30 Ağustos 2015 12:39

‘Savaşı ve barışı daha yüksek sesle anlatalım’

Paylaş

Ümit KARTAL
İstanbul

Emek Partisi Küçükçekmece İlçe Örgütü, “İşçiler savaşı ve barışı konuşuyor” başlıklı bir söyleşi düzenledi. Metal, inşaat ve nakış sektörlerinden işçilerin katıldığı söyleşide gazetemiz yazarı Doç. Dr. Nilgün Ongan ve Emek Partisi GYK Üyesi Sabri Topçu da birer konuşma yaptı. Savaşın sınıfsal bir karakteri olduğunu anlatan Ongan, buna karşılık barış talebinin de sınıfsal rengiyle güçlenmesi gerektiğini söylerken, Topçu ise 6 Eylül’de Barış Blokunun yapacağı mitinge katılım çağrısı yaptı.  

7 Haziran’dan sonra, AKP’li birçok yetkilinin barış sürecini bitirme sebeplerinin seçim sonuçları olduğunu açıkça itiraf ettiğini hatırlatan Doç. Dr. Nilgün Ongan şöyle dedi: “AKP 13 yıllık iktidarı boyunca iktidarda kalabilmenin aracı olarak, aslında hesap vermesi gereken her şeyi bir sonraki iktidarının dayanağı haline getirdi. Örneğin halkı yoksullaştırdı, bunun karşısında bu yoksulluğun hesabını vermesi gerekirken, birtakım yardım programlarıyla yoksulluğu iktidar dayanağı haline getirdi. AKP aynı şeyi barış konusunda da yaptı. Barış tüm sosyal haklar gibi bir toplumsal haktır. AKP önce barışı kendi iktidarı için gasbetti. Sonra da ‘beni başkan yapmadığınız için geri alıyorum’ dedi. Neticede ‘Başkanlık yoksa barış da yok’ dediler.”

Başkanlık sisteminin ülkeyi anonim şirket olarak yönetmek üzere bir sınıf projesi olduğunu ifade eden Ongan, bu sebeple de savaşın da sınıfsal bir karakteri olduğunu söyledi.  Gazetelere ‘bu şehri terk edin’ diye manşetler atıldığını, özel harekatların inşaat işçilerine işkence yaptığını hatırlatan Ongan, bu saldırıdan Kürt patronlarla Kürt işçilerin aynı oranda etkilenmediğini söyledi.

Ongan, “Bu süreçte bir memur sözleşmesi imzalandı. O sözleşmeyle memurlar yoksullaştı. Soma Katliamı sonrası güvenlik riskiyle kapatılan madenlerde alınması gereken önlemler 2019 yılına ertelendi. Grevler ve direnişler var, yandaş basın bu hengame içerisinde direnişçilerin terörü desteklediğini propaganda etti. Bu çatışma bir yandan çocukları öldürürken geride kalanlar için de sömürünün daha fazla derinleşip, yoksulluğun daha fazla artacağı bir ortamı da beraberinde getiriyor. KESK ve Kamu-Sen memur zamlarına karşı ortak mücadele çağrısında bulunurken, Memur-Sen ‘devletimiz terör belasıyla uğraşıyor, bir de biz mi zorlayalım’ diyor. Sürdürülen savaş hak gaspının gerekçesi haline getirildiği gibi, bu gaspa karşı hak arama mücadelesinin engellenmesinin de gerekçesi haline getiriliyor” diye konuştu.

HALKIN ÇOCUKLARI ÖLÜYOR

İşçiler açısından en zor sürecin savaş koşulları olduğunu söyleyen TÜMTİS Eski Genel Başkanı ve Emek Partisi GYK üyesi Sabri Topçu da sendikacılık yaptığı dönemden, Körfez Savaşı’ndan ve 90’lı yıllardan örnekler verdi. “Kendimizle hesaplaşmamız lazım. Bu savaşta kimin çocukları ölüyor? Halkın çocukları ölüyor. Asker de,polis de, gerilla da halkın çocuğu. Patronların çocukları asker de olmaz, polis de olmaz. İşyerlerimizde, mahallelerimizde, yüksek sesle konuşmamız lazım. Savaşa çok meraklı olanlar, çocuklarını göndersin” diye konuşan Topçu, savaşın sömürü sisteminin devamı olduğunu söyledi.

Ölmektense asgari ücretle yaşamayı yeğlemenin doğal olduğunu ifade eden Topçu, “Bir tarafta savaş koşulları ve ölmek, diğer tarafta 12-14 saat çalışıp 900-1000 lira maaş almak... Kapitalist sistem işçilere ve çocuklarına böyle bir seçenek sunuyor. Bu sömürü düzenine sessiz kaldığımız sürece çocuklarımıza ve torunlarımıza ihanet ediyoruz”dedi. Yüksekova’da bombalanan evleri görünce insan olarak gözlerinin yaşardığını anlatan Topçu, “Ben Kürt değilim, Türk’üm. Bunun için insan olmak yeterli” diye konuştu. İşçilerin yaşananlardan haberinin dahi olmamasının anlaşılır olduğunu ifade eden Topçu, “12-13 saat çalışıyor, televizyon izleyip gazete okuyamıyor. Bunu anlamamız lazım. Fırın işçilerini öldürüp, gerilla kıyafeti giydirenleri işçi arkadaşlarımıza anlatmalıyız. Gerçekleri gören işçiler adım atacaklardır. İşçiler gerçekleri öğrense neden savaşı istesin?” dedi. 

6 Eylül’de Dünya Barış Günü Mitingi yapılacağını hatırlatan Topçu, “İşçilere açık çağrı yapıp mitinge katılmaları için çaba sarf etmeliyiz” dedi. Topçu, sendikaların Barış Blokuna üyelerini katmayıp temsili olarak katılmasını da eleştirdi.
Etkinlik, işçilerin konuşmalarıyla devam etti. Hakkari’den İstanbul’a inşaatta çalışmaya gelen işçiler, bölgedeki koşulları Türk işçilere anlatırken, İstanbul’da yaşadıkları sıkıntılara karşı da birlikte mücadele etme çağrısı yaptılar.

ÖNCEKİ HABER

Yerel medya ve çevre çalıştayları sona erdi

SONRAKİ HABER

Numune Hastanesi taşeron işçiler: Özel işleri yapmazsak yerimizi değiştiriyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...