05 Eylül 2015 08:53

Gördüklerimiz aslında gördüklerimiz değil!

Herhalde önyargılarla yaşamak kadar hayatta korkutucu bir şey olamaz.Ben Sultanbeyli’de çalışıyorum. Çalıştığım yerden çok nadir araba geçse de çok dik bir yokuşun tam ortasındayız. Haliyle geçen arabalar da hızlı geçiyorlar.

Paylaş

Elif BAYDUR

Herhalde önyargılarla yaşamak kadar hayatta korkutucu bir şey olamaz.
Ben Sultanbeyli’de çalışıyorum. Çalıştığım yerden çok nadir araba geçse de çok dik bir yokuşun tam ortasındayız. Haliyle geçen arabalar da hızlı geçiyorlar.
Hemen bizim dükkânın üst sokağında bir ev var. Evde bir aile. Kadın-koca ve ideal (!) olan üç çocukları var. Gündüzleri çocuklar ayaklarında terlik olmadan geziyorlar. Tuvaletlerini üzerlerine yapıyorlar ve akşama kadar o kıyafetlerle sokaklarda geziyorlar. Bu hafta üç kere araba çarpıyordu. Mahalledeki çocuklar her seferinde kollarından çekip kazaya engel oldular. Bizim dükkânda bir sürü kedi var. Mahalledeki çocukların hepsi gün içerisinde dükkâna gelip kedileri seviyorlar. Onlar gelirken bu üç küçük kız kardeş de geliyor. Çocuklar hep sokakta.
Ben ise; hep kadına önyargıyla yaklaştım. Aslında toplumun bana sunduğu anne modeline aykırı bir anne gördüğüm için de olabilir. Neden çocuklara bakmıyor. Çocuklar açlar. Kirliler. Başına buyruklar. Hep kadını suçladım.
Pazartesi günü ise diğer günlerden farklıydı. Sabah işe geldim. Kedilerin yemeklerini dışarıya koyuyordum. O sırada çocuklarda bizim dükkânın oradaydı. Anneleri bir sinirle geldi. Çocuklara birkaç tokat atıp eve sürüklemeye başladı. Ben de kadına sesimi yükselterek “Ne yapıyorsun sen! Bir şeylere sinirlenmişsin ama sinirini çocuklardan alamazsın. Onlar günahsızlar, vurma onlara!” diye bağırdım. Kadın bana dolu gözlerle baktı. “Benim günahım neydi peki?” dedi ve eve doğru çıktı. Bir afalladım ama kadına öfkem dinmemişti. ‘O zaman doğurmasaydın!’ diye kendi kendime konuşuyordum. Burası küçük bir mahalle. Benim kadına bağırdığım saniyesinde duyulmuş. Üst kat komşunun kızı geldi. “Elif abla o dünden sinirli, o yüzden öyle davranmış olabilir” dedi. “Dün ne oldu ki?” diye sordum. Bana biraz anlattı. O sırada kendimden, düşüncelerimden her şeyden utandım işte. İçtiğim sigaraları sayamadım. Ve hemen kadının yanında buldum kendimi.
Yanına gittiğimde ağlıyordu. “Oturabilir miyim?” dedim.  “Buyur” dedi. “Abla haddim olmadan hakkında bir şeyler öğrendim” dedim. O sırada göz bebekleri büyüdü; “Ne öğrendin?” diye sordu. “Eşinden şiddet görüyormuşsun?” dedim. İlk yüz saniye herhalde sustu. Yere baktı. Sola doğru döndü çocuklarına baktı. Sonra yumdu gözünü ağzını açtı.
“Ben Bitlis’liyim. Bizde kocayı boşamak yok. Kuma var. Herif benim üzerime bir kadın daha getiriyor. Ama kadın kocasından dayakta yese, tecavüze de uğrasa, kadın boşayamaz. Evlendirilmeden önce köyümde ailemden dayak yiyordum ama mutluydum. Ailem vardı yine de yanımda çünkü.
Burada kimsem yok. Bizim herifin bir ablası var. Düşman başına bile diyemem. Geçen gün çocuklar sokakta ayakkabısız koşuyorlar diye geldi bana okkalı bir tokat attı. Dişim kırıldı zannettim. Akşam bizim herife söyledim. Ablan bana vuruyor diye. ‘Sen sus. O benim ablam. Vurur da, sever de, büyüğümüz o bizim’ dedi… Ben böyle oturuyorum. Ya onun ölmesini bekliyorum ya da kendi ecelimin gelmesini bekliyorum. Çocuklara bez alamıyorum. Eve ekmek alamıyorum. Bir gofret alamıyorum. Bunları almak için çalışmak lazım. Ama çalışmama da izin vermiyorlar. Çalışmadan ben nasıl para kazanacağım ki. Bana para da vermiyor. Param yok dediğimde dayak yiyorum. Markete 7 TL borç yaptım. Şu an söyleyemiyorum. Söylesem dayak yiyeceğim çünkü. Biliyor musun insanlar dağa çıkanlara terörist diyor. Ama neden çıktıklarını bilmiyorlar. Ben de gitmek isterdim. En azından onurlu bir şekilde ölürdüm. Burada dayaktan ölmezdim” dedi.
Bu konuşmalar üzerine sığınma evlerinden bahsettim. ‘”Cehennemin dibine de gitsem beni bulurlar. Gidemem. Zaten üç çocuğum var. Nereye gideceğim ki!” dedi.
Sizlere yazmak istedim. Çünkü sizlerden yardım istiyorum. Evet şiddete maruz kalan belki cinsel hayatlarında tecavüze uğruyor. Ama o kadar çok sindirilmiş ki kocası ve onun ablası tarafından. Belki ona destek için mektup yazarsınız. Bir şeyler söylemek istersiniz. Bence ona bu çok iyi gelir ve kendi hayatı ile ilgili bir şeyleri düzeltmek için cesaretlenir. Kadın arkadaşımızın oturup da ölmesini beklemek istemiyorum. Evet önce kadının istemesi lazım bizim ona yardım etmemiz için. Ama kendisinin de istemesi için yine bize ihtiyacı var. Mektuplarınızı bekleyeceğim.
 

ÖNCEKİ HABER

Neden uçmasınmış kadınlar da?

SONRAKİ HABER

İlerlerken yürürken, birlikte!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...