05 Şubat 2016 00:53

Barış ve demokrasi herkes kendi TOMA’sına sahip çıktığında gelecek

Paylaş

Av. Tugay BEK
Adana

Haziran 2013’te Gezi parkı protestoları sırasında dikkat çeken bir husus da ülkenin doğusundan batısına polis, çevik kuvvet ve TOMA kaydırılmasıydı. İstanbul, Eskişehir, İzmir, Ankara gibi ketlerde, Batman, Diyarbakır, Van plakalı TOMA ve diğer polis araçları görülür olmuştu.
7 bin çevik kuvvet polisinin görev yaptığı İstanbul’da, Gezi Parkı protestoları sırasında doğu illerinden 7 bin çevik kuvvet polisi daha görevlendirildi. Barındırılacak mekan bulunamayan çevik kuvvet polisleri, mevsimlik işçiler gibi günlerce yollarda, kaldırımlarda yattılar.
Gezi’den 17 ay sonra, Ekim 2014’de Kobanê dayanışma eylemleri ortaya çıktığında ise batı illerinin çevik kuvvet, polis ve TOMA’ları doğuya nakledilmeye başlandı.
Kobanê dayanışma eylemlerinden iki yıl sonra, öz yönetim ilanları, ardından sokağa çıkma yasakları, derken kimi ilçelerde kent savaşları başladı. Yine ülkenin batısından özel harekat polisleri, askeri ve zırhlı birlikler, komandolar Şırnak ve Diyarbakır başta olmak üzere bölge kentlerine geçici görevle gönderildiler.
Geziciler için “Camiye ayakkabı ile girdiler, içeride bira içtiler, türbanlı bacımızı taciz ettiler” diye yalan haber yapanlar, bu isyan dalgası ile ülkenin geri kalanı arasına bir mesafe konulması amacındaydı.
Bugün ise, “Okullara bomba attılar, çocukları öldürdüler” haberleri eşliğinde bölgede yaşanan hak ihlallerinin ülkenin geri kalan kesimleri tarafından görülmesi engellenmeye çalışılıyor.
Hükümet, havuzuyla, merkeziyle bütün bir medya gücünü arkasına almış “Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır” anlamına gelecek bir dil tutturmuş durumda. “Terörle mücadelenin başarısı ve kamu düzenini sağlama” adına kanunların, hukukun, başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin bir kenara bırakıldığının alenen ilan edilebildiği bir süreçten geçiyoruz. Devletin en tepesinden bürokrasiye yönelik bu çağrı ile Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olma iddiasından tamamen vazgeçmiştir. Bu duruma, asgari demokrasi özlemi ve beklentisi içinde olan tüm kesimlerin itiraz etmesi beklenir.
Gezi protestoları sırasında, sokağa taşan muhalefet ve itiraz, o tarihe kadar görülmemiş bir güç yığınağı ile bastırıldı. Bugün ise, Gezi ile mukayese dahi edilemeyecek boyutta bir devlet şiddeti ile bölgede halk üzerinde terör estiriliyor.
Devletin tüm gücü ile bölgede Kürt halkı üzerine abanmasına dur diyebilecek bir karşı koyuşu bir an önce sergilemeliyiz. Gezi’de sokakta devlet şiddeti ve medya manipülasyonu ile tanışmış olan geniş kitlelerin Kürt halkının yaşadıkları ile empati kurabilmesi hiç olmadığı kadar olanaklıdır.
Bölgede devletin demir yumruğu altında ezilmek istenen Kürt halkı, her şeye rağmen ısrarcı olduğu barış çığlığına ülkenin diğer bölgelerinden bir yankı beklemektedir. Halkların kardeşliği, ortak ve birlikte yaşam iradesi böylesi karanlık günlerde gösterecekleri dayanışma ile test edilmektedir.
Bu ülkeye gerçek barış ve demokrasi ancak birbirimizin acısı ile hemhal olmayı başardığımızda gelecek.
Bunun için, sevmek zorunda değiliz ama işe, bulunduğumuz kentin TOMA’sına sahip çıkmakla başlayabiliriz.
Bizim kentimizin TOMA’sının, nasıl olsa bizden bir tepki gelmeyeceğine, sokağa çıkmayacağımıza duyulan güven ve rahatlıkla ülkenin başka bir bölgesine, sesini çıkarmak, isyanını dile getirmek isteyen bir kesimin üzerine salınabiliyor olması kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu topraklara demokrasi ve barış, herkesin kendi TOMA’sına sahip çıkabildiği, her kent, kendi TOMA’sının suyu ile hep birlikte, aynı anda ıslanabildiğinde gelecek.

ÖNCEKİ HABER

Kadınlar susarsa kim isteyecek barışı?

SONRAKİ HABER

İşçiler savaş istemiyor barış talebini tartışıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...