25 Eylül 2015 00:50

Mezopotamya’nın Efes’i: Dara

Paylaş

Fatih POLAT
Dara

Dara antik kentini ilk olarak, Ayşe Gökkan’ın belediye başkanlığı döneminde, Nusaybin Belediyesi tarafından, 8-9 Mayıs 2010 tarihlerinde gerçekleştirilen “Mezopotamya Tarihinde Nusaybin” başlıklı sempozyuma gittiğimde gördüm.
Dara antik kenti, günümüzdeki ismi ile Dara köyü, Mardin’in 3 kilometre güneydoğusunda ve Nusaybin’in ise batısında yer alıyor. Suriye tarafında sınıra yakın Amuda’nın da 7 kilometre kuzeyindeki Dara, coğrafi olarak Mezopotamya ovasının bitip Tur Abdin Dağlarının başladığı yerde bulunuyor.

Beş yıl önceki o ilk gidişimde bugüne kadar, Anadolu’da Ege ve Akdeniz’deki antik kentleri gezmiş olmakla sınırlı bir tarihi ve arkeolojik deneyime sahipken, şimdi önümde sarı ile kızıl arası bir renge çalan başka büyük bir uygarlığın kapısının açıldığını hissetmiştim.

SARI VE KIZIL ARASINDAKİ RENK ŞÖLENİ

Bu, eski Mardin evlerinden tutun, Mezopotamya’nın başka bir dolu tarihi yapısında görebileceğiniz hakim bir renk-tir. Eski Mardin evlerinin üst kısmından, Suriye’ye doğru baktığınızda önümüzde sapsarı Mardin Ovası görülür. Bu renk, sabahın ilk ışıklarında başka, güneşin dik indiği saatlerde başka, akşam gün batımında da başka bir güzellikte görünür gözünüze.
Daha çok kullandığımız dekoratif ev eşyalarında, sonradan verilmiş eskitme görüntüsü olarak rastlanan bu pastel renk Dara kentinde canlı bir gerçeklik olarak önünüzdedir. Kendinizi o sarı ile kızıl arasında, birbirine geçişken harika renk tonlarının arasında bulursunuz.

SU SANRIÇLARI VE HARİKA TAŞ YAPILAR

Beş yıl önceki gelişimizde kazı çalışmaları sürüyordu. Şu andaki ile kıyasladığınızda daha sınırlı bir alan açığa çıkartılmıştı. Ancak, o gelişimizde de halk arasında zindan denilen ama aslında bir su sarnıcı olarak inşa edilmiş olan ve Bizans mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan yerin altındaki o görkemli yapıyı gezmiştik. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğimiz son gidişimizde de gezdiğimiz bu muazzam taş yapı sapa sağlam duruyor ve ziyaretçilerine gerçekten tarihin büyük bir zenginliğine tanıklık etme zevkini yaşatıyor.

Onun dışında Dara antik kentinin en özgün yapılarından birisi olan su kanalları, kente damgasını vuran en büyük özelliklerinden biri olan suya dair özgün yapılar olarak varlığını konuyorlar. Zamanın yol açtığı aşınmalar dışında bu yapıların, karakteristik özelliklerini yansıtacak biçimde ayakta olduklarını ifade edebiliriz.

ALTI ANTİK KENT ÜSTÜ KÖY

Dara’nın birçok önemli yapıları ise şu anda yerin altında bulunuyor ve üzerlerinde köy evleri inşa edilmiş durumda. Bazı antik taşların da köylerdeki evlerin ‘sağlam duvarları’ olarak işlev gördüğünü söylemek mümkün. Bu, Anadolu’nun başka birçok yerinde de rastlayabileceğiniz bir gerçeklik ve orada yaşayan insanlar da sanki o tarihle iç içe geçerek, o uygarlığın günümüzdeki toplumsal parçaları gibi olmuşlar. Dara antik kentinin bu evlerin ve köyün altında kalan kısımlarının zaman içinde açığa çıkarılma çalışmalarının buranın artık birer parçası olan insanları da mağdur etmeyecek bir biçimde olması gerekiyor kuşkusuz.

