13 Eylül 2015 00:52

DPD Duisburg’dan mektup var: Sizin yüzünüz niye kara?

Toplantılarda sorunlarını dile getiren işçileri de baskı altına alıyorlar. Sefa gibi işçiler eve gittiklerinde çocuklarının yüzüne onurluca bakabiliyorlar peki bizim BR başkanımız ve onun kankaları acaba eve gittiklerinde çocuklarına hangi yüze bakabiliyorlar?

Paylaş

Duisburg DPD’den bir işçi
Almanya

Duisburg DPD’de çalışıyorum geçenlerde Gazeteci Yılmaz Özdil’in Soma maden işçisi Sefa Köken ile ilgili yazısını okuyunca kendi çalıştığım Duisburg DPD’deki işçi temsilciliğimizin tutumuyla kıyaslama gereğini duydum ve bu iki tutumu gazete aracılığıyla paylaşmak gereğini duydum. 

İNSAN KALMAYI TERCİH EDEN EMEKÇİNİN ÖYKÜSÜ

Özdil’in Soma maden işçisi Sefa Köken’le ilgili yazısını özetlersek; Sefa 7 yıl Soma madeninde çalışmış ve bir gün göçük oluyor, 1 işçi arkadaşı göçük altında kalıyor. Sefa 4 saat uğraştıktan sonra çıkardığında arkadaşı çoktan vefat etmiştir. Müdür Sefa’yı çağırıyor diyor ki çıkardığımda yaşıyordu sonrasını bilmiyorum diyeceksin; bununla işveren kanunlar karşında korunmuş olacak. 

Sefa savcının karşına çıktığında olan biteni olduğu gibi anlatıyor, eğer gerekli önlemler alınmış olsaydı arkadaşım ölmezdi diyor. Sefayı hemen işten atıyorlar, tazminatsız. 

Sefa iki yıl Aliağa’da gemi sökümünde çalışıyor ve daha sonra tekrar Soma’ya dönüyor ve madende işe başlıyor yaklaşık iki yıl çalışıyor. Eşi hamile, doğum geciktiği için doğumu sezaryen gerektirdiği için eşini Bergama Hastanesi’ne götürmek için bir gün izin alıyor.

Tam hastanede eşini doğuma aldıklarında Sefa’ya telefon geliyor madende yangın çıkmış diye, hemen Soma’ya geri gidiyor ve ilk ocağa inenlerin arasında yerini alıyor. 200 işçi arkadaşının cenazesini çıkartıyor. Arama ve tarama işlemleri tamamlanıncaya kadar orada kalıyor, Bergama’ya döndüğünde kızı Cemre 4 günlük olmuş. Sefa ilk arkadaşını kaybettiğinde savcıya anlattıkları dikkate alınmış olsaydı belki 301 arkadaşı ölmemiş olacaktı. Ve bir ay önce hükümet karar alarak kömür madenlerinde patlamayı önleyici sistemlerin standartlara uyumlu hale getirilme süresini 2020 yılına kadar uzatmış. Sefa daha önce işten atılmıştı, onun için işini kaybetmemek için susabilirdi, patronun adamı olabilirdi, sendika ağası olabilirdi, dayıbaşı olabilirdi. Bunların hepsini elinin tersiyle itti. Ve insan kalmayı tercih etti; hiç tereddüt etmeden TV kanallarına çıkıp işverenin ihmallerini, teftişlerin rezaletini, sendikanın oradaki pasifliğini ve madendeki çalışma koşullarını anlattığı için şak diye işten atıldı. Ve artık işveren şimdi İzmir’in Kınık ilçesinden olanları işe almıyor ve onlara Sefa’nın köylüsü olduğunuz için sizi işe almıyorum diyor. Bununla da baskı yapabileceğini düşünüyor. 

Evet, namuslu Soma maden işçisi Sefa Köken’le ilgili Özdil bunları yazıyor. 

VE İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALAMAYANLARIN ÖYKÜSÜ

Şimdi çalıştığım Duisburg DPD’de yaşananları özetlersek 2008’de DPD işi taşeron firma Ergo’ya devretti. Biz taşeron firmada çalışmak istemediğimiz için bize çıkış verildi. Mahkemeye gittik gördük ki kanunlar bizden çok işverenlerden yana. O zaman anladık ki işimizi kaybetmemek için bu sefer de birleşip taşerona alınmak için dışarıdan mücadele etmeye başladık, yaklaşık bir yıldan fazla dışarıda mücadele ettik ve geri alındık. Bu süreçte birçok şey öğrenmiş olduk; ilk olarak bütün arkadaşlarımızı sendikaya üye yaptık. İşçi temsilciliğini kurduk, bazı haklar elde ettik. 

Zamanla işçi temsilciliği süreç içerisinde bu kazanılan hakları sanki sadece betriebsrat (BR) başkanı ve birkaç üyesi yapıyormuş gibi imaj yaratarak ve bizim gücümüzü kullanarak kendilerini işverene pazarlamaya başladılar. Betriebsrat başkanı ‘umschaltgleiter’ pozisyonunu aldı,  yani yönetici oldu. Diğer iki betriebsrat üyeciden biri schichtleiter diğeri küçük bir bölüm yöneticisi oldu. Tabii ki bunların aynı zamanda ücretleri de yükseldi. 2012’de Ergo geri çekildi ve işi tekrar DPD aldı. 

Bundan dolayı işçi temsilciliği seçimi yenilenmek zorundaydı. Yukarıdaki üç şahıs artık eskisi gibi işçilerden yana olmadıkları için daha önce DPD lojistik işini daha fazla kâr ettirmek için Ergo firmasına devredilmesini sağlayan denetleme pozisyonundaki kişiyle aynı listeden aday oldular. Çünkü artık aynı taraflardaydılar ve işçileri nasıl kandıracaklarının hesabını yapıyorlardı. Bu seçime 4 liste katıldı. Bunların listesi 9 kişi çıkarttı, diğer bir liste 2 kişi çıkarttı. Toplam 11 kişilik bir betriebsratımız var. 3 liste birleşip, seçimde hile oldu, diye mahkemeye başvurdular (seçim kurulu da zaten 9 kişilik betriebsratı kazananlardan oluşuyordu) özellikle bu meseleden dolayı betriebsrat başkanı aynı zamanda şef olan zat bu arkadaşlarımızdan öç almak için kapı arkasından işverene bunlara çıkış verdiriyor diğer taraftan ise betriebsrat olarak da onay veriyorlar. Arkadaşlarımız mahkemeyi kazanıyor, geri geliyorlar, birkaç gün sonra tekrardan arkadaşlarımıza ali cengiz oyunu yaparak çıkış veriyorlar. BR başkanı aynı zamanda sendika sekreteri üzerinde öyle bir hava yaratmış sanki bütün üyeleri kendisi yapmış gibi, eğer sendika çıkış verilen sendika üyelerine sahip çıkarsa o zaman bütün üyeleri sendikadan istifa ettirecek gibi bir hava yaratıyor ve bundan dolayı da sendika çıkışı verilen üyelerine sahip çıkamıyor. Bir diğer noktada da normalinde yani 11 kişilik bir Betriebsrat Gremium da Freigestellte (işten muaf BR üyesi) hakkı var, bunu betriebsrat başkanı şef olduğu için kendisi kullanamıyor. Eğer kullanırsa şeflik pozisyonunu bırakması lazım. Eğer bir başka BR üyesi bu görevi yaparsa o zaman BR başkanının şef olduğunu işçiler daha iyi görmüş olacak, onun için BR başkanı bu işten muaflık  hakkını kendi ayıbını örtmek için kullandırtmıyor. Tabii ki diğer taraftan maddi olarak da işverene hediye etmiş oluyor.

DPD’de 450 avro temelinde çalışan yaklaşık 200 işçinin izin parası ve rapor aldıkları zaman da hastalık parası ödenmediği için DPD önünde bildiri dağıttığında işverenden ziyade bizim işçi temsilcisi olan ve bu işçi temsilciliğine seçildikten sonra pozisyon sahibi olanlar, bildiri dağıtanlara saldırmaya kalkıştılar. Bunlar işçilerin emeği üzerinden pozisyonlarını yükselttiler ve şimdi de biz işçilerden korktukları için işyerinde iki üç arkadaşımız bir araya geldiğinde BR üyeleri bize müdahale ediyor, bizim bir arada olmamızı engellemeye çalışıyorlar. Bu yetmiyormuş gibi yasal olarak senede en az 4 kere işyeri toplantısı (betriebsversammlung) yapılması gerekirken bunu bile yapmak istemiyorlar ve yasalara karşı gelmiş oluyorlar. 

Bu toplantılarda sorunlarını dile getiren işçileri de baskı altına alıyorlar. Ama unutuyorlar onlar insanlıklarını kaybettiler Sefa gibi işçiler eve gittiklerinde çocuklarının yüzüne onurluca bakabiliyorlar peki bizim BR başkanımız ve onun kankaları acaba eve gittiklerinde çocuklarının ve ailesine hangi yüzle bakabiliyorlar? Sefa maden ocağında çalışıyordu yüzü ondan dolayı karaydı, ya sizin yüzünüz niye kara?

ÖNCEKİ HABER

Gürses, Gencebay ve Tayfur’un söz yazarı Ali tekintüre: Arabesk halin arzıdır yılgınlık değil

SONRAKİ HABER

Esenyurt halkı soruyor: Çocuklarımızı savaş için mi büyütüyoruz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...