11 Şubat 2016 06:41

Haber Nöbeti’ndeki Fatih Polat, Seydi Fırat'la 'barışın imkanları'nı konuştu

Haber Nöbeti'ni DİHA'da tutan Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Öcalan'ın çağrısıyla 17 yıl önce Türkiye'ye ilk gelen "Barış Grubu" içinde yer alan, DTK Başkanlık Divanı Üyesi Seydi Fırat ile yeniden çatışmaların derinleştiği bir süreçte barışın imkanlarını konuştu. Fırat, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 5 Şubat 2016 günü Mardin'de yaptığı konuşmayı, mantıksal tutumdan tamamen uzak "ajite olmuş" bir konuşma olarak değerlendirdi.

Paylaş

Bölgedeki gazetecilerle dayanışmak için Diyarbakır'a gelen Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat ilk Haber Nöbeti'ni DİHA'da tuttu. Polat, sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sur'daki gelişmeleri takip etmeden önce Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Başkanlık Divanı Üyesi Seydi Fırat ile süreci konuştu. Polat, Fırat ile yaptığı görüşmeyi şöyle kaleme aldı: 

"Türkiye'ye ilk gelen 'Barış Grubu' içinde yer alan, DTK Başkanlık Divanı Üyesi Seydi Fırat:
Davutoğlu'nun bu ajite olmuş tavrı karşılık olarak kaybettirir

Türkiye'ye 17 yıl önce Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine gelen "Birinci Barış ve Demokratik Çözüm Grubu"nda yer alan ve şu anda da DTK Başkanlık Divanı Üyeliği görevini yürüten Seydi Fırat ile yeniden çatışmaların derinleştiği bir süreçte barışın imkanlarını konuştuk. 

Fırat, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 5 Şubat 2016 günü Mardin'de yaptığı konuşmayı, mantıksal tutumdan tamamen uzak 'ajite olmuş' bir konuşma olarak değerlendirdi.

Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine, 1 Ekim 1999 tarihinde Türkiye'ye gelen "Birinci Barış ve Demokratik Çözüm Grubu" içinde yer alan Seydi Fırat, savaşın da, barışında da tarafında durmuş bir isim. İkisinin gerçeklerini yakından biliyor ve Türkiye'ye gelişinden başlayarak da barışın imkanlarını olgunlaştırmaya çalışan birçok çalışma içinde yer aldı. Türkiye'ye geldikten sonra grup üyeleriyle birlikte tutuklanan ve cezaevinden çıktıktan sonra da barış çalışmaları içinde çeşitli görevler alan Seydi Fırat, 2009 yılında yine Öcalan'ın çağrısı üzerine, 'açılım ve çözüm' sürecine katkı sunmak için Türkiye'ye gelerek Habur'dan giriş yapan gruba eşlik eden isimdi.

Türkiye'nin 'açılım' ve 'müzakere' adı altında sürdürülmüş olan tüm bu süreçlerden sonra yeniden savaş konseptine dönmüş olmasına dair olarak görüşlerine başvurduğumuz DTK Başkanlık Divanı Üyesi Seydi Fırat, "Bugünkü gelişmelere baktığımızda da, Barış Grubu olarak gelirken çok doğru bir adım atmış olduğumuzu düşünüyoruz" dedi. 

"Kürt sorunun barışçıl çözümü, hem bölge genelinde, hem Kürt ve Türk halkı için en kutsal, en yararlı diyebileceğimiz bir şeydir. Barışın gerçekleşmesi tarihimizin de en güzel hediyesi olacak." diyen Fırat, bugün yaşanan çatışma sürecini değerlendirirken de şunları söyledi: "Kürt hareketinin tavrını belirleyen asıl devlet politikasıdır. Devlet tarzında barışa yönelik bir yaklaşım olursa, bu Kürt cephesinde de kendi yanıtını bulacaktır. Ama devlet mevcut durumda çok stratejik bir konsept ortaya koymuş, bu konsepti de çok soğuk kanlı bir biçimde yürütüyor. Tümden duygudan arınmış, tümden barıştan arınmış bir konseptle karşı karşıyayız."

Seydi Fırat, iktidarın bu tavrının kaynağına ilişkin sorumuza da, "Türkiye'de Kürt hareketinin, demokratik kesimin büyümesinin oligarşik yapıyı zorlayacağını yönünde bir hissiyatları, planlamaları ve yoğunlukları vardır." yanıtını verdi.

Türkiye'nin tavrının tüm bölgeyi etkileyeceğine hep inandığını ve bunu da birçok kez söylediğini belirten Seydi Fırat, "Türkiye'nin tavrı tüm bölgeyi etkileyecektir ve gerçekten öyle oldu. Türkiye'nin barışa vereceği karar da, Beyrut'tan Tunus'a kadar, Irak'tan Suriye'ye kadar etkileyecektir. Ama ne yazık ki, bunun yerine, bir kutuplaşma temelinde siyaset izlediler. Çığırından çıkan ve nerede duracağı belli olmayan, felakete götüren bir politikayı geliştirdiler. "

DTK Başkanlık Divanı Üyesi Seydi Fırat, "Buradan yakın bir gelecekte barışa doğru bir çıkış imkanı görüyor musunuz?" sorumuza da, "Bu noktada biraz endişeliyiz" yanıtını verdi.

"Başbakanın Mardin'deki açıklamalarının ruhunu nasıl buldunuz?" sorumuza da, Seydi Fırat'ın yanıtı şöyle: "Çok negatif açıklamalar. Çok ajite olmuş ve gerçekten mantık çerçevesine aykırı hareket eden, yüz yıl önceki mantığı getirip bugüne uygulayan bir konuşmaydı. Çok negatif bir konuşmaydı. Savaşın kahramanlaştırma dilini kullanan bir konuşmaydı. Bir başbakanın konuşmasından ziyade, normal bir siyasetçinin kitleleri ajite etme konuşmasıdır. Öyle bir süreçte değiliz, bu tür ajitatif söylemlerin yol açacağı negatif etkiler her zamankinden çok daha fazladır." 

Yaşanan bu süreçten çıkış konusunda kimsenin elinde sihirli bir değnek olmadığını belirten Fırat, şöyle devam etti: "Eğer buradan çıkmak için Kürtlerin yapacağı katkı nedir derseniz, devlet tarafından olumlu bir yaklaşım olursa, o zaman Kürtlerin katkısının pozitifliği ortaya çıkar. Hükümetin şu ana kadarki tavrını değiştirmeye yönelik bir tutum içinde olacağının emareleri ortaya çıkarsa, tabii ki Kürt tarafı da bunu destekleyecektir. Burada esas olarak çıkış, buna sürükleyenlerin elindedir."

Seydi Fırat'a, Türkiye'nin Rojava konusundaki yaklaşımını ve bu yaklaşımın Türkiye'deki Kürt sorununa etkisine dair görüşünü de soruyoruz. Şu yanıtı veriyor: "Devlet Rojava'da çok yanlış bir konsept uyguladı. Rojava'nın Türkiye'ye tepkisi yok. Rojava'nın, Rojava'yı işgal eden cihatçılara, El Kaide'ye, El Nusra'ya, DAİŞ'e tepkisi vardır. Türkiye, Rojava'nın bu güçlere olan tepkisini kendisine tepki olarak algıladı ve Rojava'ya karşı bir duruş sergiledi. Rojava başından beri Türkiye'ye karşı hep pozitif yaklaşım ortaya koydu. Tersine, Türkiye kendisini bu cihatçılar üzerinden Rojava'ya karşı konumlandırdı. Makas buradan açıldı. Başından beri Kürt hareketi de Ortadoğu'daki gelişmelerin farkındaydı. Ortadoğu'daki gelişmeleri giderek tüm ateşkes ve eylemlilik süreci, bu konseptin normalleşmesine yönelik tarihi bir fırsat ve yaklaşımla kuruldu. Hakların dostluğu temelinde bir yaklaşımdı bu. Ama Türkiye bununla tatmin olmadı. Oradan başladı sıkıntı. Bugün de tüm dünya ile dünya ile kavga ediyor. Sürekli Rojava'yı nasıl dıştalayacağının, nasıl bir biçimde etkisizleştireceğinin, nasıl bir biçimde ezeceğinin argümanlarını geliştiriyor. Bu onun için de bir çıkmazdır. Bu karşılıklı olarak kaybettirmeye yönelik bir çabadır. Kürt hareketi başından beri devletin bu yaklaşımından tedirgindi. Türkiye'nin, PYD'yi Cenevre'de dıştalamış olmayı neredeyse bir zafer düzeyinde ele alması da bu tutumun bir sonucudur. Herhalde dünya da bakıp gülüyor yani. Kimse çok da anlam vermiyor."

Fırat'ın içinden geçilen çatışma sürecine ilişkin bağlama cümlesi de şöyle: "Savaş bir çürümeye yol açacaktır. Savaşın yıkıcı sonuçlarını biliyoruz. Ve savaş tarafı değiliz. Barış istiyoruz, çözüm istiyoruz."

Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine, 1 Ekim 1999 tarihinde Ali Sapan, Seydi Fırat, M. Şirin Tunç, İsmet Baycan, Sohbet Şen, Yüksel Genç, Yaşar Temur ve Gülten Uçar'dan oluşan "Birinci Barış ve Demokratik Çözüm Grubu" Türkiye'ye giriş yaptı. 8 kişilik Barış Grubu devlet tarafından "iyi niyetle" karşılanmayıp, geldikleri gibi tutuklandılar. Barış Grubu üyeleri yargılandıkları davada "Örgüt üyesi olmak" suçlaması ile cezalandırıldı." (Diyarbakır/DİHA)

ÖNCEKİ HABER

Cizre'de üçüncü bodrumda 1 kişi daha yaşamını yitirdi: Aileler binaya yürüyecek

SONRAKİ HABER

İDO tüm iç hat deniz otobüsü seferlerini iptal etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...