ZİYARET ÜCRETSİZ

Dara antik kentinde 1986’da başlayan kazı çalışmaları şu anda devlet bütçe ayırmadığı için belli bir noktada durmuş. Kazılmış olan kısmı da bir açık hava müzesi biçiminde ziyarete açılmış. Ziyaretçilerden hiçbir ücret alınmıyor ve girişteki tabelada, giriş için bir ücret talep edilmesi durumunda belirtilen numaraya şikayette bulunulması isteniyor.

DARA, ADINI NEREDEN ALIYOR?

Peki Dara antik kenti adını nereden alıyor, nasıl bir tarihi hikayeye sahip?  

Dara adının kökenine dair en yayın görüş, Pers Kralı Darius III’ten (Krallık dönemi: MÖ 336-330) geldiği yönünde. Issos savaşının (MÖ 333) ardından savaş alanından kaçtığı belirtilen Darius III’e son darbeyi indirmek için harekete geçen Büyük İskender’in (Krallık dönemi: MÖ 336-323) Nusaybin’den geçtiği biliniyor.

III. Darius’un askeri üssü olabileceği düşünülen Dara, bazı araştırmacılara göre, aynı zamanda Darius’un öldüğü yer.
İmparator Anastasius I’in kentte yaptığı geniş bayındırlık faaliyetleri nedeniyle kentin adı 506 yılında imparatora ithafen ‘Anastasiopolis’ olarak değiştirilmiş. İmparator Justinianus I tarafından yapılan bir dizi onarım çalışmaları yapmış surların duvarları tamir edilmiş ve içteki sur duvarı yeni eklemelerle iki katına çıkarılarak yaklaşık 20 metre yüksekliğe ulaşmış. Kuleler de yaklaşık 30 metreye çıkarılmış. Kalenin etrafında hendekler kazılmış ve içerisine su doldurulmuş. Ve 530’da kentin adı ‘Justiniana Nova’ olarak değiştirilmiş. Tüm bu isim değişikliklerine rağmen, kent orijinal adıyla o kadar özdeşleşmiş ki günümüzde de hâlâ ‘Dara’ adıyla anılıyor.

Dara’nın tarihi çoğunlukla imparator Anastasius I’e dayandırılsa da, kazılarda daha erken dönemlere ait kalıntı ve buluntulara rastlanması kentin tarihsel ve kültürel geçmişinin daha eskilere dayandığını kanıtlıyor. 6. yüzyılın ünlü coğrafya yazarı Stephanus Byzantinus, kentin bir savunma üssü olarak MÖ 3. yüzyılın ikinci yarısında Parth kralı Arsaces tarafından kurdurulduğunu bildirir. Diğer bir görüşe göre, stratejik konumu, tarıma elverişli toprakları ve sahip olduğu zengin su kaynakları nedeniyle daha önce Parth kralı Tiridates I (Krallık dönemi: MÖ 246-211) tarafından kurulmuş ve ‘Dara’ olarak adlandırılmış.

639 yılına kadar Sasani ve Bizanslılar arasında sürekli el değiştirmiş ve savaşlara sahne olmuş olan Dara, 639 yılında bölgenin diğer kentleri gibi Arap hakimiyetine girmiş ve idari anlamda Nisibis’e (Nusaybin) bağlanmış. 18. yüzyılda da günümüzdeki Dara köyü, Dara antik kentinin harabelerinin üzerine inşa edilmiş. Kentteki mimari kalıntıların çoğu erken Bizans dönemine ait. Ve bu kalıntıların toprak üstünde görünen kısımlarının yanı sıra antik Dara’nın birçok yapısının günümüz köy evleri ve toprak altında ve hâlâ ayakta oldukları tespit edilmiş. Çeşitli kaynaklar Dara’daki yapıları, savunma amaçlı yapılar, surlar ve kuleler, kiliseler, hamamlar, saraylar, askerlerin barınacağı yapılar, sütunlu cadde, depo ve küçük sivil yapılar; hendek ve baraj olarak sıralıyor.

ÖNCEKİ HABER

Batman İl Seçim Kurulu, 12 mahallede sandıkları taşımak için YSK'ya başvurdu

SONRAKİ HABER

İspanya bölünür La Liga bölünmez!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...