25 Kasım 2015 00:42

Afrodit’in kollarını kim kırdı?

Kolları kırık olarak bulunan heykelin sol elinde elma olduğu, sağ elininse kalçalarını saran şala narince dokunduğu sanılıyor.

Paylaş

Seyit ALDOĞAN
Atina

IŞİD’lilerin balyoz ve buldozerlerle, Musul’daki tarihi eserleri nasıl bir hırsla kırıp tahrip ettiklerine şahit olduk. Musul’un 35 kilometre güneydoğusunda yer alan, Asurlular döneminden (M.Ö 1244 - 1373) kalma Nimrut şehri ve tarihi yerler enkaza döndü. IŞİD’liler daha önce de binlerce yıllık sanat eserlerinin bulunduğu Musul Müzesi’ndeki heykelleri balyozlarla parçalamış ve Musul Kütüphanesi’ndeki tarihi kitapları yakmıştı. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), IŞİD’in sistematik şekilde tarihi eserlere saldırmasını “savaş suçu” olarak nitelemişti.
1992-1996 yıllarında, Taliban sayısız tarihi eseri yok etti. Bir eşi daha olmayan uygarlık müzesi konumundaki Kabil ulusal müzesi Mart 1993’te bombalarla havaya uçuruldu. 2002 yılındaysa 5. yüzyıla ait iki Buda heykeli yok edildi.
Tarihi eser kaçakçılığı ve bu piyasada dönen devasa miktardaki paralar ve özellikle savaş süreçleri boyunca yapılan tarihi eser yağmacılığıyasa madalyonun diğer yüzü. Bunun en iyi örneklerinden biri de Yunan uygarlığının, özellikle 1800’lü yıllardan sonra uğradığı yağma... Tarih kitaplarından aşina olduğumuz harika eserlerin önemli bir bölümü şimdi Fransa’nın Louvre müzesinde ve İngiltere müzelerinde sergileniyor. Yunan hükümetleri on yıllardan beridir tarihi mermer eserleri geri almak için her düzeyde çalışma sürdürüyor ama şimdiye kadar bir ilerleme kaydedilemedi. Bu eserlerin en önemlilerinden biri de aynı müzede sergilenen ve dünyada en çok bilinen Milaslı Afrodit heykeli.
 
FRANSIZLAR 1821 YILINDA AFRODİT HEYKELİNİ NASIL BELEŞE ALDILAR?
Yıllarca Osmanlı toprakları olan Yunanistan ve Balkanlardaki tarihi eserler özellikle Fransız ve İngilizler tarafından yağma edilmiş. Tüm insanlığa ait bu hazineler içinde yer alan Afrodit heykelinin, Fransız subaylar tarafından Milas adasından Fransa’ya götürülüşü 1821yılına rastlar. Bağımsızlık talebiyle Osmanlılara karşı ayaklanmanın başlamasından 24 gün önce başlamış Afrodit’in Louvre’a götürülüş hikayesi. Paris’in ünlü ressamlar tepesinde büyükelçi De Rivier büyük bir keyif ve kahramanlık edasıyla Kral Ludoviko’ya sunmuş Afrodit’i.

HEYKEL NASIL BULUNDU?  
1820 yılının nisan ayı. Adı Yorgos ya da Teodoros Kentrotas olan Milaslı bir çiftçi, tarlasını ekime hazırlamak için sürmeye başlar. Toprak yağmurdan sonra pamuk gibidir. Kendini teslim eder sahibine, bağrını açıp karasabanı kucaklar. Ama bir ”taşa” takılır karasaban ilerlemez. Çiftçi “taşı” kaldırıp atmak için çevresini kazar. Taş değil, tam ortasından ikiye ayrılmış, kolları kırık mermerden bir heykel bulur. Milaslı Afrodit toprak altından çıkarılır. Ama çiftçi onun paha biçilmez değerinden ve tarihi öneminden habersizdir.
Milas limanına demir atmış ve kışın geçmesini bekleyen Fransız savaş gemisinin kaptanı Olivie Vutıe doğasına hayran kaldığı adada gezerken çitçiyi görür ve yardım önerisinde bulunur. Hem de hiçbir karşılık beklemeden. “Nezaketli ve alçak gönüllü” subayın önerisi çiftçiyi minettar bırakır...!
Bazı kaynaklar ise kaptanın tarihi eserlerin bulunduğu bölgede araştırma ve kazılar yaptığını söylüyor.   

AFRODİT’İ PAYLAŞAMAYAN ALICILAR  
Genç Kaptan Vutie, heykelin üzerinde bulunduğu mermerden platformda “Afrodit” yazısını okuyunca neye uğradığını şaşırır. Değerinin ne olduğunu tahmin edebilmek için derin bir hayranlıkla heykelin önünde “heykel” gibi durmaktadır. Hemen Milas’ta bulunan büyükelçiye haber iletir. Zaman kaybedilmemelidir..! Büyükelçi ‘hemen satın alın’ diye haber gönderir. Ada Osmanlılara aittir. Osmanlılar ise adada kuş uçsa haberdar olmaktadır. Mermer bir heykelin bulunduğu haberi hemen yayılır ortalığa. Tarihi eser ticareti yapan Atinalılar ve Yunan arkeologlar da hemen adaya üşüşür. Niyetleri, heykeli Pire liman kentine götürmektir. Bu sıralarda dolandırıcılık ve çıkarcılıkla suçlanan adanın papazıysa ifadesinin alınması için  İstanbul’a çağrılmıştır. Bu yolculuk sırasında yanında bulunacak ve kendisine tercümanlık yapacak olan kişiye minnettarlığı karşılığında heykeli hediye etmek istemektedir. Tercüman ise “sıradan biri” değil Moldova Prensi Nikolas Muruzis’dir. Afrodit son anda Moldova’ya gitmekten kurtulurken alıcıları çoğalır. Fransız subay başka alıcıların ortaya çıkması ve heykeli “kapmanın” zorlaşması üzerine İstanbul’da bulunan Fransız büyükelçisine haber iletir ve fırsatın kaçırılmamasını ister. Bu arada heykeli bulan Kentrotas, satın alma önerilerinin ve heykele olan ilginin şaşkınlığı içindedir.  

FRANSIZLAR AFRODİT’İ ALMAYA KARARLI
Fransız büyükelçi, İstanbul’da Osmanlılarla sıkı bir pazarlık içine girer. Fransız subaylar 20 Mayıs 1820’de ellerinde Sultanın fermanıyla adaya dönerler. Ama Kentrotas bu arada heykeli 400 kuruşa Yunan arkeologlara (arkeologlar mı yoksa tarihi eser ticareti yapanlar mı olduğu aslında bilinmiyor) teslim etmiştir. (O dönemlerde bir imparatorluk çalışanının yılda toplam bin kuruş kazandığı söyleniyor.) Hatta Yunan arkeologlar onu adadan uzaklaştırmak için bir kayığa yüklemişlerdir bile.
Heykelin Fransızların eline geçmesi konusunda iki değişik söylem bulunmaktadır. Birincisine göre, adada bulunan Fransız subayların Osmanlı subaylarına baskı yaparak, ikincisi ise heykelin bulunduğu kayığı basarak aldıkları yönündedir. Fransız subayların, Osmanlıların korkusuyla heykeli vermek istemeyen Yunan köylülere heykeli İstanbul’a götürdüklerini söyledikleri de iddialar arsında bulunuyor. Heykeli ucuza “kapatan” Fransızlar hemen Fransa yolunu tutarlar.
Louvre müzesi yetkilileri sonraki süreçte Yunanlara “teşekkür” etmek için aslına uygun yapılmış bir Afrodit heykeli gönderirler Milas’a. Bugün Milas müzesinde bulunan Afrodit heykeli işte bu kopya heykeldir.

AFRODİT’İN KOLLARI NASIL KIRILDI?
İsa’dan önce 150-100 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen Afrodit heykeli, Antik Yunan çağının simgelerinden biridir. Yaklaşık iki metre uzunluğundaki heykelin Aleksandros adlı heykeltraş tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. Kolları kırık olarak bulunan heykelin sol elinde elma olduğu, sağ elininse kalçalarını saran şala narince dokunduğu sanılıyor.  Heykelin kollarının Fransızlarla Yunanlılar arasında çıkan arbede sırasında kırıldığı ve denizin derinliklerinde kaybolduğu söyleniyor.

ÖNCEKİ HABER

Fransa'da rehine krizi polisi alarma geçirdi

SONRAKİ HABER

Ferzan Özpetek’in büyük ailesi ile hayata ve aşka dair

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa