14 Eylül 2015 00:55

'Cesur olmazsak daha çok yanacağız'

Madımak Katliamı’nı beyazperdeye taşıyan 'Madımak: Carina’nın Günlüğü' filminin yönetmeni Ulaş Bahadır ve Oyuncuları Füsun Demirel ile Rıza Akın’la, filmin çekim sürecini, Madımak’ta yaşanan vahşeti ve toplumsal konulara dair sanatçıların aldığı tutumu konuştuk.

Paylaş

Ahmet ASLAN
Hakan GÜNGÖR
İstanbul

Madımak, Carina’nın Günlüğü”, Madımak’ta yaşananları, kadının toplumdaki yerini araştırmak için Türkiye’ye gelen ve yakılarak öldürülen isimler arasında yer alan Carina Cuanna’nın gözünden anlatıyor.
25 Eylül’de vizyona girecek olan Filmin Yönetmeni Ulaş Bahadır, Carina’nın günlüğünün 10 yıl önce Tuzluçayır Cemevi’nde kendisine hediye edildiğini söylüyor. Günlüğün yeni çevrildiği o günlerde kitap Bahadır’ı çok etkilemiş. 3 yıl önce kitabı tekrar okumuş ve “Madımak anlatılacaksa buradan yola çıkmak en doğrusu” diye düşünmüş: “Orada en dikkatimi çeken Carina’ydı. Türkiye’ye neden gelmişti, nasıl zaman geçirmişti, onu misafir eden insanlar kimdi, nasıl tanışmışlardı? Bunların hepsini merak ederek, inceleyerek başladım senaryoyu yazmaya.”

‘İNSANLAR BU FİLME SAHİP ÇIKMALI’

Sanat üzerindeki baskılar ve sansür mekanizmasına rağmen bu filmi çekmenin cesaret gerektirdiği konusuna değinince Akın, “Cesaret sadece bunu göstermek değil ki. Bu olaylar gerçekten yaşandı. O kadar ezildik, o kadar yok etmeye çalıştılar ki hepimizi, yaşanan bu olayı anlatmak bile cesaret olarak anılır oldu. Daha cesur olmazsak, daha çok yanacağız” diyor.
Filmle ilgili sinemaseverlerden beklentinin ne olduğu ile ilgili Bahadır “Duyarlı, yaşananları vicdanında hisseden ya da toplumsal olarak yüzünü Madımak’a dönmüş insanlar bu filme sahip çıkacak mı? Asıl soru bu” diyor. Bir yapımcı ile görüşmesinde yaşadıklarına değiniyor Bahadır. “Bir firma filme karşı kayıtsız kalmıştı. Sebebini sorunca görüştüğüm kişi ‘Bu olay benim de vicdanımda bir yaradır. Kitle darbe, sol, kimlik sorunu ile ilgili film çekilmesini çok ister. Ama sen çekince zaten bizi anlatıyor deyip sahip çıkmaz’ dedi. Ne yazık ki doğruluk payı var” diye konuşuyor Bahadır. Toplumsal sorunlara dair filmlerin rağbet görmesi halinde bu konulardaki filmlerin artacağını söylüyor.

‘METİN GÖKTEPE’NİN ANNESİNİ OYNAMAK İSTERİM’

Demirel role nasıl hazırlandığı ile ilgili sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Biz aslında bu gibi rollere hep hazırız. Mesela ben Metin Göktepe öldürüldüğünde çok üzülmüştüm ve biri bunun filmini çekse de Metin’in annesini oynasam diye düşündüm hep. Bir cumartesi annesini oynamayı da çok isterim.” Bahadır araya giriyor ve şu bilgiyi veriyor: “Ben Füsun Abla’yı rol için aradığımda bana ‘Oyunculuğu bırakmadan önce oynamak istediğim iki rol vardı, bir Alevi annesi, bir de cumartesi annesi’ demişti.”
Senaryo kendisine geldiğinde Rıza Akın’ın bazı çekinceleri varmış. “Gene birisi konuyu sömürmeye kalkmış olabilir diye düşünmüştüm. Okuyunca sömürmediğini, güzel anlatmış olduğunu anladım” diyor. Bu tür olaylardan bazı insanların ün ve para devşirmeye çalıştığının altını çiziyor Akın, “Alet olmak istemem öyle bir şeye. Bu bana yakışmaz” ifadelerini kullanıyor.
Filmin çekimi sırasında yaşananlara geliyor konu. Akın, “Sete o kadar çok duygularımızla geldik ki, zaman zaman profesyonel olmayı kaçırdık” diyor. Demirel de katılıyor Akın’a.  “Filmde yangını TV’den öğrendiğimiz bir sahne var. O sahnede ağlamamız gerekiyordu. Öyle bir duygu yoğunluğu oldu ki, çekim bittikten sonra yaklaşık on dakika daha ağlamaya devam ettik” diyor Demirel.

‘SİYASETÇİ VE SANATÇI KOL KOLA OLAMAZ’

Füsun Demirel, toplumsal konulara yönelik sanatçıların kayıtsızlığından dert yanıyor. “Sivas filmini konuşurken bir yerler kundaklanıyor Kürt, Alevi kimliğinden dolayı. Bunun için artık sinema, tiyatro okumuş ya da bir şekilde sanatla ilgilenen insanların buna tepki göstermesi ve yaşananlara dair ürünler ortaya çıkarması gerekiyor.” Belleksiz bir toplum olduğumuza da değiniyor Demirel ve  “Siyasi geçmişimiz anlatılmıyor. Aslında sinema bu konuda çok işlevsel” diyor. Sanatın sistemle barışık olamayacağının altını çiziyor Demirel: “Siyasetçi ve sanatçı aynı fotoğrafta kol kola olamaz. Sistem, eleştirildiği oranda gelişme gösterir. Muhalif olup eleştirmek, gösterilmeyen tarafı göstermektir mesele. İnsanlar tek tip bakmaya alıştırılıyor. Okullarda siyasi tarih tek gözden anlatılıyor. Sanatçı farklı bir bakış açısı sunmalı. Politik sinemaya çok inanıyorum.”

‘GENÇLER MADIMAK’TA YAŞANANLARI BİLMİYOR’

Peki film bugüne dair neler söylüyor? “Şu anda yine gözümüzün önünde bir partinin bütün teşkilatları yakılıyor. İçeride insanların can güvenliği olmuyor. Adeta aynı şeyleri tekrar yaşıyoruz” diyerek anlatıyor aslında konunun hâlâ güncel olduğunu.
Akın özellikle bazı gençlerin Madımak’ta yaşananlardan habersiz olduğundan yakınıyor. “Madımak’a dair bilgi ‘hiç’ ölçüde. ‘Sivas’ta bir şey olmuş ama neden Madımak’ diye sorabiliyorlar. Ne olduğunu bilmiyorlar.”
Akın konuyu Gezi direnişine getiriyor. “Geziye katılan gençler, ‘Meğer doğuda neler oluyormuş da haberimiz olmuyormuş’ dediler.” Bu filmi izleyenlerin, “Demek ki bugün Cizre’de de aynı şeyler oluyor, insanları yakıyorlar ama biz duymuyoruz” demesini umuyor Akın. Son sözleri yine Akın söylüyor: “Yakın tarihe ait bir şey yapmak zor. Bu film yarı belgesel niteliği ile çok değerli  Yıllar sonra ne olduğunu anlamak için gösterilecek bir film. Bu ülke nasıl bir ülke diye soruyorlarsa gidip izlesinler, bu ülke böyle.”

ÖNCEKİ HABER

İşçi Partisi'nde Corbyn rüzgarı

SONRAKİ HABER

Şantiyedeki işçiler dışarı çıkmamış günlerce...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...