01 Eylül 2015 00:30

Suçlama kurgu, işkence gerçek

Bir ihbar mektubu gerekçe gösterilerek Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesinin failleri oldukları gerekçesiyle tutuklanan 3 kişinin dosyası skandallarla dolu. Tutuklananların yakınları ve avukatların anlattıkları suçlamaların ve delillerin kurgu olduğunu gösteriyor.

Paylaş

Erdal İMREK
İstanbul

Suruç’ta 20 Temmuz’da düzenlenen bombalı saldırıda 32 gencin katledilmesinden sonra 22 Temmuz’da Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde Feyyaz Yumuşak ve Okan Açar isimli polislerin evlerinde vurulması, devlet yetkilileri tarafından ‘çözüm süreci’nin sona erip, çatışmaların yeniden başlamasının gerekçesi olarak sunuldu. 2 polisin öldürülmesinden bir gün sonra gözaltına alınan ve daha sonra yanlış bilgilerle dolu bir ihbar mektubu gerekçe gösterilerek olayın failleri oldukları iddiasıyla tutuklanan Sedat A, Mehmet Naci Y. ve Ömer K’nin dosyası skandallarla dolu. Araçlarına gelen haciz nedeniyle durdurulan, karakola götürülen, gece saatlerinde aniden bir ‘ihbar mektubu’ gerekçe gösterilerek mahkemeye sevk edilip tutuklanan gençler hem karakolda hem cezaevinde ağır işkencelerden geçirildi. Dosyaya konan gizlilik kararı nedeniyle avukatlar savunma dahi yapamıyor.
Tutuklanan gençlerden Sedat A’nın abisi Abdurrahim A, Dosya Avukatı Hüseyin Akay ve gençlerin Osmaniye Cezaevinde maruz kaldığı işkenceyi inceleyen İHD Adana Şube Eş Başkanı Avukat İlhan Öngör’le gençlerin gözaltına alınmalarından, cezaevine yollanmalarına kadar geçen süreci konuştuk.

HACİZ NEDENİYLE KARAKOLA GÖTÜRÜLMÜŞLERDİ
Sedat A’nın ağabeyi Abdürrahim A’nın gazetemize verdiği bilgiye göre kardeşi ve arkadaşlarının bulunduğu araç olaydan bir gün sonra, dayısının taziyesinden çıkarken durduruluyor. Polis araç üzerinde haciz olduğunu ve aracı bağlayacaklarını söylüyor. Abdürrahim A. bundan sonrasını şöyle anlatıyor; “İşlemler uzun sürünce kardeşim polise ‘Emniyete gidelim, burada boşuna beklemeyelim’ diyor. Kardeşim araçta bulunanlarla birlikte, arabayı alıp emniyete gidiyor. Ben akşam saat 20.00 civarında gittim. Emniyetin bahçesinde oturuyorlardı. Herhangi bir kötü muamele yoktu. İhtiyaçlarını karşılamak için emniyetin dışına da çıkıyorlardı. Ben polise ‘Neden bu kadar uzun sürdü’ dedim. GBT sorgusu yapacağız, sistem yok şu anda, gelince kontrol edip salıvereceğiz’ dedi. Bu durum gece 12’ye kadar sürdü. Gece 12’den sonra kardeşim Sedat A. kuzenim Hasan A. ve araçta bulunan Mehmet Naci Y’yi. sorgulamak üzere emniyetin içine götürdüler.”

KARAKOLDA BAŞLAYAN İŞKENCE
Kardeşi ve yanındakilerin o ana kadar polisleri öldürmekle suçlanan kişilere uygulanabilecek hiçbir muamele görmediğini, çok rahat olduklarını dışarı çıkıp, gelebildiklerini anlatan Abdürrahim A, “Gece 12’de sorguya alındılar. Gece 1 gibi evlerimizin basıldığını öğrendim. Gece saat 04.00 sularında kardeşimin Urfa Terörle Mücadele Şubesine götürüldüğünü öğrendim. Sabah ben de gidip kardeşimi sordum. Görüşemeyeceğimi ve oradan ayrılmamı söylediler. Bunun üzerine HDP Urfa Milletvekili Leyla Güven’le görüştüm. Leyla hanım, avukatların 3 kez gittiğini fakat görüştürmediklerini söyledi. Akşam 8 gibi baroya bağlı 10 avukat ve Leyla Hanım TEM’e girdi. Çocukların işkence dayak ve kötü muameleye maruz kaldıklarını tespit ettiler” dedi.

ANİDEN ORTAYA ÇIKAN İHBAR MEKTUBU
3 gencin 4 gün boyunca Urfa TEM’de tutulduğunu ve daha sonra Ceylanpınar Adliyesine getirildiğini söyleyen Abdürrahim A, “Burada hakim kuzenim Hasan’ı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı, Sedat ve Mehmet Naci Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi” dedi. Gençlerin gözaltı gecesi aniden ortaya çıkan bir ihbar mektubu gerekçe gösterilerek tutuklandığını söyleyen Abdürrahim A, bu mektubun kurgu olduğunu belirterek şu önemli bilgiyi veriyor, “Mehmet Naci Y’nin babasının adı Cuma Y. Ceylanpınar’da çilingir ustası Cuma Y. diye biri daha var. Mektubu yazan kişi, Mehmet Naci’nin babasının çilingir olduğunu ve öldürülen polislerin kapısını da Mehmet Nuri’nin açtığını söylüyor. Polis de işkencede ‘Senin baban çilingirmiş, kapıyı sen açmışsın’ diyor. Ama sadece isim benzerliği var, Mehmet Nuri’nin babası Cuma Y. çilingir falan değil. TİGEM’de çalışan bir bekçi. Gerçek dışı beyanlarla bu çocukları suçluyorlar” dedi

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ İŞKENCEYİ İNCELEYECEK
Kardeşi ve Mehmet Nuri Y’nin daha sonra Osmaniye 1. No’lu T Tipi Cezaevine sevk edildiklerini belirten Abdürrahim A, “Burada ağır işkencelere uğramışlar. “Urfa İHD’yi aradım onlar da Adana İHD Şube Başkanıyla görüştü ve bir heyet cezaevine gitdip, çocuklarla görüşerek, dayak ve kötü muameleyi raporlaştırdı” dedi.
Uluslararası Af Örgütü İstanbul Şubesiyle de görüştüğünü belirten Abdürrahim A, “Onlar da cezaevini aradı fakat net bir cevap alamadı. Uluslararası Af Örgütünden beni arayan biri bir eylem planı hazırladıklarını, cezaevine bir heyet göndereceklerini söylediler” dedi. Hiçbir delil olmadan kardeşinin gözaltına alınması, tutuklanması ve işkenceye uğramasının insani ve hukuki olmadığını söyleyen Abdürrahim A, “Dosyada gizlilik kararı olduğu için neler olup bittiğini de bilmiyoruz. Avukatlar aracılığıyla gizlilik kararını ve işkenceyi Anayasa Mahkemesine taşıyacağız. Kardeşim ve arkadaşları haciz nedeniyle gözaltına alındı ama daha sonra bu cinayetleri onlara yüklemek istediler” dedi.

İŞKENCE VE ‘KAFANIZA SIKACAĞIZ’ TEHDİDİ
Sedat A., Mehmet Naci Y. ve Ömer K. tutuklandıktan birkaç gün sonra bir grup siyasi tutukluyla birlikte E Tipi Kapalı Cezaevinden Osmaniye T Tipi Kapalı Cezaevine sürgün edildi. İki genç Osmaniye Cezaevine gider gitmez çok ağır işkencelere uğradı. Geçtiğimiz hafta cezaevine giderek Osmaniye’deki işkenceyi inceleyen ve tutuklularla görüşen heyette bulunan İHD Adana Şube Eş Başkanı Avukat İlhan Öngör cezaevinde yaşananlara ilişkin gazetemize konuştu.
Gençlerin cezaevine getirilir getirilmez işkence sürecinin başladığını söyleyen Öngör, jandarma komutanının gençleri, “Burası Suriye gibi olursa ilk öldüreceğimiz kişi sizlersiniz. Sakın uyumayın bir gün gelip kafanıza sıkacağız” şeklinde tehdit ettiğini söyledi.
Gençlerin cezaevinde komutan ve askerler tarafından feci şekilde dövüldüklerini, saatlerce askerler tarafından sorguda tutulduğunu belirten Öngör, “İşkenceden sonra da gardiyanlara ‘Bunlar polis katilidir, ona göre muamele edin’ diyorlar” dedi. Asker ve gardiyanların tutukluları ölümle tehdit ettiklerini belirten Öngör, “Burası Suriye gibi olursa ilk öldüreceğimiz kişi sizlersiniz. Sakın uyumayın bir gün gelip kafanıza sıkacağız” diyorlar. Asker ve gardiyanların tutukluları ayrı odalara alarak saatlerce işkence yaptığını söyleyen Öngör, “Komutan Sedat A’ya ‘Sizi her hafta başka bir gerekçeyle dışarı çıkarıp döveceğiz’ diyor. 30 asker tutsakları bir odaya alıp, coplarla işkence ediyor. Mehmet Nuri Y’ye ‘Erkekseniz polisleri karşıdan vursaydınız, niye ensesinden vurdunuz’ deyip 20 asker dövüyor” şeklinde konuştu. Bir komutanın tutukluları PKK Lideri Abdullah Öcalan’a küfretmeye zorladığını anlatan Öngör, “Tutuklular bunu reddedince işkence ediliyor. Askerlerden sonra da gardiyanlar bir odaya alarak işkence ediyor” şeklinde konuştu.

SANIK AVUKATLARI DOSYAYA ULAŞAMIYOR
Polisleri öldürdükleri iddiasıyla tutuklanan gençlerin dosyasına bakan Avukat Hüseyin Akay da hukuki süreci Evrensel'e değerlendirdi.
“Ölenler emniyet mensubu olduğu için bir ön yargı mevcut” diyen Akay, “Çocuklar daha gözaltındayken işkence görüyor. Bir mektuptan söz ediliyor. Sedat A’ya bu ihbar mektubunu gösteriyorlar. Bilgisayar çıktısı şeklinde. Aslında haciz nedeniyle karakola götürülüyorlar ama bu mektuptaki iddialar nedeniyle gözaltına alındıklarına dair bir tutanak imzalatıyorlar” dedi. Mektupta ne yazdığını sorduğumuz Akay, “Mektupta, ‘Vicdan azabı duyuyorum, bu kişiler polisleri öldürdüler. Mehmet Nuri’nin babası çilingir. Kapıyı o açtı, içeri öyle girdiler’ gibi şeyler yazıyor. Mektubu yazan ‘ben Zeki’ diye de imza koymuş” dedi.
İhbar mektubundaki ‘çilingir’ konusunun bu ihbarın bir kurgu olduğunu gösterdiğini söyleyen Akay, “Müvekkilin babası çilingir değil. O isimde bir çilingir var ve böyle düzmece bir mektup hazırlanmış. Müvekkillerin bu olayla uzaktan yakından ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Ama dosyaya erişemediğimiz, delilleri görüp ona göre bir savunma da yapamadığımız için aksini ispat etmeye gücümüz yetmiyor. Benim kanaatim gerçek faillerin dışarıda olduğu yönünde. Emniyet failleri bulamamak kaygısıyla bu çocukları mağdur etti” dedi.
Geçtiğimiz hafta tutuklamanın gözden geçirilmesi hususunun görüşüldüğünü ancak mahkemenin delillerin tamamının toplanmadığı gerekçesiyle tahliye talebini reddettiğini belirten Akay, “Gizlilik kararı nedeniyle savunma hakkı kısıtlanmış durumda. Hakimin savcının insafına kalmış” dedi.

 

ÖNCEKİ HABER

Sığınmacılara yeni duvar: Çember içinde çember

SONRAKİ HABER

Av yasağı bitti, balıkçılar denize açıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa