30 Ağustos 2015 00:47

El Cezire neden artık Akdeniz’deki ‘göçmenler’ ifadesini kullanmayacak?

Paylaş

Barry MALONE

Bir sabah çocuklarınızı uyandırdığınızı sonra karınlarını doyurduğunuzu, giysilerini giydirdiğinizi hayal edin. Küçük bir kız çocuğunun saçını atkuyruğu yaptığınızı, küçük erkek çocuğuyla ise hangi çift ayakkabıyı giyeceği konusunda tartıştığınızı hayal edin.
Şimdi de, bir yandan bunları yaparken, aynı günün ilerleyen saatlerinde onların zayıf bedenlerine can yelekleri giydireceğinizi ve birlikte -daha önce de aynı yolculuğa çıkan insanları alıp götüren sularda- ilerleyen lastik bir bota bineceğiniz gerçeğini düşünün.
Çocuklarınıza moral vermek için anlatmak zorunda olduğunuz hikayeyi düşünün ya da bu yolculuğu eğlenceli hale getirmek için yapacaklarınızı. Onlara gülümsemek ve korkunuzu saklamak için ihtiyacınız olacak gücü bir hayal edin.
Sonra da başınıza gelen bu olay -savaştan telaşla kaçışınız- sizi ve ailenizi kabaca ‘göçmenler’ olarak tanımlayan bir medya tarafından önemsizleştirilse, ne hissedeceğinizi düşünün. Ve bir de hükümetler ile gazeteciler tarafından sıklıkla kullanılan bu tanıma karşı çıkmak için söz hakkınızın neredeyse hiç olmadığını düşünün.
Akdeniz’in sularında yaşanan korkuyu tarif etmek gerektiğinde bu kapsayıcı “göçmen” tanımı daha fazla kullanım amacına uymuyor. Çünkü bu kelime, sözlük anlamlarından çıkıp insanları kişiliksizleştiren, uzaklaştıran duygusuz, küçümseyici bir söze dönüştü.

O SADECE BİR GÖÇMEN

Plastik bir bot Akdeniz’in sularına gömüldüğünde boğulanlar, sanki yüzlerce insan, hatta yüzlerce sığınmacı değil. Onlar sadece yüzlerce “göçmen”. Kalkmakta olan bir treni geciktirmeye çabalayan ve sizin gibi düşüncelerle, geçmişle, umutla dolu olan bir insan değil o. Sadece bir göçmen, sıkıntı veren biri.
Akdeniz’de boğulan ve çoğu zaten sığınmacı olan bu insanları “sığınmacı” olarak tanımlamamak için politik sebepleri olan hükümetlerin bu tutumlarını daha da mümkün kılıyoruz.
Sadece ekonomik sebeplerle göç eden insanlarla ilgilenenleri dinliyoruz.
Avrupa kıyılarına ulaşmak için her şeyini feda eden insanların büyük çoğunluğunun bunu para için yaptığı hükmü gerçeği yansıtmıyor.

BU İNSANLAR SAVAŞTAN KAÇIYOR

Birleşmiş Milletlerin verilerine göre, bu insanların çok büyük bir çoğunluğu savaştan kaçıyor. Şiddeti sürekli artan korkunç savaş süresince ölü sayısının 220 bin ile başlayıp 300 binden fazlasına ulaştığı Suriye’den kaçanlar, bu insanlar arasında en büyük grubu oluşturuyor.
Geriye kalanların çoğu ise vatandaşlarına genellikle sığınma hakkının tanındığı Afganistan, Irak, Libya, Eritre ve Somali gibi ülkelerden geliyorlar.
Akdeniz’de bir “göçmen” sorununun olmadığını tekrarlıyoruz. Orada, tahmin edilemez acı ve tehlikelerden kaçmaya çalışan çok fazla sayıda sığınmacı ile bazılarını çaresizliğe sürükleyen bir  fakirlikten kaçan az sayıda insan var.
Bu yıl bu koşullar altındaki yaklaşık 340 bin insan Avrupa sınırlarından geçti. Bu elbette büyük bir rakam fakat yine de Avrupa’nın 740 milyon toplam nüfusunun sadece 0.045’i yapıyor.
Bu durum, tek başına 1.8 milyon Suriyeli sığınmacıyı misafir eden Türkiye ve sınırları içinde 1 milyondan fazla Suriyeli olan Lübnan’daki durumla çelişiyor. Bir yandan kendi iç savaşını veren Irak bile sınır komşusuna sığınan 200 binden fazla insana geçici ev olmuş durumda.
Bu sorunun -elbette- kolay bir çözümü yok ve sığınmacıları kabul etmek tüm ülkeler için zor bir görev ama çözüm bulabilmek için gerekli olan da hassas bir diyalog. Ve bu diyaloğun büyük kısmı medya tarafından şekillendiriliyor.
Bu diyaloğu oluşturabilmek ve doğru bilgi verebilmek sebebiyle el Cezire İngilizce’nin haber direktörü Salah Negm, bu bağlamda “göçmen” kelimesini daha fazla kullanmama kararı aldı. Bunun yerine, anlamca uygun düştüğü yerlerde, sığınmacı kelimesini kullanacağız.
Bu iletişim çağında, gazetecilik anlayışımızla, sebebi ne olursa olsun kendini kimsesiz hisseden insanların sesi olabilmek için uğraşıyoruz.
Göçmen kelimesi acı çeken bu insanların söz haklarını ellerinden alıyor. Bu kelimenin yerine sığınmacı kelimesini koymak ise insanlara kaybettikleri bu hakkı verme yolunda -küçük de olsa- bir adımdır.

GÖÇMEN ÖLÜMLERİ HABER DEĞERİ TAŞIMIYOR

Medya olarak biz de bu kelimeyi kullanmakta ısrar ediyoruz. Göçmen ölümleri medya için başkalarının ölüm haberleri kadar önem taşımıyor; ki bu, göçmenlerin hayatta kalmalarının ise hiçbir öneminin olmadığını da gösteriyor. Boğulma faciaları gün geçtikçe haber bültenlerinin daha alt sıralarında yer buluyor. Ölenlerin kimliklerinden ise neredeyse hiç bahsetmiyoruz. Sadece birer sayılar bizim için.
Ve biz bu küçültücü terminolojiyi kullandığımızda, İngiliz Dışişleri Bakanının bu insanlardan  “çapulcu göçmenler” olarak bahsettiği ve nefret söylemi ile ince işlenmiş bir ırkçılığın iltihap gibi yayıldığı bir ortamın oluşmasına yardım ediyoruz.

(Çeviren: Hazel Karakaya)

ÖNCEKİ HABER

Tekman'da şüpheli kadın ölümü

SONRAKİ HABER

Yetmez!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...