14 Şubat 2016 04:41

Türkiye’nin Suriye politikası daha büyük yıkım, daha büyük yenilgilere gebe

Dünyayı mültecileri üzerlerine salma tehdiyle açıkça tehdit etmesine varacak derecede köşeye sıkışan Türkiye’nin Suriye’ye dair kozları birer birer elinden kayıyor. Asıl amacı Kürtlerin statü elde etmemesi ve Afrin-Kobani hattının birleşmesini engellemek olan Türkiye’nin son tehdidi ise Suriye’ye girmek oldu.

Paylaş

Melîk EFRÎNÎ

5. yılına giren Suriye iç savaşında uluslararası, bölgesel ve yerel aktörler belki de hiç tahmin etmedikleri bir noktaya geldi. ABD’nin Rusların Suriye sahasına girmesine ciddi bir mukavemet göstermemesi savaşın gidişatının Rus-Suriye-İran lehine kalıcı bir şekilde dönüşeceğinin işaretiydi. Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi Suriye’de artık savaş uçaklarını kullanma lüksünü kaybetmiş olması ve devamında da  özellikle hayati önemde olan Türkiye- Halep ikmal hattının Rus hava destekli Suriye ordusu ve müttefiklerinin bu yolu kontrol altına almasıyla sonuçlandı. Halep’in kuşatmaya alındığı, Halep düşerse Türkiye’nin düşeceği, on binlerce mültecinin Türkiye sınırına yığıldığı, cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanının BM’yi, ABD’yi ve AB’yi ikiyüzlülükle suçladığı bu günlerde ABD Dışişleri Bakanı Kerry “Ne yapalım, Ruslarla savaşa mı girelim?” diyerek Türkiye’nin feryatlarına kulak vermeyeceğini duyurmuş oldu. 

Dünyayı mültecileri üzerlerine salma tehdiyle açıkça tehdit etmesine varacak derecede köşeye sıkışan Türkiye’nin Suriye’ye dair kozları birer birer elinden kayıyor. Asıl amacı Kürtlerin statü elde etmemesi ve Afrin-Kobani hattının birleşmesini engellemek olan Türkiye’nin son tehdidi ise Suriye’ye girmek oldu. Suriye’ye IŞİD’le savaş bahanesiyle girmek isteyen Türkiye’nin çabalarını devam ettireceği anlaşılıyor. Suud’un finansmanıyla yapılacak olan bu müdahalenin tamamen olası olmadığını söylemek de doğru değil. 

Her ne kadar Yemen’de batağa batmış, petrol fiyatları nedeniyle ekonomik sıkıntıları da baş göstermeye başlamış olsa da İran’ın gittikçe kendisini kuşattığını düşünen Suud, oluşturduğu “Teröre karşı Sünni koalisyon” ile bu kuşatmayı yarmak istiyor. İran’la idamlar üzerinden sıcak bir savaş başlatmak isteyen Suud’un bunu Suriye ve Irak’ta da denemek isteyebileceğini düşünmek çok zor değil.

Türkiye’de ise İttihat Terakki zihniyetindeki -Sadece Sarıkamış’ı hatırlamamız bile yetecektir- başta Perinçek olmak üzere ulusalcılarla ittifak kuran Erdoğan’ın etrafındaki çemberin gittikçe daraldığını görmesi halinde “savaş” seçeneğinden uzak durmayacağı ihtimali de halen mevcut.

ABD VE RUSYA SAVAŞIN YÜKSELMESİNİ İSTEMİYOR

ABD her ne kadar “IŞİD’le mücadelede Sünni ordunun kara harekatı yapması” fikrini olumlu karşıladığını söylese de bunun bölgesel savaşı NATO ve Rusya’nın savaşması noktasına kadar ilerleyebileceğini de biliyor. Zaten Davutoğlu da NATO ile Rusların savaşa girebileceğini söyledi. Rus Dışişleri Bakanı Medvedev de bir Alman gazetesinde eğer Suriye sorunu siyasi yollarla halledilmezse dünya savaşına yol açabileceği ihtimalini dillendirdi. Tarafları fazlasıyla yıpratan ve sonunda daha güçlü bir küresel cihad hareketine yol açan bu savaşın bitmesini hem ABD’nin hem de Rusların istediğini söyleyebiliriz. Mülteci kriziyle baş edemeyen AB’nin de sonunda AB’nin demografik yapısını bile değiştirebilecek olan mülteci krizi yaratma potansiyeli olan bu savaşı istemediği düşünülebilir. Son olarak da Hürriyet Gazetesi’nin TSK kaynaklarına dayandırdığı haberiyle TSK’nin sadece BM Güvenlik Kurulu kararı ile Suriye’ye girebileceğini, bunun da Rusya’nın veto edecek olmasıyla pek mümkün olmadığını duyurması ise şimdilik ordunun bu savaşı istemediğini gösteriyor.

TÜRKİYE’NİN HAYALLERİ YERLE BİR

Suriye’deki savaşın bir yansıması olan Kuzey Kürdistan’daki savaşın derinleşmesine karşılık Halep kuzeyinde Rus hava destekli Suriye ordusu Türkiye’nin Suriye’deki önemli sığınaklarını birer birer ele geçiriyor. Suriye ordusu Til Rifat’a dayanmışken YPG önderlikli Suriye Demokratik Güçleri de (SDG) Türkiye’ye bağlı grupların denetimindeki son kaleleri olan Azez’i kuşatmış durumda. Türkiye’nin tüm feryatlarına karşılık Rus uçakları hem Suriye ordusuna hem de YPG’ye aynı anda hava desteği vererek düşürülen uçağına karşılık Türkiye’nin Ortadoğu hayallerini düşürüyor. 

YPG’nin Fırat’ın batısına geçmesini kırmızı çizgi olarak ilan eden Türkiye’nin bu kırmızı çizgisi zaten Fırat’ın batısında olan YPG’nin Türkiye destekli grupların elinde olan Deyr Cemal ve Ming Havaalanını alıp Azez’e dayanmasıyla anlamsız hale geldi. Bölgeden kaçan sivillerin bir kısmını Efrin’de ağırlayan YPG bir kısmının ise İdlib’e aktarılması noktasında topraklarını kullandırtmayı kabul etti. Silahlı militanların da İdlib’e Efrin üzerinden gittiği iddiası ise YPG tarafından reddedildi.

Kuzey Kürdistan’daki savaşı da doğrudan etkileyecek olan Suriye sahasındaki son gelişmelerden sonra Suriye ve Kürt politikasını değiştirmemesi halinde Türkiye’nin daha büyük yıkıma yol açmakla birlikte daha büyük kaybedeceği de kesindir.

ÖNCEKİ HABER

Yeniden vatan yapmak!

SONRAKİ HABER

Cihatçılar yenilince ‘biz’ de yenilmiş mi sayılacağız?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...