09 Mart 2016 11:46

TGS: Bölgedeki kadın gazeteciler namlunun ucunda görev yapıyor

Paylaş

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu, çatışma ve sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü bölgelerde gazetecilik yapan kadın gazetecilere ilişkin raporunu açıkladı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen basın toplantısına, komisyondan Şafak Timur, TGS Örgütlenme Sekreteri Arzu Demir, TGS İstanbul Şube Sekreteri Sevgim Denizaltı, Haber Nöbeti’nden Tuba Tekerek ile TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş katıldı. Toplantının yapıldığı salona, “Namlunun ucundaki gazeteciler. Savaş bölgelerinde görev yapan kadın gazeteciler anlatıyor” yazılı afiş asıldı. Raporda, kadın gazetecilerin ölümle burun buruna çalıştığına ve devlet güçlerinin doğal hedefi haline geldiğine dikkat çekildi.

Raporu hazırlayan ekipten gazeteci Şafak Timur raporun, Şırnak’ın Cizre, Silopi, Beytüşşebap; Mardin’in Nusaybin, Derik, Dargeçit; Muş’un Varto; Diyarbakır’ın Sur ve Bismil, Hakkari’nin Yüksekova ilçeleri ve Van’da yaşanan çatışmaları, abluka ve sokağa çıkma yasaklarını başından bu yana takip eden 10 kadın gazeteci ile yapılan görüşmeler sonucu hazırlandığını belirtti. Timur, haber yaparken gözaltına alınarak tutuklanan ve bir süre sonra serbest bırakılan Vildan Atmaca ve halen tutuklu bulunan Beritan Canözer dışındaki gazeteci kadınların kimlikleri ve haber takip ettikleri yerlerin, can güvenliği riskini ve gazetecilik faaliyetlerini yaparken yaşadıkları zorlukları artırabileceği endişesi ile gizli tutulduğunu söyledi.

‘SEN ONUN İÇİN BİR TEHDİTSİN’

Raporda bölgedeki kadın gazetecilerin anlattıkları dikkat çekici. Toplantıda bu örneklerden birkaçına da yer verildi.
*  Sürekli eğilerek yürümek, duvarları delerek oluşturulan yaşam koridorlarını kullanmak, bir sokaktan öteki sokağa geçmek için kanalizasyon hattını kullanmak (Su ve elektrikler olmadığı için banyo yapma imkânı da yok), yaralıları ve ölüleri çekmek zorunda olduğumuz için en sıcak noktalarda durmak zorunda olmak, o nedenle bombardımanların ortasında kalmak...
* Gerçeği yansıtmaya çalışıyorsun bir yandan ama polis senin sivillerden aldığın bilgiyi falan onun tarafından değilse... Sen onun için bir tehditsin. Bu bölgede genel olarak böyle. Ana akım, AA, İHA dışındakilerin hepsi onlar için tehdit ve hepsi hedef.
* Kamerayı onu bunu saklıyorsun. Kurşunlar sana gelmesin diye. Sen gazetecisin ya da şusun busun diye kimse gözetmiyor. Ayağımın dibine denk geldi kurşun. Kameraman bana dur demeseydi ben koşuyor olacaktım ve vurulacaktım, ayağımın dibine geldi. Uzaktan kameraman ve kamera mikrofonu görülüyordu.
* Namlunun ucunda baro başkanları, doktorlar, öğretmenler var. Sen de namlunun ucundasın. Bu işi yapmaya çalışıyorsun, bir şeyleri koparıp dünyaya duyurmaya çalışıyorsun. En basitinden bir caddede elinizde fotoğraf makinesi veya kamera yürürken, zırhlı bir araç görürseniz, endişe topuna kapılıyorsunuz. Her an alınıp götürülme ‘korkusuyla’ yaşamak durumunda kalıyorsunuz.
* Abluka alanlarını takip ettiğim sırada darp edildim. Silahlar eşliğinde ölüm ile tehdit edildim. Gözaltına alındığımda sözlü ve fiziki şiddete maruz kaldım.
* Çatışmaların yoğun olduğu mahallelerde defalarca tarandık, bulunduğumuz evler hedef alındı. O nedenle sık sık kaldığımız evleri değiştirmek zorunda kaldık.
*  Anons yaptığım yere ateş açıldı. Buna benzer durumlar çok yaşıyorsun. Kamerayı da göstermiyorsun, mikrofonu da göstermiyorsun.
* Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı bölgelerden haber vermeye çalışan gazetecilerin bir kısmı, hendeklerin arkasında, ablukaların sürdüğü mahallelerde halkla beraber kalıyor. Bu meslektaşlar, oradan haber verebilmenin tek koşulunun bu olduğunu ifade ediyor. Bu bölgelerde görev yapan gazeteciler, halkın yaşadığı tüm sorunları yaşıyor, elektrik, su bulamıyor, sağlıklı beslenemiyor.

BERİTAN CANÖZER’E ÖZGÜRLÜK

Timur’un ardından söz alan gazeteci Tuğba Tekerek Haber Nöbeti’ne dair bilgileri paylaştı. Şu ana kadar 6 ekibin bölgeye gittiğini 40’a yakın gazetecinin dayanışma gösterdiğini ve 150’ye yakın haber yapıldığını söyleyen Tekerek, bu dayanışmanın büyütülmesi gerektiğini ifade etti. Tekerek son olarak, bölgede çatışmaların yaşandığı yerlerde gazetecilik yapan meslektaşların yanında kendi yaptıklarının küçük bir önemde olduğunu belirtti.

TGS Örgütlenme Sekreteri Arzu Demir ise ‘heyecanlı’ olduğu gerekçesiyle tutuklanan ve halen cezaevinde bulunan Beritan Canözre’in 29 Mart’ta Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıkacağına da dikkat çekerek, Canözer’in şahsında hapisteki tüm gazetecilerin serbest bırakılmasını ve 29 Mart’ta gerçekleşecek davaya katılım çağrısında bulundu.

CAN GÜVENLİĞİ TEHLİKEDE

Rapor kapsamında görüşülen kadın gazetecilerin hepsinin ifade ettiği ilk ve en kritik durum, can güvenliği... Gazeteciler, canlarını tehlikeye atan durumlarla farklı düzeylerle de olsa karşılaşıyor ve bir çoğu için, ölümle burun buruna çalışıyor olmak, günlük rutinlerinin bir parçası halinde... Haberi verebilmek için olayın olduğu yere gitmek, televizyon için çalışıyorsa anons çekmeye çalışmak ya da yayına bağlanmak; kör bir kurşuna hedef olmak ya da kasti olarak vurulmak için yeterli bir sebep.
Komisyonun görüştüğü gazeteciler işlerini yaparken tehditlere maruz kaldıklarını aktarıyor. Bu tehditlerin büyük kısmı güvenlik güçleri tarafından gelirken, bir kısmı da çatışmanın diğer tarafındaki silahlı güçlerden gelebiliyor. Meslektaşların, haber yapmanın dışında kendilerini bir anda yaralanan kişilere yardım ederken bulmaları da ifade edilen durumlar arasında.
Gazetecilerin yaşadıkları sıkıntıların en önemlilerinden biri de bilgi kirliliği... Gazeteciler bunun kasti olarak yaratıldığını belirtiyor. Resmi kurumların gazetecilere bilgi vermekten kaçınması, internet bağlantısı ve elektrik hatlarının kesik olması ve bu durumun insanların bir kaynak olarak gazetecilere bilgi aktarması önünde de engel oluşturuyor.

‘YALNIZ OLDUĞUNU DA HİSSEDİYORSUN’

Gazetecilerin bölgede canları pahasına haber yapsa da, meslekte ısrar etse de yalnızlık duygusuyla da yoğun bir şekilde baş başa kalıyor. Çatışmalı yerleşim yerlerini izleyen gazetecilerin gündelik hayatları da haliyle büyük bir değişim geçiriyor. Gazeteciler, mesai saati diye bir kavramın artık geçerli olmadığını aktarırken, en son hafta sonu tatili yaptıkları zamanı hatırlamakta dahi zorlanıyorlar. Aktardıkları her şey, haberini yaptıkları olayların üzerlerinde ciddi etkiler bıraktıkları, hatta savaşa bizzat maruz kaldıklarını gösteriyor. Psikolojik desteğe ihtiyaç, altı çizilen durumlardan biri.

KADIN GAZETECİLERİN TALEPLERİ

Raporun sonunda, komisyonun önerileri de yer aldı. TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu önerilerini şöyle sıraladı:
“1 - Çatışma bölgesinde görev yapan meslektaşlarımızın can güvenliğini tehdit eden, devlet görevlilerinden kaynaklanan her tür davranış ve eylemin son bulması,
2 - Bugüne kadar meslektaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen tüm şiddet olaylarının faillerinin bulunması ve yargılanması,
3 - Ve hapiste tutulan tüm tutuklu gazetecilerin hemen salıverilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.”
TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu ayrıca, gazetecilerin yaşadığı yalnızlık duygusunun son bulması ve gazetecilik mesleğinin temel gereği olarak çatışma bölgelerinde yaşananların tarihe not düşülmesi için, tüm gazetecileri, mesleklerinin ve gerçeğin peşine düşmeye ve çatışma bölgelerindeki meslektaşlarıyla dayanışma içinde olmaya çağırdı.  (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

İşyerlerinde 8 Mart etkinlikleri yapıldı

SONRAKİ HABER

EMEP üyelerine Türk Metal saldırısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...