06 Ekim 2015 00:39

Kocaeli'den bir işçi soruyor. İlk adımı kim atacak?

Ağır ve düzensiz çalışma koşullarının birilerinin işine yaradığı kesin. Tıpkı kardeş kanı ve masum insanların ölümünden medet umanlar gibi. Ama biz çalışanlar bazen farkına bile varamıyoruz. Bunun için ne yapmak lazım?

Paylaş

Hakkı AKPINAR
Kocaeli

Memleketin gündeminde olup bitenlere, bizim yani dar gelirli çalışan kısaca her yaştan emekçilerle ilişkisi üstünden bakmak ve anlatmak istiyorum. 18 yaşından beri, yaklaşık 15 yıldır aynı sektörde metal iş kolunda çalışıyorum. Şu an Şekerpınar bölgesinde geri dönüşüm sanayi sitesinde çalışmaktayım. Ekonomik olarak kredileri, faturalar ve diğer giderler ile zar zor baş eden biri olarak hayatımda olumlu anlamda değişen pek bir şey yok. Aksine bir durum söz konusu. İşyerinde yaklaşık 50 kişi ile üretim yapıyoruz. Karadenizliden Doğu Anadolulusuna kadar Türkiye’nin her yerinden insanla çalışmaktayım. Beklentilerimizin ve taleplerimizin çoğu ortak ama kültürel ve siyasi farklılıklardan kaynaklı aynı masa etrafında konuşamıyoruz.
Örneğin Tokatlı Niyazi Usta beni seven ve takdir eden biri. “Seni takdir ediyorum dürüst birisin iyi bir ustasın ama Kürtleri desteklediğin aklıma geldiğinde vazgeçiyorum. Polisle çatışan, dükkanları, belediye arabalarını yakanları savunuyorsun” diyor. Niyazi Usta ile aramızdaki anlaşmazlığı çözmek için “Bizim de sorunlarımız var diyorum. Patron hepimizi günde 1 saat fazla çalıştırıyor. Sabah 8 akşam 6. İş ve sağlık güvencemiz yok, uzun çalışma saatleri düşük ücretler vs. bunları nasıl çözelim? Tarif et” dediğimde ise kendine güveni olmadığı ve gücünü fark etmediği için “Benim 10 yıllık ev kredisi borcum var. Benim yapacak bir şeyim yok. Zaten kimse de bir şey yapamaz, yapmaya çalışanı da hemen kapının önüne koyarlar” diyor.
Fabrikada çalışan AKP’li arkadaşların çoğu sessiz ve pişman. AKP’nin iktidar olduğu günden bu yana işçiye hiçbir kârları yok. Asgari ücrete yapılan zamla diğer ihtiyaç ve tüketim kalemlerine yapılan zamların arasında uçurum var. “Kira, sağlık, eğitim mutfak masrafları derken ay sonunu zor getiriyoruz” diyenler var. Ama içlerinde nefret ve şiddet dolu konuşanlar da var, onların hiçbiri böyle bir eleştiri getirmiyor.
Kastamonulu Mevlüt 19 yaşında. “Benim siyasetle işim olmaz. Çünkü gelen çalıyor giden çalıyor” diyor. “Neden MHP’lisin dediğimde”, “Bilmiyorum” diyor. “Peki ne düşünüyordun” dediğimde, hiçbir şey söylemiyor. Ama tek derdi HDP binalarını yakmak ve yıkmak.
Konuştuğum bir diğer arkadaş resmi tatiller ve 1 Mayıs gibi günlerde çalışmak zorunda olduklarını ve mesai olarak ücretlendirilmediklerini söylüyor. Bir diğeri ise sigorta ödemelerinin düşük yatırıldığını, rapor farklarının verilmediğini, asgari geçim indiriminin verilmediğini anlatıyor.
Urfa’dan gelen gurbetçi olarak gece gündüz çalışan ve yatılı kalanlar var işyerinde. İşyerinde somut bir adım atan ya da bir fikri olan yok. Teslim olmuş ve kabullenmiş bir grup işçi ve kılını kıpırdatmayan bir çok yönetici var. Her yer aynı bu durum düzelmez diyenlerin sayısı oldukça fazla.
Bütün bunların düzelmesi için barış içinde ve kardeşçe yaşamak için, haklıyı haksızı ayırt etmek için bizim bir şeyler yapmamız gerekir dediğimde genelde olumlu cevap alıyorum. Ama ilk adımı kimin atacağını ve onu kimin takip edeceği konusu anlaşamadığımız ve çözemediğimiz bir durum haline geliyor. Herkes bir başkasından bekleyip dururken gelişmeler hep bizim aleyhimize oluyor. Savaşı şiddeti destekleyenler de var, barış isteyen de... Bence ne savaşı ne de barışı biliyoruz. Çünkü sessiz kalmak, izlemek doğruymuş zannediyoruz. Ama bu olumsuz tablo her yerde aynı değil. Kazanan, hakkı için kavga eden, sokağa çıkan diğer insanları gördükçe mücadele etmek isteyen herkesi ortaklaştıran bir durum da var memlekette.
Ağır ve düzensiz çalışma koşullarının birilerinin işine yaradığı kesin. Tıpkı kardeş kanı ve masum insanların ölümünden medet umanlar gibi. Ama biz çalışanlar bazen farkına bile varamıyoruz. Bunun için ne yapmak lazım? Herkes bu durumu düşünüp kafa yormalı gerekirse hakkı için kavga etmeli diye düşünüyorum.
Bu mektubu yayınlayan Evrensel gazetesinin okurlarının da bu soruna kafa yoracaklarını, düşüneceklerini biliyorum.

ÖNCEKİ HABER

Nusaybin’de sokağa çıkma yasağı yarın sabah kaldırılacak

SONRAKİ HABER

Latin Amerika Kadın Buluşması sona erdi: Haklarımız ve halklarımız için mücadeleye

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa