31 Ocak 2016 00:52

-20 derecede Stalingrad

Paylaş

Okay DEPREM
Volgograd

Bu sene yılbaşı günü yolum, güney Rusya’nın en büyük kentlerinden olan Volgograd’a düşüyor. Yani eski adıyla “Stalingrad”a. Ve dünyanın halen onunla özdeşleştirdiği unutulmaz savaşın cereyan ettiği efsanevi şehir… 1961 yılına kadar eski ismini koruyan Volgograd’ın her bir köşesi; “Stalingrad Savunması’na dair anıt, heykel, tabela ve gerçek savaş araçları ile dolu. Fakat insanlık tarihinin bu en büyük muharebesine ev sahipliği yapan “Volga Şehri”ni dünya çapında görsel açıdan ünlü kılan en önemli abide hiç kuşku yok ki “Anayurt Çağırıyor!” heykelidir. Ve bunun yanında elbette söz konusu yapıtın yer aldığı meşhur “Mamayev Kurgan”… Tercümesiyle: “Mamay’ın Höyüğü”. Neredeyse tüm gün ancak gezebildiğim “Stalingrad Savaşı Panorama Müzesi”nin hemen sonrasında, havanın henüz karardığı saatlerde ve sokakta termometrenin –20 dereceyi gösterdiği bir ayazda yola koyuluyorum. Lenin Caddesi üzerinde önüme ilk çıkan troleybüslerden birisine atlıyorum. Bu arada yol üzerinde, çok bilinen tarihi “Volgograd Traktör Fabrikası”nın önünden geçiyoruz.

'SOVYET VATANIMIZ İÇİN!' YAZISI

Şehre ismini veren ve Avrupa’nın en uzun akarsuyu olan Volga Nehri’ne yakın bir noktada iniyorum. Karşı tarafa doğru başımı çevirmemle birlikte devasa genişlik ve uzunluktaki merdivenler ilk olarak kadrajıma giriyor. Sağ tarafta ise, adı “Stalingrad Savaşı Kahramanları Heykel Topluluğu” olarak geçen açık hava müzesinin ilk unsurunu görüyorum. Kadınlı, erkekli ve çocuklu kalabalık bir grup aynı yöne doğru ellerinde çelenklerle yürür şekilde rölyeflere işlenmişler. Anıt parkı ziyaret eden halkın tasvir edildiği kompozisyon “Nesillerin Belleği” başlığıyla anılıyor. Merdivenlerin tam başında durulduğunda, yukarıda basamaklara beyaz boyayla “Sovyet vatanımız için, SSCB” sözcüklerinin yazıldığı fark ediliyor. Muharebenin süresi olan 200 rakamı, höyüğün ayağından ana heykele değin merdivenlerin basamak sayısını da belirlemiş. 35 metre genişlikteki merdivenler yukarı kadar birkaç teras ile kesintiler halinde yükseliyor. İlk kat “Piramit Şeklindeki Kavaklar Bulvarı” ismi verilen, uzun ağaçlıklı koridor ile onun sonunda yer alan “Ayakta Ölüm Meydanı”ndan oluşuyor.   

'KALINTI DUVARLAR' KABARTMA KOMPOZİSYONU

Büyükçe bir havuzun ortasında anıt parkın ilk bilindik heykeli ile karşılaşılıyor: Sovyet generali Çuykov’un suratının işlendiği, görkemli boyutlarıyla, tanınmış “Otomatik silahlı ve el bombalı savaşçı” anıtı. Onun arkasından, her iki tarafı “kalıntı-duvarlar” ismindeki kabartma kompozisyonları ile çevrili merdiven serisinin ikinci etabı başlıyor. Bu iri taş rölyef dizisi gerçekten de savaşın kalıntılarından mı inşa edildi bilinmez ama, tam 73 yıl önceki bitmek bilmeyen çarpışmaları ve ölüm kalım mücadelesini ziyaretçilere soluksuz yaşatan bir canlılıkları ve gerçekçilikleri var. Akşamın karanlığını delen projektör ışıklarının yardımıyla üzerlerine kazılan el yazılarını okumaya çalışıyorum. Bu aşamadan da sonra ikinci temel kata ulaşılıyor. Ortasında bu sefer çok büyük dikdörtgen bir havuzun bulunduğu platformun ismi “Kahramanlar Alanı”. Yukarı yönde ilerlerken sağ cephede, altı adet olağanüstü heybette heykel kompozisyonu boy gösteriyor: Yaralıyken birbirlerine sarılan bir çift asker, ölü savaşçıyı sırtlayan bir kadın, vurulmuş nefer son nefesinde eliyle bir yönü işaret ederken yoldaşının onu kucaklaması, arkadaşları teker teker düşerken kızıl bayrağı elinden bırakmayan adam ve yerde isimsiz askerler yatarken düşmana doğru korkusuzca yürüyen kişi.  

