02 Nisan 2016 00:56

Polisten gazeteciye gülerek: İdil’i nasıl buldunuz?

Paylaş

Fatih POLAT
İdil

İdil’e girdiğimizde, karşılaştığımız manzaranın benzerlerine, uzun süreli sokağa çıkma yasağının uygulandığı diğer ilçelerden de tanıktık. Ancak yine de, bir ilçeye bu yaşatılanlarla hangi mesajın verildiği sorusuna yanıt aramak önemliydi. İlçeye ilk giren gazetecilerin yaşadıkları da İdil’in yaşadıklarını tamamlıyordu aslında.  

İlçe’de direniş ve çatışmaların yaşandığı iki mahalleden biri olan Turgut Özal Mahallesi’nin Muhtarı Hidayet Sakcak’ın, “Mahallemiz 1300 haneden oluşmakta. Nereden bakarsanız 1100 hane, yani toplam yüzde 95’i harap olmuş” diye anlattığı gerçek şu soruyu da beraberinde getiriyordu: “Bu evlerin her biri bir çatışma alanı olamayacağına göre neden bu hale getirildiler?” 

İlçeye bizimle aynı saatlerde girmiş olan bir İdillinin, evinin içine girdikten sonra tek bir eşyasının bile kalmamış olması neyin işaretidir? Ya da, izinsiz girdiği evde konserve kutularını açıp karnını doyurduktan sonra imzasını da her şeyi kullanılamaz hale getirerek atanlar bunu niye yapar?

YASAK SONRASI İDİL


‘BU SİZE DERS OLSUN İDİL’

Biz bir yandan bu sorulara yanıt arayıp, bir yandan da mahalleyi gezerken mahallelerine uzun süren sokağa çıkma yasağından sonra yeni dönebilmiş bir İdillinin şu sözlerini işittik: “Bakın duvara ne yazmışlar: Bu size ders olsun İdil.” 

Aslında bu duvar yazısı bizim de sorularımıza bir yanıttı. Özetle söylenen şuydu: “Bu size ders olsun ve bir daha mahallenizde hendek kazılmasına, barikat kurulmasına göz yumarsanız bu suça ortak olmaktır. Direnişin olduğu mahalledeki tüm haneler suçludur. Bir daha asla olmasın!”

Bu tavrın bir devamını ilçede bir anda yanınızda zırhlı araçlarla biten ya da yola uzun namlulu silahlarıyla boylu boyunca yayılarak, adeta bir darbe sonrasındaymışız gibi yürüyen polislerin edasında da görebiliyorsunuz. Ve gazetecilere tavırlarında da. 

POLİS SORDU: NE YAZACAKSINIZ?

Biz İdil’in ana caddesinde yürürken yanımızdan geçerek önümüzde yavaşlayarak duran ve açık olan arka kapısından da elinde uzun namlulu silahlar bulunan polislerin gözüktüğü zırhlı aracın verdiği mesaj da aynıydı. Araçtan silahlı iki polis indi. Birisi bize yönelirken diğeri de orada gözü üzerimizde varlığını hissettirmeye çalışıyordu. Sırt çantalarımızla aslında gazeteci olduğumuz belliydi. Onların tavrı da sokağa çıkma yasağının kalktığı bu ilk saatlerde bize ‘Düzgün haberler yapın’ mesajı vermekti bir bakıma. Zaten onu da demeye getirdiler. 

Kimliğimizi sordu yaklaşan polis. Gazeteci olduğumuzu belirterek kartlarımızı çıkartıp uzattık. Benim sarı basın kartıma bakıp ‘Seninkisinde sorun yok’ dedikten sonra birlikte dolaştığımız genç meslektaşım Fırat Topal’ın uzattığı Hayat Televizyonu kartına bakarak, “Bu televizyon nerede yayın yapıyor?” diye sordu ve ben “Merkezi İstanbul’da ve her yerden izleniyor” diye yanıt verdikten sonra “Bunu bir sormamız lazım” diye yanımızdan uzaklaştı. Herhalde bir GBT kontrolü yaparak döndü. Sonra da elindeki silahın verdiği güçle sordu: “Ne yazdınız?” Ben de “Daha yazmadık, dolaşıp bakıp yazacağız” dedim. O da, “Biraz fotoğraf falan çekersiniz, birkaç kişiden de görüş alırsınız” diyerek, sanki gazetecilikten çok anlıyormuş gibi söylendikten sonra kimliklerimizi iade ederek aracına bindi ve uzaklaştılar. 

‘SİZCE BURAYI KİMLER BÖYLE YAPTI?’

İdil’e birlikte girdiğimiz JİNHA Muhabiri Handan Tufan ve DİHA Muhabiri Mahmut Ruvanaf da, Turgut Özal Mahallesi’nin başka bir sokağında bizden ayrı olarak gezerken polisler tarafından durdurulmuştu. Polisler önce kimliklerini alıp GBT kontrolü yaptıktan sonra gülerek şunları sormuş: “Burayı nasıl buldunuz? Sizce burayı kim böyle yaptı? Sorumlusu kim?”

İMC TV’YE ENGEL

Sokağa çıkma yasağının resmi olarak kaldırılmasının ardından İdil’e girmek isteyen İmc TV Muhabiri Kadriye Devir ile Kameramanı Gökhan Çetin de engelle karşılaşan gazetecilerdendi. 

İmc TV ekibi yasağın kalkmasının ardından saat 09.00 sıralarında Midyat yolu üzerinden Karalar beldesinden İdil’e gitmek isterken yolu kapatmış olan askerler tarafından İpek Yolu’na yönlendirildiler. Konuştuğum Kadriye Devir, İdil’e o istikametten girmek isteyen bütün diğer araçların da aynı yola yönlendirildiğini söyledi. Sonrasını da kendisinden dinleyelim: “İpek Yolu’ndan İdil’e çıkan bir yola girdik. Bütün araçları yönlendirdikleri yol. Kuyruğun ilerlemeyeceğini fark ettik. Aracımızı sağa çektik.Ve ondan sonra yürüyerek ilçeye girmeye çalıştık. Araç kuyruğunun öne geçtik. Aramadan geçtik. GBT kontrolleri yapıldı ve bize ‘Biraz bekleyin, girişinizde bir sakınca var mı amirlerimize sormak gerekecek’ dediler. 45 dakika bekledik. İmc TV kurum kartlarımız ve kimliklerimiz ellerindeydi ve yanıt bekliyorduk. 45 dakika sonra ‘Başbakanlıktan talimat gelmiş. İlçeye alınmanıza izin verilmiyor’ dediler. Şırnak Valisi basın birimine yönlendirildik. Sonra ben valilik basın birimiyle görüştüm. Valilik basın biriminden, ‘AA, Doğan Haber Ajansı, İHA ve TRT haricinde basın alınmayacak. Çünkü bu ajanslar herkese servis ediyor. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon böyle bildirdi’ dediler.” Kadriye Devir, bunun üzerine “Yazılı bir belge yok yani, bu bir keyfi uygulama mı?” diye sormuş. Ve şu yanıtı almış: “Bize sözlü olarak iletilen bir talimat. Bunlar haricinde kimse alınmayacak.”

Kadriye Devir, bu tür engellemelere rağmen haber için bir yere girilecek ise, oraya ne yapıp edip girmeyi başaracak türden cevval bir muhabir olduğu için sonuçta farklı bir noktadan girmeyi başarmış. Yerel bir gazetenin muhabiri olduğunu belirtmiş ve kameramanını da şoförü olarak tanıtmış.

Yani özetle “Burayı kim böyle yaptı?” sorusuna devletin istediği yanıtı vermeyeceği düşünülen basın kurumlarına mensup gazetecilerin sahada yaşadıkları da böyle.

ÖNCEKİ HABER

Fransa’da grev yürüyüşlerine 1.2 milyon emekçi katıldı: Emekçiler hem hükümeti hem sendikaları zorluyor

SONRAKİ HABER

Seydikemerli domates üreticileri: Türkiye’nin en güzel yerinde aç yatıyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...