01 Mayıs 2016 00:50

Kadınlar cezasızlıkla uzlaşmayacak

Adalet Bakanlığı yeni bir yasa taslağını Meclise getirecek. Taslak, cinsel suçlarda faille mağduru aynı masaya oturtup uzlaştırmayı öngörüyor.

Paylaş

Sevda KARACA

Adalet Bakanlığı yeni bir yasa taslağını önümüzdeki günlerde Meclise getirecek. Bu taslak cinsel taciz suçlarında faille mağdurun aynı masaya oturtulup uzlaştırılmasını, yani “Mahkemeye gitmeden uzlaşma yöntemiyle cezanın indirilmesini ya da paraya çevrilmesini” öngörüyor. Böylece kadına ve çocuklara yönelik suçları suç olmaktan “iyice” çıkarıyor. Nasıl mı?
* Taslak, 5 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlarda şüpheli suçunu kabul ederse, mahkemeye gitmeden cezanın 1 yıla indirilmesini, para cezasına çevrilmesini veya kamu hizmeti gibi yaptırımlar uygulanmasını öngörüyor.
* Para cezasında “ön ödeme” kolaylığı da sağlıyor; ön ödemedeki sınırı 3 aydan 2 yıla çıkarıyor ve zanlılara “öde-kurtul” fırsatı sunuyor. Hapis cezasının karşılığı olarak her gün için 20 TL üzerinden hesaplanacak miktarı ödeyenlere dava açılmayacak.
Konunun kadınlarla ilgili vahim kısmı pazarlığın, yaralama, eziyet, sarkıntılık, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz, tehdit, şantaj, hürriyetinden yoksun kılma gibi özellikle kadınların mağdur edildiği suçları da kapsıyor olması...
Bu taslak gündeme 16 Temmuz 2015 günü basında yer alan haberlerle geldi. Kadın örgütleri ortak bir açıklamayla “Kadınlara karşı suçların, suç olmaktan çıkarılması, ‘pazarlık, arabuluculuk/uzlaştırma, erteleme, paraya çevirme, ön ödeme’ ile geçiştirilmesi kabul edilemez!” dediler.
Adalet Bakanlığı geçen süre içinde kamu spotlarıyla arabuluculuk ve uzlaşmayı özendirmeye devam etti, her açıklamada Bakan “Geç gelen adaletin adalet olmadığını, yargının üstündeki iş yükünün azaltılması gerektiğini” söyledi.
20 Nisan günü ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yargıyı hızlandırmak için “Çok ciddi adımlar atma kararlılığında” olduklarını söyleyerek önümüzdeki günlerde Meclise 3 ayrı değişiklik paketi getireceklerini açıkladı. Bu değişiklikler “Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, Hukuk Muhakemesi Kanunu’nda, İdari Yargılama Usul Kanunu’nda” yapılacak.
Konuşmasında değişikliklerde kadınları ilgilendiren “özel” gerekçeleri de saydı Bakan Bozdağ. “Arabuluculuk” konusunun genişletilmesinin gerektiğine “yürekten” inandıklarını söyledi. Gerekçesini ise “Kadına karşı şiddeti önleme niyetine” bağladı. Cinsel suçlarda arabuluculuğun kabul edilemez olduğunu söyleyenleri “ideolojik” yaklaşmakla ve kadına yönelik şiddeti önleme niyeti taşımamakla suçladı: “Geçen ben bir şey söyledim, kıyameti kopardılar. Dediğim şey şu: ‘Kadına karşı şiddeti önleme konusunda kadınla erkek arasında polisi koyuyoruz, savcıyı koyuyoruz, sosyal çalışmacıyı koyuyoruz, psikologu koyuyoruz, hakimi koyuyoruz. Şimdi bu uygulama Türkiye ‘de başarılı mı başarısız mı ? Ya bunu tartışalım.’ dedim. Kıyameti kopardılar... Ben Bakanlıktaki arkadaşlarıma talimat verdim, inceleyin bakalım; Evden uzaklaştırma kararı verilen eşlerden kaçının şimdiye kadar bu uzaklaştırma kararı sonucunda aralarındaki ihtilaf tatlıya bağlanmış ve evlilik birliği kurtulmuş, kaçı eşine şiddet uygulamaktan vazgeçmiş, kaçı daha büyük suçlar işlemiş, kaçı cinayetle sonuçlanmış, kaçı boşanma ile sonuçlanmış; sonuçlarına bir bakalım... Maalesef Türkiye’de bazı çevreler, bir uygulamaların sonuçları, çıktıları üzerinde tartışma yapalım, bunu bir görelim, bunu bir değerlendirelim görüşüne dahi tahammül edemiyorlar. Buna tahammül edemeyenler esasında kadına karşı şiddeti önleme niyetinde olmayanlardır.” dedi.

KADINLARA KARŞI SUÇLAR ADIM ADIM SUÇ OLMAKTAN ÇIKARILIYOR!

Bu taslağın öncesinde yapılan birtakım yasal değişikliklerle kadınlara karşı işlenen suçların suç olmaktan çıkarılmasının yolu açılmıştı. Türk Ceza Kanunu’nda 2014 yılında yapılan değişiklikle, kadınların tüm itirazlarına rağmen cinsel suçlarda “sarkıntılık” kavramı geri getirilmişti. Böylece kimi cinsel suçlarda 5-10 yıl arası olan ceza; 2-5 yıla indirilmişti. Yani kadınlara ve çocuklara karşı cinsel suçlarda bir “gizli af” getirilmişti. Bu taslakla bir adım daha ileri gidilip bu suçlarda uzlaştırma/ pazarlık ile ikinci bir büyük af getiriliyor. Hatta bu suçlar neredeyse suç olmaktan çıkarılıyor!

Suçu yaratan ekonomik, toplumsal, siyasal koşullarda hiçbir iyileştirmeye gitmeden, etkin kurumlar yaratmadan kadına karşı şiddeti “uzlaşma” sorunu olarak ortaya koymak, şiddet sorununu daha da derinleştirecek.  Tam da bu nedenlerle kadınlar bu taslakla uzlaşmayacak!

ÇOCUK İSTİSMARCILARI ‘PARAYLA’ KURTULACAKLAR

Bu yasanın son günlerde çok tartıştığımız “çocuk istismarı” açısından da çok vahim sonuçları olabilir. Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu işlendiğinde “uzlaştırma” nasıl işleyecek? Failin ailesinin mağdurun ailesine para vermesi ile mi? Bu, çocukların aileler arasında “alınır satılır” hale getirilmesinin devlet gözetiminde olması anlamına gelmez mi? Çocuğu istismar eden kişinin çocuğun ailesiyle “pazarlık” yapabilir hale gelmesi, çocuk istismarı davalarının aynı zamanda “kamu davası” olması niteliğini de ortadan kaldırıyor. Bu durumda, çocuk istismarı gibi bir suçta, suçu bilenin suçu bildirme yükümlülüğü de ortadan kalkabilir. Bu durumda pek çok çocuk istismarı vakası görünmezleşir. Ortaya çıkan istismar vakalarının üstü ise “pazarlık”la, parayla örtülebilir!

TASLAĞI REDDEDİYORUZ, ÇÜNKÜ...

Eşitlik İzleme Kadın Grubu, taslak ilk gündeme geldiğinde bu yasayı kabul etmeme nedenlerini şöyle sıralamıştı:
* Kadın-erkek, ülkedeki tüm yurttaşların hayatlarını yakından ilgilendiren konularda siyasi iktidarlar, tek başlarına hiçbir konuyu belirleyememelidirler.
* 2005 TCK’si ve devamında getirilen sistem, suç ve ceza adaletinde ciddi sorunlar yaratmıştır. Kadın/erkek bireye karşı işlenen tüm “hafif” sayılan suçlar, hükmün açıklanmasının ertelenmesi, paraya çevrilmesi, olmadı takdir/iyi hal indirimi ile neredeyse “cezasız” bırakılmıştır.
* Getirilmek istenen bu yeni ceza sistemi ile bir adım daha ilerlemek ve adeta bireylere karşı suçlar, suç olmaktan çıkartılmak istenmektedir. Ayrıca hukuk sistemine sokulan ve adeta iktidarca atanan “arabulucular/uzlaştırmacılar” kategorisi ile yargı daha da “özelleştirilmektedir”.
* Kadın ya da erkek, herhangi bir bireye karşı, hakaret, tehdit, şantaj, yaralama, eziyet, trafik güvenliğini tehlikeye sokma, çevrenin kirletilmesi, imar kirliliğine neden olma, bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti gibi suçlar, bir toplum halinde yaşamayı tehdit eden önemli suçlardır. Devlet bu suçları cezasız bıraktığında, daha büyük suçları teşvik ediyor demektir. Kadına tehdit suç olmadığında, ardından gelen “cinayet” de yargı sistemince meşru olmaktadır!
Biz kadınlar olarak, bu yeni TCK taslağının, sadece “ceza yargısı” yükünü hafifletme, sadece “cezaevleri”ni boşaltma amaçlı olmadığını biliyoruz. Bu nedenle:
* Kadınlara karşı suçları, suç olmaktan çıkarmaya;
* Kadınları saldırganları ile barıştırma/uzlaştırma girişimlerine;  
* Kadın/erkek tüm yurttaşların haklarına, güvenliğine ve onuruna karşı suçları, halktan “yeni bir vergi toplama yöntemi” haline getirmeye;  
* Hukuk sistemini (iktidar atamalı) arabulucular/uzlaştırmacılar olarak parça parça özelleştirmeye;  
* “Müstehcenlikle mücadele” ve “çocukları koruma” bahanesiyle özgürlüklerimizin daha da kısıtlanmasına;
* Yargıç kararı bile olmadan, “terörle mücadele” bahanesiyle, şirket, dernek, parti, vakıf iletişiminin tespiti, dinlenmesi, gizli soruşturmacı (ajan) görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme yapılmasına;
dair son TCK taslağınızı tümüyle reddediyoruz.

UZLAŞMA DEĞİL, ŞİDDETE KARŞI ETKİN MÜCADELE İSTİYORUZ!

24 Ekim ve 19 Aralık 2015 tarihlerinde, farklı kentlerde çalışmalar yürüten 58 kadın ve LGBTİ örgütü İstanbul’da bir araya gelmiş ve hükümetin “Ceza Muhakemesinde İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”na karşı ortak sözlerini tartışmışlardı. Toplantıdan notlar şöyle:
* Bugün Türkiye’de yasal düzeyde en önemli sorun, tecavüz ve cinayete varmayan şiddet suçlarındaki cezaların paraya çevirme ve erteleme gibi nedenlerle; denetimli serbestlik üzerinden çıkartılan gizli aflarla cezasız bırakılması. Şiddetle mücadelede asıl etkili olacak yöntem, cinayetlere uzanan şiddet zincirinin ilk halkalarında kadınlar için güçlendirici, erkekler için caydırıcı etkide bir ceza politikası. Siyasi iktidar, bu konuda herhangi bir adım atmayı düşünmediği gibi; tam tersine, kadın ve çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar da dahil olmak üzere cezası beş yıla kadar olan suçlarda, basit yargılama, pazarlık ve uzlaşma getiren bir yasa hazırlığı içinde. Oysa, İstanbul Sözleşmesi 48/1 maddesinde, psikolojik, fiziksel, cinsel ve ekonomik, kadına karşı tüm şiddet biçimleriyle ilgili olarak “arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere zorunlu alternatif çatışma çözüm süreçlerini yasaklamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri” alma görevi yüklüyor. Ayrıca, İstanbul Sözleşmesi’nin 56/g hükmü, “mağdur ve failler arasındaki iletişimin mahkemede ve kollukta, mümkün olduğu ölçüde önlenmesini sağlama” gerekliliğini de düzenliyor. Ama Hükümet taslağı, mağduru 45 gün sürecek bir pazarlığın içine çekmeye çalışıyor. Kadınlarla ilgili davaları “yargıya iş yükü” olarak gören; kadınlara karşı suçları, suç olmaktan çıkarmaya, kadınları saldırganları ile barıştırma/uzlaştırmaya çalışan bu taslak derhal geri çekilmelidir.

Kadına karşı şiddetle mücadele için, öncelikle ve acilen;
* Kadın erkek eşitliğinin sağlanması; kalıplaşmış cinsiyet rolleri, örf, adet, din, gelenek, kültür vb. hiçbir mazeret ileri sürülmeksizin kadına karşı şiddetin önlenmesi öncelikli bir devlet politikası olarak ilan edilmeli ve gerekleri yerine getirilmelidir. Bu çerçevede, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin tüm gerekleri ilgili kadın ve LGBTİ örgütleriyle birlikte yaşama geçirilmelidir.
* Devlet mekanizmaları ve toplumsal yaşamın her alanında kadınların eşit temsili sağlanmalıdır.
* İstanbul Sözleşmesi’nin de devletleri yükümlü tuttuğu üzere, şiddetle mücadele için sığınaklar, kadın danışma merkezleri, cinsel şiddet kriz merkezleri ve alo şiddet hattı ülke çapında ve kadınların ve LGBTİ bireylerin kolaylıkla ulaşabilecekleri yaygın bir ağ olarak devlet kurumları ve yerel yönetimlerin iş birliği içinde olacakları bir şekilde kurulmalıdır.
* Derhal, kadın cinayetlerini önleme ve can güvenliği riski bulunan vakaların bizzat takibi görevi bulunan kadın cinayetleri ile ilgili bir birim oluşturulmalıdır. 6284 sayılı Yasa çalışmaları sırasında, 260’ın üzerinde kadın örgütünün oluşturduğu Şiddete Son Platformunun kadın cinayetleri ile ilgili özel bir birim kurulması önerisi iktidar tarafından reddedilmiştir. Aradan geçen süre içinde artmaya devam eden kadın cinayetlerinin, doğrudan doğruya bu konuyla ilgili bir birim kurulmaksızın önlenemeyeceği artık kabul edilmelidir. Aynen Tanık Koruma Kurulu gibi, aynı ve ek yetkiler ve olanaklar ile donatılmış cumhuriyet başsavcılığı, emniyet ve jandarma genel müdürlükleri, içişleri ve adalet bakanlıkları temsilcileri, adli tıp temsilcisi ve kadına karşı şiddet alanında çalışan hükümet dışı kadın örgütü temsilcilerinden oluşan bir özel birim kurulmalıdır.

ÖNCEKİ HABER

Parasız, bilimsel eğitim talebiyle

SONRAKİ HABER

Okullar öğrencilerin kabusu olmamalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...