23 Kasım 2015 00:57

IŞİD ve vahşet ile yönetme

Paylaş

Yusuf ERTAŞ / Ali KARATAŞ

Paris saldırısı IŞİD’in stratejisini değiştirdiğinin bir işareti olarak değerlendiriliyor. Raialyoum yazarı Abdulbari Atvan, IŞİD’in, coğrafi olarak hâkimiyet ve yayılma başarısını elde ettikten sonra el Kaide’nin yaklaşımını benimseyerek batının başkentlerini vurmaya başladığını yazdı. Atvan’a göre, “IŞİD, 60 ülkenin oluşturduğu koalisyonun bombardımanları karşısında füze ve gerekli savunma eksikliği nedeni ile aciz kalması sonucu savunma pozisyonundan hücum pozisyonuna geçme ve Avrupa’nın derinliklerini vurma kararı adlı.”

IŞİD’İN TEORİSİ BU KİTAPTAN MI?

Atvan, Paris saldırısının, “cihatçı” İslam’ın en önemli düşünürlerinden birisi olarak değerlendirdiği takma adı Ebubekir el Naci olan şahsın yazdığı  “Vahşet Yönetimi” adlı kitabın en belirgin uygulaması olduğunu belirtti.  Atvan, 70 sayfalık “Vahşet Yönetimi” adlı kitabın en belirgin teorik yaklaşımının, zayıf güvenliğin kullanılması ve düşmanın en zayıf noktasından vurulması, korkunun yayılması ve ekonomisinin tahrip edilmesi olduğunu belirtti. “Yaşlı kıta Avrupa bu günlerde, hem hükümetler hem de halklar arasında daha önce görülmemiş düzeyde korku ve endişe yaşıyor” diyen Atvan, “Eğer İslam Devleti’nin (IŞİD) literatürüne, açıklamalarına, aylık yayınladığı ‘Dabık (yapışkan)’ dergisinin makalelerine dikkatle bakarsak zaten istediği bu korkunun salınmasıydı” diye yazdı.

ASKERİ VE GÜVENLİKÇİ ÇÖZÜMLER BAŞARISIZ

IŞİD’in stratejisindeki değişikliğin Arap ve Batı ülkelerine karşı ciddi bir tehdit olduğunun altını çizen Abdulbari Atvan, buna karşı “uzun süreli ve kapsamlı bir strateji”gerektiğini belirterek “Bu stratejinin önceliği, sadece Suriye’de değil; tüm bölgedeki sorunların siyasi olarak çözülmesi olmalıdır” dedi. Hiç kuşkusuz Atvan’ın “Askeri ve güvenlikçi çözümler başarısız olmuş ve sorunu daha içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir” görüşünün karşısında yer alanlar da var.

MÜDAHALE ŞART!

Suudi Arabistan’ın Al Arabiya Tv eski haber müdürü ve şimdinin Suudi sermayeli Şark al Awsat gazetesi yazarı Abdurrahman Raşid, “Paris’teki terörist saldırı, bilinen tek şeyi onayladı; Suriye’ye müdahalenin gerekliliği” görüşünde. Raşid’e göre, müdahale kaçınılmaz ve Viyana ve Cenevre planlarına kıyasla bu şekilde daha hızlı bir çözüm bulunabilir. Aynı zamanda Türkiye, Suudi Arabistan ve İran’ın yanı sıra Amerika ve Rusya arasındaki vekâlet savaşı sona erebilir.

G 20 ZİRVESİ; AYNI TAS AYNI HAMAM

Al Kuds al Arabi gazetesi, geçen hafta Türkiye’de çalışmalarını sonlandıran G 20 zirvesinin liderlerinin sınırlarda kontrolü sıkılaştırmayı, istihbari bilgileri daha fazla paylaşmayı, teröristlerin finansmanının kısıtlanmasının” sözünü verdiklerini lakin IŞİD’e karşı Suriye’de mücadele stratejisinde herhangi bir büyük değişiklik işaretinin görünmediğini yazdı.

Gazete, ABD Başkanı Obama’nın, “son saldırılardan dolayı Amerika’nın IŞİD’lemuharebe stratejisinde herhangi bir değişikliğin” olmadığını onayladığına, Rus lider Putin’in de “aralarında G20 üyesi ülkeler de bulunan 40 devlet IŞİD’i desteklemektedir” dediğine dikkat çekti. Öte yandan, Raialyoum gazetesi, eski Sovyetler Birliğinin resmi yayın organı 90 yıllık Pravda gazetesinde çıkan bir yazıda Rusya’nın ilk kez açıkça isim vererek Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye’yi terörü desteklemekle suçladığını yazdığını aktardı.


ORTADOĞU’DA SIKIŞAN IŞİD AVRUPA’DA KORKU SALIYOR

Abdulbari ATVAN
Raialyoum

Paris saldırısı, Ebubekir el Naci’nin yazdığı  “Vahşet Yönetimi” adlı kitabın en belirgin uygulamasıdır. Bu kişi “cihatçı” İslam’ın en önemli düşünürlerindendi. Kitabı 2003 yılında yayınladı ve yol haritasına dönüştü.
Yaşlı kıta Avrupa bu günlerde, hem hükümetler hem de halklar arasında daha önce görülmemiş düzeyde korku ve endişe yaşıyor. Arap-İslam topluluklarının ve halklarının yaşadığı gibi. Sebebi iki kelime özetlemektedir; “Paris Saldırısı”.
Batı liderlerinin en büyük hatası, “İslam Devletinin” gücünü yanlış hesaplamaları. Suriye ve Irak’taki varlığı kendisine meşruluk ve koruma sağladı. Kendisini güçlendiren bütün sebepler sayesinde genişledi ve güçlendi.

IRAK MÜDAHALESİ TOHUMU ATTI

Batı’nın Irak’a yaptığı askeri müdahale güçlü tohumu ekti. Arap müttefiklerin kör desteği yani; inanılmaz nefretleri ve kendi hınçları yüzünden Beşar Esad rejimini devirmek için beş sene boyunca verdikleri milyarlar ve silahlar, ayrıca mezheplerin dışlanması siyasetini öncelemeleri, bütün bu nedenler bu örgütün kudretli bir örgüt haline gelmesinde birer faktör oldu.

FIRTINA YENİ BAŞLADI

İslam Devleti; Paris saldırısının arkasında olduğunu ifade ettiği beyanında açık ve cesaretli bir şekilde “Fırtınanın daha yeni başladığını” ilan etti.
CIA direktörü John Brennan IŞİD’in bu beyanını tamamen ciddiye aldı. Suratında paniklemiş bir ifade ile “İslam Devleti” yeni eylem hazırlıkları içinde olduğunu ifade etti. Sonrasında Washington’daki düşünce kuruluşundaki açıklamasında IŞİD’in Paris saldırısını referans göstererek bu saldırıların tekil olmayacağı sözlerini ekledi.
Korku halinin aynısı Britanya’ya ulaştı. Başbakan David Cameron, IŞİD’le mücadele için emniyet teşkilatının bütçesinin arttırıldığını ve IŞİD tehdidine karşı en az 1900 kişinin fazladan görevlendirileceğini ilan etti.

IŞİD’İN KORKU SİYASETİ

Eğer İslam devletinin literatürüne, açıklamalarına, aylık yayınladığı “Dabık (yapışkan)” dergisinin makalelerine dikkatle bakarsak zaten istediği bu korkunun salınmasıydı. Planladığı buydu. On milyonlarca Müslümana olan güveni sarsmak ve yeni vatanları ile olan ilişkilerini bozmaktı.
Paris saldırısı, Ebubekir el Naci’nin(takma ad) yazdığı  “Vahşet Yönetimi” adlı kitabın en belirgin uygulamasıdır. Bu kişi “cihatçı” İslam’ın en önemli düşünürlerindendi. Kitabı 2003 yılında yayınladı ve yol haritasına dönüştü.
Kitap 70 sayfadan fazla. Lakin en belirgin teorik yaklaşımı, zayıf güvenliğin kullanılması ve düşmanın en zayıf noktasından vurulması, korkunun yayılması ve ekonomisinin tahrip edilmesi. Tatil tesislerinin vurulması ve kaos durumunun ortaya çıkarılması. Rus uçağının düşürülmesi, bütün yolcularının öldürülmesi, Mısır turizminin tahrip edilmesi bunun bir uygulaması.

IŞİD’İN STRATEJİSİ DEĞİŞİYOR

Aralarında en büyük üç devlet ABD, Rusya ve Çin’in de bulunduğu 100’den fazla devletle şu an savaş içerisinde olan İslam Devleti, stratejisini değiştirme kararı aldı. Coğrafi olarak hâkimiyet ve yayılma başarısını elde ettikten sonra El Kaide’nin yaklaşımını benimseyerek batının başkentlerini vurmaya başladı.
Diğer bir anlamda, IŞİD, 60 ülkenin oluşturduğu koalisyonun bombardımanları karşısında füze ve gerekli savunma eksikliği nedeni ile aciz kalması sonucu savunma pozisyonundan hücum pozisyonuna geçme ve Avrupa’nın derinliklerini vurma kararı adlı. Belki de Paris saldırısı açıklamada ifade edildiği gibi Fırtınanın başlangıcıdır. Stratejideki bu geçiş batı ülkelerine karşı ciddi bir tehdittir. Aynı zamanda Arap ülkelerine de.

YENİ BİR BAKIŞ GEREKLİ

Vaziyet uzun süreli ve kapsamlı bir strateji istemektedir. Bu stratejinin önceliği, sadece Suriye’de değil; bölgedeki sorunların siyasi olarak çözülmesi olmalıdır. Bizi bu kanlı noktaya vardıran Batının ve Arapların aptal (burada aptal Arap stratejisinin sıfatıdır)  stratejilerini kapsamlı bir şekilde yeniden incelemeyi gerektirmektedir. Askeri ve güvenlikçi çözümler başarısız olmuş ve sorunu daha içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.


DÜNYANIN YAPMASI GEREKEN MÜDAHALE

Abdurrahman RAŞİD
Şark al Awsat

PARİS’teki terörist saldırı, bilinen tek şeyi onayladı; Suriye’ye müdahalenin gerekliliği ve riskleri Ortadoğu bölgesinin ötesine ulaşmış bu kaosa son vermek.
Müdahale kaçınılmazdır. Ve gerçekleşecek müdahale birleşmiş milletler bayrağı altında olmalıdır.  Bu müdahale bütün tarafları ve toplulukları bir araya getirecek ve bir sistem oluşturacaktır. Sonrasında seçimleri hazırlayacaktır. Suriye topraklarında acilen terörist örgütlere karşı bir savaş başlatacaktır. Ve toprakları onlardan temizleyecektir. Bu müdahale Esad dâhil, IŞİD’i ve bütün terörist grupları bir iki veya daha fazla yıl içerisinde sınır dışına sürebilir. Viyana ve Cenevre planlarına kıyasla bu şekilde daha hızlı bir çözüm bulunabilir. Uluslararası müdahale yoluyla, mültecilerin dönüşü hazırlanabilir. Muhtaç olanlara yardım edilebilir. Türkiye, Suudi Arabistan ve İran’ın yanı sıra Amerika Rusya arasındaki vekâlet savaşı sona erebilir.


OBAMA’DAN KERRY’YE VE TÜRKİYE’YE… HANGİ ORTAK SINIR OPERASYONU?

Muhammed NUREDDİN
Assafir

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçtiğimiz günlerde, Türkiye-Suriye sınırının yüzde 75’inin kapalı olduğunu ve Türklerle geri kalan 98 km’lik sınırın güven altına alınması için beraber bir operasyonu kabul ettiklerini söyledi.
Kerry bu sözlerle ne anlatmak istiyor veya sözleri ne anlama geliyor?  Bu bölgenin güvenliğini sağlayacak olan askeri güç hangisi? Sözü edilen bölge kimden arındırılacak? ABD’nin, Türk ordusunun ve Türkiye’ye bağlı silahlı grupların rolü ne olacak?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir; Kerry’nin bahsettiği bölge, Cerablus’tanMare’ye kadar uzanan bölge ve burası IŞİD’in Türkiye sınırında kontrol ettiği tek bölge.  Bu bölge Türkiye’nin Suriyeli mülteciler için güvenli bölgeyi oluşturmak istediği yer. (Tabi ilan edilen gerekçe bu). Ancak Ankara’nı bu bölgeyle ilgili istediği birincil olarak, burada hegemonyasını doğrudan bir şekilde dayatmak ve PYD’nin Fırat’ı aşarak Afrin kantonuna ulaşmasını engellemek.
Ankara’nın bir diğer amacı da, Suriye’deki silahlı grupların Suriye ordusuna karşı saldırıları için güvenli bir hareket noktası oluşturmak. Özellikle Suriye ordusunun Kuzey Halep yönünde ilerlemeye başlamasından sonra bu bölgenin Suriye rejimi tarafından ele geçirilmesi, diğer silahlı gruplarla Halep’teki grupların bağlantısının kopması anlamına gelecektir.
Kerry’nin sözlerine dönecek olursak, Türkiye’nin güney sınırının yüzde 75’nin güvence altına alındığı ifadesi çok da doğru değil. Zira Irak sınırından Kobane’ye kadar olan 500-600 km’lik sınır hattında PYD kontrolü var ve PYD’nin burayı kontrolü altına almasında Türkiye’nin herhangi bir rolü yok. Ki PYD buraları ele geçirmeden önce bu bölge IŞİD’in elindeydi ve Türkiye buna karşı hiç sesini çıkarmıyordu.
Kerry’nin açıklamaları, Türkiye ve ABD’nin ortak fikre sahip oldukları anlamına gelmiyor. Zira Obama Kery’nin açıklamalarının ardından ve G20 zirvesinin bitiminden hemen sonra yaptığı açıklamada, ABD’nin herhangi bir kara operasyonunu reddederek güvenli bir tampon bölge veya uçuşa yasak bölge oluşturmada bir fayda görmediklerini söyledi.
Obama’nın bütün açıklamalarından ABD’nin herhangi bir kara operasyonuna katılmayacağı gayet açık bir şekilde anlaşılıyor. Türk hükümeti başbakanı Ahmet Davutoğlu da konuyla ilgili olarak, bir kara harekâtı olacaksa Türkiye’nin de bunun parçası olmayacağını söyledi.
Kerry’nin açıklamaları, Cerablus-Mare hattında Türkiye’yle ortak bir hava bombardımanını kastediyor olabilir. Özellikle Rusya’nın Suriye’deki hava operasyonundan sonra ABD IŞİD gibi tekfirci hareketlere karşı daha katı bir tutum sergilemek istiyor.  Türkiye ise bu operasyona katılarak, Putin’in G20’de ‘’G20 çatısı altında IŞİD’i destekleyen ülkeler var’’ açıklamasından sonra şüphelerin kendisine yönelmesini engellemeyi amaçlıyor.

ÖNCEKİ HABER

Sovyetler Birliği'nden Rusya'ya, 21 yıllık ‘dış haberci’lik

SONRAKİ HABER

Dayanışma olmadan şiddetin politik olduğu görülmüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa