih yazan Sevilla da bu ligde.  Avrupa’nın en iyi 10 takımından dördünün, en iyi beş takımından üçünün yarıştığı bir rekabetten bahsediyoruz dersek yanlış olmaz. İspanya Milli Takımı’nın 2008 & 2012 Avrupa Şampiyonu ve 2010 Dünya Kupası sahibi olduğu gerçeği de zihinlerin köşesinde. Barça ne yaptı peki? Arka arkaya iki, son dört senede üç, son sekiz yılda altı, son 12 sezonda sekiz lig şampiyonluğu kazandı bu takımları uzun maratonda ekarte ederek. Barcelona, İspanya’da inanılmaz bir hegemonya kurmuş durumda. 2004’ten sonrası, Messi’nin sahneye çıkmasına tekabül ediyor, Katalanların festivaline ve kutlamalarına dönüştü. Guardiola’nın Cruyff’un önerisiyle Barça’nın başına geçmesinin ardından (2008) takımın yakaladığı puan (gol) standardı tabloyu daha da keskinleştiriyor: 87 (105), 99 (98), 96 (95), 91 (114), 100 (115), 87 (100), 94 (110), 91 (112). Liginde ortalama 93 puan alıp 106 gol atan bir takıma evrildi FC Barcelona. Çırak Guardiola, ustası Cruyff’tan aldığı çıtayı daha yukarı taşıdı Messi’yi dünyanın en iyisi yaparak. Leo’yu en iyi yapmak için yola çıkmıştım, sonunda o beni en iyi teknik adam yaptı diyecekti yıllar sonra. Cruyff 1974’te gelip Barça’yı 14 yıl sonra lig şampiyonluğa taşımış, La Masia’nın kuruluşuna öncülük etmiş, ’80’lerde ölmesine izin vermediği total futbolu ’90’ların başında Katalanların diyarında diriltmişti. Gölgesi o kadar heybetliydi ki Johan’ın, koca bir millete kazanabileceklerini göstermiş ve yavaş yavaş kaybetme psikolojisinden onları çıkarmıştı. Cruyff’un meselesi elbette kazanmak değildi ama En Un Momento Dado belgeselinde de görüldüğü gibi bir ulusun makus talihini yenmesine yardımcı olurken bir yandan da futbolun gelişimine de büyük katkı veriyordu. Cruyff’un Barça’sı (1990’dan günümüze) futbolda/sporda hücum maç kazandırır, savunma şampiyonluk dogmasına karşı inat etmeyi sürdürüyor felsefesi ve oradan çıkan nesliyle. 

REKABET ETMEK İÇİN

Ronaldinho’lu, Manu Chao’nun Rumba de Barcelona’lı yıllarından Woody Allen’ın Vicky Cristina Barcelona zamanlarına ve oradan Xavi-Iniesta-Messi ile turizmin başkenti haline gelen Barselona şehrinin takımı, diğerleriyle rekabet edebilmek adına elbette geçmişe çakılıp kalmıyor ve endüstriyel futbolun kurallarını da sonuna kadar zorluyor. Katalan Milli Takımı olarak görülen Barça’nın 110 sene sonra formasına sponsor alması veya Suarez’e 80 milyon avro verip transfer etmesi, Nike ile tarihin en pahalı forma anlaşmasını imzalaması rekabet etmek için yapılması gerekenlerden sadece birkaçı ve artık onlar için bile zorunluluk, Katalan bağımsızlığını destekleyip tanıtmayı sürdürmek için. Tarih, hücum futbolunu geniş kitlelere yayan, oyuna yön veren ve model alınan birçok takımla dolu; 1974 Hollanda, 1982 Brezilya gibi. Ama hiçbiri şu anki Barça gibi mutlak bir ‘winner’ olamamıştı. Almanya Kupası finali öncesi Thomas Tuchel şöyle dedi: “Cruyff’un geleneğinde, Pep Guardiola hem güzel futbol oynayıp hem başarılı olunabileceğini kanıtladı ve buna mecbur olabiliriz.” Artık güzel oyun ile kazanan olunabiliyor. Futbol için güzel bir mesaj. Az faul yaparak, az kart görerek, rakibin hatasından ziyade topu ve oyunu kontrol edip karar verici olarak, üçüncü bölgede daha çok pas yaparak ve daha çok pozisyon üreterek elde edilen bir başarı. Barcelona, La Liga’da son altı sezonu ligin en az kart ve ceza gören takımı olarak tamamladı ve Fair Play ödülünü elde etti. Son dönemde topa sahip olanlara antitez olarak daha çok koşan, öldürücü pres yapan, koşu mesafeleri sürekli artan, zaman zaman kalesinin önüne çekilen ve her oyuncuyu cyborga çevirip asla boşluk bırakmayıp rakibine nefes aldırmamayı amaçlayan takımlar alıyor. Bu iki farklı modelin sentezinden ortaya çok daha lezzetli bir pasta çıkmasını umut edebiliriz futbol için. Pique’nin “Futbolda devirler biter, hiçbir takım bizim şu anki ritmimizde kazanmamıştı, umarım bunu gidebildiği yere kadar götürürüz” demeci aslında mevcut Barça’nın klasik futbol gelişim sürecinde bir delik açtığına da işaret. Benfica’nın efsane antrenörü ve final kaybetme lanetini üstlerine bırakan adam olarak bilen Bela Guttmann’ın kabul görmüş meşhur teorisine göre dominasyon kuran takımların ömrü 3-4 sene, antrenörlerin de 10 yıl kadar. Çok çeşitli sebepleri var; doymuşluk, omurganın yaşlanması, rakiplerin seni alaşağı etme gayreti gibi. İlginçtir, Barça bu kurala 2008’den beri tazelenerek direniyor ve futbol tarihinde bir başka şekliyle de yer almak için şansını sonuna kadar deniyor.
[email protected]

ÖNCEKİ HABER

Real Madrid penaltılarla Şampiyonlar Ligi şampiyonu oldu

SONRAKİ HABER

‘Türküler, barışa giden yolun ışığıdır’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...