26 Kasım 2015 01:30

Yemin krizi ve demokrasimiz...

Paylaş

Hamza AŞKAR
İşçi
Emek Partisi Defne İlçe Yöneticisi/Hatay

24 yıl aradan sonra, yine bir yemin kriziyle gündemimiz değişti. 24 yıldır kendini geliştirip değiştirmeyen TBMM ve bu zihniyetin arkasında duranlar, demokratik ülkelerde tartışma konusu olmayacak bir nedenden dolayı yine Leyla Zana’yı suçluyor. Ülkenin bunca can alıcı sorunları varken gündem yapay krizle değişti. Peki ne demiş Leyla Zana; kendi ana dilinde yani seçim bölgesinde kendisine oy veren halkın anlayacağı dilde Kürtçe barış temennisinde bulunmuş ve 1982’de faşist cunta döneminde kabul edilmiş metnin sadece bir kelimesini değiştirmişti. Büyük Türk Milleti yerine “Büyük Türkiye Milleti” demişti. Şimdi bundan kriz çıkar mı? Bizde o kadar tekçi zihniyet olursa çıkar. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek dil ve hatta tek din dayatıldığı ülkemde kriz çıkar. 
Ben bir Arap çocuğu olarak 1976’da öğretmenime “Tuvalete gidebilir miyim?” diyemediğim için altıma kaçırdım ve alay konusu oldum. O an utanmıştım ama şimdi utanması gerekenin ben olmadığını biliyorum. Bu utanç  devlete ait. Çünkü ana dilim ana sütü gibi helaldir bana. Ben iki üç yılımı bana yabancı olan Türkçe dilini öğrenmek için verdim. Eğitim öğretimden önce dili öğrenmek durumunda kaldım. Bu bende derin iz bıraktı. Yılar sonra babama “Ülkede her ulusun kendi dilinde eğitim alması mümkün mü?” diye sordum. Bana okuduğu gazetenin logosunun altındaki yazıyı gösterdi, “Türkiye Türklerindir” yazıyordu. Babamda öğretilmiş çaresizlik vardı. Sadece asimilasyona ve köy isimlerinin değişmesine karşıydı. Ben asker olunca da şivemle alay edildi. Askerdeki görevim tank tamir işiydi. Bir gün tank motorunu tamir ederken beceriksizliğimi azarlayan komutanım, “Sende hiç Türk kanı yok mu?” diyerek güya beni aşağıladı. Ben de aramızdaki samimiyete dayanarak “Bende Türk kanı ne arasın komutanım. Annem Arap babam Arap” dedim.
“Yani sen Türk değil misin?”diye sordu. “Hayır komutanım ben Arap’ım” dedim. “O zaman Türk bayrağının altında işin ne?”diye sordu. “Türk bayrağı değil komutanım Türkiye bayrağı” dedim.
“Oğlum deli etme beni Türk Ordusu mensubu değil misin?” dedi. “Hayır komutanım Türk Ordusu değil, Türkiye Ordusu mensubuyum” dedim. Bu cevabıma karşılık komutanım suratıma müthiş bir tokat attı. Şimdi düşünüyorum da o günden bu güne demokrasimizde sadece Arap, Kürt ve diğer halklarımızın çocuklarına “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” andını söyletmiyoruz.
Yani demokrasimiz bir arpa boyu yol almamış. Bırakın darbe anayasasını değiştirmeyi, aynı zamanda yazılmış anti demokratik milletvekili yemin metnini değiştirmemişiz.

ÖNCEKİ HABER

Bir işçinin mektubu: Seçimler ve fabrikadaki bölünmeler

SONRAKİ HABER

Reyhanlı davası avukatlarından Sevinç Hocaoğlu: Saldırıda devletin sorumluluğu var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...