26 Mayıs 2016 00:41

Devlet ve müteahhitlere tabi kılınmış şehir

Birikim dergisinin (Sayı 270, Ekim 2011) dosya konusu yaptığı bu inşaat meselesi, eklemelerle birlikte kitap olarak okurun karşısına çıktı.

Paylaş

Halim ŞAFAK

Ahmet Oktay’ın “Bayım/ boğazlıyor bahçeleri inşaatçı deyyuslar/ bir ayin sesi var her yerde/ bu bize kalan/ leyleklerin düzüldüğü bir yurtluk” diye yazmasının üstünden otuz yılı aşkın zaman geçmiş. Yaşadığımız dünya uzun zamandır apartmanlar ve onların oluşturduğu siteler üstünden insanlık için ancak ölümün/ölümüzün dışarı çıka(ra)bileceği kalıcı hapishaneler ve kapatılma mekanları oluşturuyor ve bunun pazarını kurup ticaretini yapıyor.

Modernizmle apartman ve site temelli kurulan ilişkinin böyle bir sonuca yol açması ve buna devletin dahil olması ama daha çok belirlemesi beklenmeliydi. Bunun sonucunda inşaat memleketin tek üretim yaptığı alan olma gibi bir özelliğe de sahip oldu. Bu dediğimizin aynı zamanda devlet ideolojisi haline gelen dindar muhafazakarlığın hem gelişme hem de memleket sathında asıl ekonomik olan başta olmak üzere asıl gücünü oluşturduğunu söylemeliyiz. “Ahirette iman/ Dünyada mekan” arzusu sonunda kendini kapitalizmin içinde böyle bir ifade imkanı buldu. Bu John Berger’in sözünü ettiği gibi dünyanın hapishanelerden oluşmasının asıl nedeni olurken kendini hem doğanın hem de mekansal anlamda içinde yaşadığımız artık demode eski dünyanın üstünde oluşturdu. Kentsel dönüşüm dediğimiz şey de batıdan doğuya yani İstanbul’dan Sur’a bunu devlet temelli bir yıkıma ve “soylulaştırmaya” dönüştürdü.

Birikim dergisinin (Sayı 270, Ekim 2011) dosya konusu yaptığı bu inşaat meselesi bu kez de eklemelerle birlikte kitap olarak okurun karşısına çıktı. (İnşaat Ya Resulullah, Derleyen: Tanı Bora, Birikim, 2016)  İnşaat ve dindar muhafazakarlığın doğal olarak birlikte tartışma konusu edildiği yazılarda söz konusu konut üretiminin nedenleri kadar şehir üstündeki olumsuz ve telafisi mümkün olmayan sonuçları da değerlendiriliyor. Burada yapılanın tabii öncesinde sonrasında yine bir şehir tartışması olduğu baştan ifade edilmelidir.

ŞEHİRDE SÜREN İKTİDAR MÜCADELESİ

Söz konusu kitaptan önce ya da birlikte Henri Lefebvre’nin “Şehir Hakkı”nın okunmasıyla içinde yaşadığımız ve müteahhitlerin ve devletin belirlediği tabii tam bir otoriterlikle inşa ettiği dünyayı anlamamızın daha kolay olacağını söyleyebiliriz. (Çeviri: Işık Ergüden, Sel, 2016) Günümüzün oluşturduğu karşısında bunun dünyaya dönük doğasal ve mekansal bir savunmaya ve direnişe yol açmasının ekonomizmin ve mülkiyetçiliğin belirlediği bir dünyada pek mümkün olmadığını söylemek doğru değilse de yine de Henri Lefebvre’nin de, Murray Bookchin’in de sözünü ettiğini kentsiz kentleşmeyi durduramasak da belki geriletebiliriz. (Kentsiz Kentleşme, Çeviri: Burak Özyalçın, Ayrıntı, 1999) Şairin mekanla kurduğu ilişkinin mekandan evi anladığı ve evi mekan olarak kabul ettiği düşünülürse konut karşısında şiirin de bu savunmanın içinde olması ise ancak umutsuzca bekleyeceğimiz bir şey ancak olabilir. Henri Lefebvre’nin bu noktada Gaston “Bachelard’dan geriye eve ayrılmış hayranlık verici sayfalar kaldı” demesini de anlamalıyız.

Henri Lefebvre’ye göre “Onlar” yani müteahhitler “ şehri pazar için, kâr amaçlı tasarladıklarını ve gerçekleştirdiklerini gizlemezler. Yeni olan, yakın tarihli olan şey, artık konut ya da bina değil, şehircilik satıyor olmalarıdır.” Henri Lefebvre tüketim toplumunun düzen ve emirle ifade bulmasını bu noktada önemli bir sorun olarak görürken bütün bunların kusursuz bir tahakkümün insanların hem üretici, hem ürünlerin tüketicisi, hem de mekan tüketicisi olarak rafine sömürüsünün bütün koşullarının birleştiğini de belirtir.
Uzun zamandır kapitalizm ve devlet şehrin kendi kültürü dışında yeniden yıkıp oluştururken bu işin hem yüklenicisi hem de kazananı müteahhitler oluyor. ‘İnşaat Ya Resullulah’da Tanıl Bora, Osman Balaban, Sinan T. Gülhan, Tuncay Bilecen, Mehmet Atlı, Erbatur Çavuşoğlu, H. Bahadır Türk, Ayşe Çavdar, Neşe Gurallar, Mehmet Penpecioğlu, İhsan Eliaçık ve Özgür Taburoğlu’nun farklı bağlam düzeyler üstünden ayrı ayrı yapmış oldukları tartışmalar şehrin bu hale gelmesindeki devlet ve müteahhit etkisini geçmişi de kendine dahil eden bir değerlendirmeyle büyük ölçüde ortaya çıkarıyor.

Daha çok farklı disiplinlerden akademisyenlerin ve yazarların yaptığı bu önemli tartışmanın Gezi Parkı’nı ayrı tutarak belirtirsek marjinalliğini baştan ilan etmiş/ilan etmek zorunda kalmış şehir ve çevre eylemlerinin ahalilerin ortak tavrı ve eylemi haline gelmesi için günümüzün ekonomi eksenli dünyası karşısında her geçen gün daha fazla direnmemiz ve yazıp söylememiz gerekiyor. Tanıl Bora’nın büyüklük saplantısı ve fallik binalarla iktidar teşhirciliği gibi konuya pornografiyi de dahil ederek yaptığı tartışmaya bakarak bütün bunları aynı zamanda şehirde süren çetin bir iktidar mücadelesi olarak kabul edip konuyu öyle bağlamak gerekiyor.

ÖNCEKİ HABER

Foxconn, 60 bin işçinin yerine robot kullanmaya başladı

SONRAKİ HABER

BM ve onun pek ‘insani’ zirvesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...