DUVAR YAZILARININ DERİN ANLAMI

Büyük heykellerin tam karşısındaki genişçe duvarda kocaman harflerle uzunca bir tümce seçiliyor: “Demirden yel yüzlerine vuruyordu, onların hepsiyse ileri doğru yürüdüler, ve yeniden batıl korku duygusu düşmanı sarıyor: İnsanlar saldırıya geçiyor, onlar ölümlüler mi yoksa?” Buradaki meydanın sonunda hafif bir merdiven dizisinden sonra bir tünele giriş yapılıyor. Yalnız buradan da önce, bir üst terasın istinat duvarındaki çizimler dikkat çekiyor. İlk olarak tepede, kazanılan zaferi bir arada kutlayan askerlerin resmedildiği renksiz bir duvar çizimi göze çarpıyor ve altında şu sözleri okuyoruz: “Halkımız sonsuza dek, savaş tarihinin Stalingrad’daki bu en büyük muharebesini hatırlayacaktır!” Onun altında ise, oldukça isabetli bir sarkazm diline şahit oluyoruz. Harp bitmiştir ve esir alınan Alman askerleri yaralı, harap ve perişan vaziyette tek sıra halinde yürümektedirler. Bu çizimi de şu cümleyle özetlemişler: “Faşist savaşçılar Volga’yı görmek istediler ve bizler de onlara bu fırsatı verdik!...”

ASKERİ ZAFER SALONU VE 'ÜZÜNTÜ MEYDANI'          

Tüneli geçtikten sonra  doğrudan “Ebedi Ateş”in yandığı dairesel salona giriliyor. Tam ortada, sürekli yanan bir meşale tutan büyük bir el figürü. Salonun ortası açık çatısının hemen altında, duvarı boylu boyunca çevreleyen çok dokunaklı bir söz insanın içine işliyor adeta: “Evet, bizler sıradan ölümlülerdik ve bizlerden çok azı hayatta kalabildi fakat biz hepimiz, kutsal annemiz olan vatanımız önünde yurtsever görevimizi yerine getirdik.” Altın suyuyla kaplı olduğu hissi veren yüksek duvarı 360 derece ve yukarıdan aşağıya doğru büyük levhalar kaplıyor. Bu levhalarda bu alanda gömülü 35 bin şehidin isim ve soy isimleri tek tek yazılı. Mekanı spiral şekilde dolaşan mini yol ile ikinci kata çıkılıp buradan da “Üzüntü Meydanı”na geçiliyor. “Acılı Ana” heykeli bu alanın kuşkusuz merkezi öğesi. Savaşta kaybettiği oğlu kucağında, ona sarılarak betimlenmiş. Matem, dokunaklı surat hatlarının yanı sıra aynı zamanda, baş ve gövdesini saran şal ile de sembolize edilirken; şehit askerin siması ise gösterilmez. Tartışmasız fazlasıyla etkileyici ve sarsıcı bir başyapıt…  

'MAMAYEV HÖYÜĞÜ ANITSAL KOMPLEKSİ'NE DAİR İLGİNÇ BİLGİLER

* “Anayurt Çağırıyor” heykelinin baş mimarı Yevgeniy Viktoroviç Vuçetiç bir keresinde ünlü Sovyet teorik fizikçi Andrey Saxarov’a şöyle der: “Bana yönetim, ‘Anıtın neden ağzı açık?!.. Bu şekilde hoş değil’ diyor”. “Ben de onlara: ‘Çünkü o orada şöyle bağırıyor: Anayurt için ananızı...!’ (Almanları kastediyor) biçiminde cevap veriyorum”.  
* Askeri zafer salonunda meşhur Alman besteci Robert Schumann’ın “Rüyalar” isimli eseri çalıyor.
* 9 Mayıs 1970’de yani savaşın bitişinin tam 25. yıldönümünde, kompleksin bir yerinde duvara bir mermer levha, ardına da içlerinde bazı notlar bulunan kapsüller yerleştirilir. Üzerinde ise şunlar yazmaktadır: “Sovyet halkının Faşist Almanya’ya karşı zafer günü anmasında buraya, kahramanlar şehri Volgograd’ın emekçilerinin ve Büyük Anayurt Savaşı gazilerinin torunlarına hitaben yazdıkları notların yer aldığı kapsüller konulmuştur. Faşist-Almanya üzerindeki zaferin 100. yıldönümü olan 9 Mayıs 2045 tarihinde açılacaktır”
* Anıt parkın “Ayakta Ölüm” adlı meydanındaki ünlü “otomatik silahlı ve el bombalı savaşçı” heykelindeki erkek figürün yüzü aslında “Stalingrad Muharebesi”nin efsanevi komutanlarından, Sovyetler Birliği Mareşali “Vasiliy İvanoviç Çuykov”a aittir. Abidenin kaidesinin üstündeyse “Ölüm, dur!” sözleri yazılı. Kendisi aynı zamanda, Mamayev Kurgan’da yatan en üst rütbeli komutan niteliğine sahiptir.
* “Anayurt Çağırıyor!” heykeli pek çok açıdan Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiştir. Yapıldığı dönemde dünyanın en büyük anıtı unvanını kazanır. Çıplak yüksekliği 52 metre iken, kollarının uzunluğu 20’şer, bir elinde tuttuğu kılıcın ebadı ise 29 metredir. Böylelikle heykel toplamda brüt 85 metrelik bir yüksekliğe ulaşmaktadır. Heykelin toplam ağırlığı 8 bin tonken bunun sadece 14 tonu kılıç kısmına aittir.

SOVYETLER BİRLİĞİ KAHRAMANLARI VE ANAYURT HEYKELİ    

Mamay’ın Höyüğü’nün son etabı, anayurt heykelinin dibine gelene kadar dolanan yol boyunca sıralanan onlarca Sovyetler Birliği kahramanının granit mezar taşı. Rakımın epey bir yükseldiği bu noktada, Volga’dan esen inanılmaz rüzgarın da etkisiyle hissedilen sıcaklık belki de en az –30 derecelere iniyor. Son enerjimle tepeye çıkarken, güç bela iki mezarı ayırt etmeyi başarıyorum. Bunlardan birincisi, savaştaki rolü filmlere dahi konu olmuş meşhur keskin nişancı “Vasiliy Grigoryeviç Zaytsev”e (1915–1991) ait. İkincisi ise, savaşta tek başına en fazla Alman askerini öldüren (920 kişi) Sovyet subayı “Hanpaşa Nuradiloviç Nuradilov”un. Çeçen uyruklu, Dağıstan kökenli Nuradilov, henüz 20 yaşında makineli tüfek müfreze komutanı olur ve aynı yaşta hayatını kaybeder (1942). Ve en sonunda “Anayurt” heykelinin dibinde ve onunla baş başayım... Mimar Vuçetiç haricinde, heykel ve çevresinin akustiğinde spiker “Levitan Yuriy Borisoviç”, ses yönetmeni “Aleksandr İvanoviç Geraskin” ve rejisör “Viktor Kadiyeviç Magatayev” rol almışlar. Toplam 5500 ton beton ve 2400 ton kadar da metal konstrüksiyonun kullanıldığı anıtın üzerinde yükseldiği mini kaide topu topu 2 metre yükseklikte olsa da, 16 metre ebadında olan esas altlık ise toprak altındadır. Dış beton yüzeyin kalınlığı 25-30 cm. arasındayken, içeride ise 99 adet çelik halat yapıyı tutmaktadır.     

ÖNCEKİ HABER

Fenerbahçe 113. dakikada attığı golle çeyrek finale yükseldi

SONRAKİ HABER

‘Roman kahramanlarını sistematik olarak ilk biz yazdık’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa