15 Ekim 2015 01:20

Dil telaffuz edilenin mırıltısıdır, işitiyor musunuz?

Paylaş

Hakan GÜNGÖR
İstanbul

Michel Foucault’nun dil, delilik ve edebiyat üzerine konuşmaları “Büyük Yabancı” adı ile Metis Yayınları etiketiyle yayınlandı. Kitapta Foucault’nun radyo programları, konferans konuşmaları yer alıyor. Foucault edebiyatla dil arasındaki ilişkiyi irdeliyor, eleştirinin gerekliliği ve işlevi üzerinde duruyor. Bir filozofun gözünden edebiyat ve dil ilişkisini okumak, okurun bu konulara yeni bir açıdan bakmasını sağlıyor, yeni pencereler açıyor.

Foucault, 1984’te hayatını kaybettiğinde tüm dünyanın okuduğu, tartıştığı bir düşünürdü. Felsefe ve psikoloji eğitimi gören Foucault, Lille Üniversitesinin psikoloji bölümünde asistan olarak çalıştı. 1960’ta “Deliliğin Tarihi”ni yazdı. 1966’dan itibaren “Kelimeler ve Şeyler”, “Hapishanenin Doğuşu” gibi yankı uyandıran kitaplarını kaleme aldı. “Büyük Yabancı” kitabında bir araya getirilen radyo konuşmalarının metinleri ve konferans notları da yazarın dikkat çeken ürünlerindendi.

Foucault, kitapta dilin tanımıyla başlıyor sözlerine. “Dil telaffuz edilmiş her şeyin mırıltısıdır, aynı zamanda konuştuğumuz zaman anlaşılmamızı sağlayan şeffaf sistemdir; kısaca dil hem tarihte birikmiş tüm sözlerin meydana getirdiği olgu, hem de (Fransızca, Yunanca gibi bir) dilin bizzat sistemidir.”

Edebiyatın her tür dil eserinin genel biçimi olmadığı gibi, dilin de eserinin yerleştiği evrensel mekan olmadığını belirtiyor Foucault ve şu ifadeyi kullanıyor: “Bir bakıma üçüncü bir unsur, dilin eserle ve eserin dille ilişkisinin buluştuğu bir üçgenin tepe noktasıdır.” Dilin edebiyata doğru giden yolculuğunu irdeleyen Foucault, dil ile eser arasındaki ilişkinin edebiyattan geçtiğini ve bunun pasif bir bilgi-hafıza ilişkisi olmadığını, aksine muğlak, derin ve aktif olduğunu öne sürüyor.

ELEŞTİRİ YAZILARI ŞEBEKE OLUŞTURUR

Eleştirinin vasfı, gerekliliği üzerinde özellikle duruyor Foucault. Eleştirinin hükmü ve sonuçları üzerine dünya durdukça sürecek olan tartışmalara Foucault da eklemeler yapıyor. “Bana öyle geliyor ki eleştirinin şu andaki hedefi edebiyatla, birincil dille ilişkili olarak nesnel, gidimli, her noktasında gerekçelendirilebilir, serimlenebilir bir bağ kurmak; birincil olanın, kurucu olanın eleştirmenin beğenisine dayanmadığı bir ilişki kurmaktır. Bu ilişkide esas olan yöntemdir, kaçınılmaz olarak belirtik bir analiz yöntemi ki psikanalitik de olabilir, dil bilimsel de, tematik de, biçimsel de, ne isterseniz. Eleştiri pozitiflik veya bilim düzlemindeki temelinin ne olduğu problemini önüne koymaktır.” Foucault, eleştirinin, daha iyi ve daha donanmış bir okuma olmanın ötesinde olduğunu vurguluyor. Eleştirinin kendisinin bir yazı edimi haline geldiğini vurgulayan Foucault, “Bir başka yazıya nispetle tabii ki ikincil olan ama yine de bütün diğer yazılarla birlikte bir ağ, bir örgü, nokta ve çizgilerin iç içe geçtiği bir şebeke oluşturan bir yazı” diyerek tanımlıyor eleştiriyi. Eleştirinin başlı başına bir edebi biçim olduğunun üzerinde duruyor. Herhangi bir eser üzerine yazılan eleştirinin yeni bir soluk olarak kitabın varlığına ve gücüne de etki ettiğini savunuyor.

Yazar, edebiyat, dil ve eleştiriyi tanımlıyor, yorumluyor; kitapta tahlil ve tespitlerine yer verirken, okuru da arayışına ortak ediyor. Okurların ufkunu açan kitap boyunca Foucault’nun penceresinden sürüp giden arayış, bir anlam ve detaylar bütününe daha yakından bakmayı sağlıyor. Yakından bakmak ise, anlamanın ve keşfin ta kendisi oluyor.

ÖNCEKİ HABER

Konyaspor taraftar grubundan 'ıslık' açıklaması: Protestoları önlemek içindi

SONRAKİ HABER

Sennur Sezer: İnsana dair hiçbir şey ona yabancı değil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...