28 Ağustos 2015 00:35

Unutmak kolay demişlerdi ama: Ya anılar kaybolmuyorsa?

Hollandalı Psikolog Draaisma bastırılmış anılara ne olduğu, bellek üzerinde daha çok söz sahibi olmanın mümkün olup olmadığı sorularına yanıt arıyor.

Paylaş

Hakan GÜNGÖR
İstanbul

Bellek insana zaman zaman oyunlar oynuyor. Hayır, popüler kitapların sık sık eğildiği pek karmaşık ve nadir görülen zihinsel sorunlardan söz etmiyorum. Gündelik, sıradan ve tam da bu yüzden çok daha tehlikeli hale gelebilenlerden bahsediyorum. Kimi zaman yüzleri, anıları, isimleri unutabildiğimiz gibi, bazen de hiç olmamış, yaşanmamış hadiseleri sahiplenebiliyoruz. Douwe Draaisma’nın “Unutmanın Kitabı- Rüyalarımızı neden hemen unuturuz, anılarımız neden sürekli değişir” kitabı da işte bu sorunlar üzerinde duruyor. Draaisma, Hollanda’daki Groningen Üniversitesinde Psikoloji Tarihi ve Teorisi bölümünde görev yapan bir profesör. Çalışmaları farklı dillere çevrilen ve ödüllere layık görülen Draaisma bu kitabında insan beyninin gizemleri üzerinde duruyor.

ANILAR BİRER UYARLAMA MI?

Draaisma, özellikle duyusal bellek için unutmanın bir kusur olmadığını, onun işlevinin ön koşul olduğunu belirtiyor ve Philippe Lejeune’nin sözlerini aktarıyor: “Her insan içinde, hayat hikayesinin sürekli yeniden gözden geçirilen bir ham taslağını taşır.” Draaisma’nın iddiası, anıların yaşantıların tekrar özetlenmesinden çok yeniden oluşturulması olduğu yönünde. Ona göre anılar, yalnızca bir zamanlar olduğumuz insandan değil, aynı zamanda şimdi olduğumuz insandan da, sadece geçmişten değil anıların canlandığı şimdiki zamandan da etkilenir. Ham taslak bir uyarlamaya tabi tutulur. Draaisma bu uyarlama sırasında bizim edilgen kaldığımız kanısında. Dolayısıyla biri anılarını kitaplaştırdığında yazılanların gerçek olup olmadığı konusundaki itiraz ve tartışmaların beyhude olmadığı sonucuna varabiliriz. O olay gerçekten zihinde kaldığı gibi mi yaşandı? Anılarını yazan isimlere yöneltilen eleştiriler ve “O olay öyle olmadı ki” diye yapılan itirazları belki de daha çok dikkate almak gerekiyor.

BULDUĞUNUZ FİKİR YA SİZİN DEĞİLSE

Unutmanın belki de en can sıkıcı sonuçlar doğuranı, bir fikrin aslında size ait olduğu yanılsamasına kapılmak olsa gerek. Kişi, bir dizeyi ya da melodiyi kendisinin yarattığını düşünerek bir sanat eseri ortaya çıkarabilir. Ancak ya bu çok önceden bilinç dışına etki etmiş başka bir ürüne aitse? Kitaptaki örnekle devam edelim. Gitarist Steve Vai, ‘90’lı yılların ortasında zihninde dönüp duran bir melodiyi şarkı haline getirmeye karar verdi. Besteyi tamamlayıp kaydettikten sonra bir arkadaşına dinlemesi için gönderdi. Arkadaşı beklenmedik bir yanıt verdi: “Tim Rice’nin Chess müzikalinden bir parça kullanmışsın albümde.” Vai itiraz etti, o sadece kendi bestesini yapmıştı. Başkasının müziğini kullandığı yoktu. Ve kaçınılmaz son. Vai, Chess müzikalini dinledi ve yaptığı bestenin müzikalle birebir aynı olduğunu gördü. Vai uzun süre sonra şarkının notalarının bir şekilde eline geçtiğini hatırladı. Bilinçaltı ona kötü bir oyun oynamıştı. Bu gibi durumların literatürdeki adı kriptomnezi. Kelime, eski deneyimlerin bilinç dışı saikler yüzünden unutulduğu ve böylece bir anı özelliğine sahip olmayan sözde yeni oluşumların ortaya çıktığı bir bellek durumu anlamına geliyor. Yoğun üretim şartları içinde çalışanların aklına birden geliveren fikirlere hemen itibar etmemesi gerektiğinin kanıtı kriptomnezi. Televizyon, internet, sosyal medya, gazeteler, iletişim vs. derken bu korkunç hızdaki mesaj bombardımanı altında neredeyse aklımıza her gelen fikrin yeniliğinden emin olmamak gerekiyor. Zira fikirler arama motoru teyidine ihtiyaç duyuyor.
Her gün milyonlarca insanın antidepresan kullandığı, stres nedeniyle hem psikolojik hem de artık fizyolojik hale gelen sorunlarla cebelleştiği bir dönemde olup bitenleri bilimsel yanlarıyla irdelemek zorunlu hale geliyor. İnsan, ruh sağlığını korumak adına yansıtma, bastırma gibi yollara farkında bile olmadan başvuruyor.

HEM İKNA EDİCİ HEM KAYGI VERİCİ

Bugüne dek hatırlama teknikleri, bazı bilgileri formüller yoluyla akılda kolayca tutma üzerine sayısız kitap yazıldı. Peki yazının başlığına dönüp “Unutmak kolay mı” diye sorulunca? Cevabı Kant’ın başına gelende aramakta fayda var.
Kant’ın ilk gençlik yıllarından itibaren yardımcılığını yapan Martin Lampe, uzun yılların ardından Kant’ın yanındaki görevinden ayrıldı. Neredeyse ömür boyu birlikte çalıştığı ve Kant’ın gün boyu işlerini gören Lampe’nin gidişi Kant’ı kötü etkiledi. Kant bir an önce Lampe’yi unutmalı ve hayatını tekrar düzene koymalıydı. Başarabildi mi? Kant öldükten bir süre sonra çalışma odasında şöyle bir not bulunmuştu: “Lampe ismini artık tamamen unutmalı.” Anlaşılıyor ki, Korsakov ya da Alzheimer gibi ciddi bir sorun yoksa, ya da bastırma denilen psikolojik hal şiddetle vuku bulmamışsa unutmak pek de kolay değil. Draaisma ikna edici ve kaygı verici. “Unutmanın Kitabı” ise ilgiyi hak ediyor. Konuya ilgi duyanlar unutmadan kitabın adını bir yerlere not etse iyi olacak gibi görünüyor…

ÖNCEKİ HABER

Şırnak'taki çatışmada boğazına kurşun isabet eden çocuk yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Acılarımızı mizahla iyileştiriyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...