08 Ağustos 2015 00:13

İşçiler savaşa karşı

İşçiler Evrensel'e yazdıkları mektuplarla savaşa karşı barış için ses verdi.

Paylaş

 

 

Kamu işçisi
Kayseri

Merhaba Evrensel okurları.
Sizlerle iş yerinde yaptığımız sohbeti ve bir işçi olarak savaş hakkındaki düşüncelerimi  paylaşmak istiyorum.
İşyerimizin çay ocağında işçi arkadaşlarla sohbet ederken konu malum memleketizin gündemi olan savaş konusuna geldi. İşçi arkadaşlarıma sordum: “Savaş istiyor musunuz?” Bir tek işçi arkadaşım bile istiyorum demedi. İşçi arkadaşlarım arasında  her siyasi partiden arkadaş vardı. Fakat ortak görüş “Savaş ve ölüm istemiyoruz” oldu. Bir soru daha sordum arkadaşlara,  geçenlerde Başbakan konuşma yaparken “Evlatlarımızı düşünmeden feda ederiz” dedi. Ben de işçi arkadaşlarıma “Siz evlatlarınızı feda eder misiniz?” diye sordum. Cevap çok net oldu: “Kesinlikle feda etmeyiz.”
Ben de diyorum ki işçi cephesinin durumu hep böyledir. Artık bu ülkenin insanları kan görmek istemiyor. “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” safsatasına inanmıyorlar. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. Birilerinin iktidarı uğruna can vermek istemiyoruz. Kan üzerinden varlığını sürdüren siyasi anlayışlara prim vermiyoruz. Bu savaşları zenginlerin çıkarıp fakirlerin öldüğünü bizler biliyoruz. Suni düşmanlar yaratıp aradan hırsızların mal götürdüğünü de biliyoruz.
Bu numaralarınız artık işçi cephesinde tutmuyor bilesiniz. Siz savaş baronları, siz insanlığın yüz karaları, siz kan emiciler, siz patronlar savaşta kimleri feda ediyorsunuz? Tabii ki kendi çocuklarınızı değil, işçilerin ve emekçilerin çocukların feda ediyorsunuz. Hani şu çalıştırırken 1000 TL asgari ücrete mahkum ettiğiniz işçiler var ya, işte onlar ve onların çocuklarını ölüme sürüklüyorsunuz. Köylü Mehmet amcanın oğlunu, emekli Ahmet amcanın torununu öldürüyorsunuz.
Sizin için bu canlar çok ucuz, değil mi? Düşünmeden feda ederiz diyorsunuz, yeter ki sizler kirli politikalarınızı devam ettirebilin. 300-500 can gitmiş bir önemi yok sizler için. Yeter ki sizlerin çıkarı zedelenmesin. Yeter ki uşaklığını yaptığınız emperyalist güçlerin çıkarları zarar görmesin. Kârlarınız artsın, dolarlarınız üst üste yığılsın.
İşçiler ve emekçiler savaşın kime yarar kime zarar verdiğini biliyorlar. Savaş politikalarınızı desteklemiyorlar. Biz işçiler huzur ve barış istiyoruz. Biz İşçiler ve emekçiler evimize götüreceğimiz  bir lokma ekmeğimizin derdindeyizdir.
Unutmayın, kanla beslenen iktidarlar o kanın içinde boğulmaya mahkumdurlar.


BARIŞLA GELECEĞE UMUTLA BAKMANIN YOLUNU AÇARIZ

Engin KULU
Kroman Çelik İşyeri Temsilcisi/Gebze

Biz metal işçileri olarak aylardır bir mücadele içerisindeyiz. Bu mücadele bizlere bir çok şey öğreterek yol gösterirken aynı zamanda mücadelenin ilerlemesi ve birleşmesi bakımından hareketi takip etmek durumdaydık.
İşyerlerinde bütün işçiler diğer işletmelerde özellikle Türk Metal’in örgütlü olduğu işyerlerindeki direnişleri tamamen gündemlerinde tutuyorlardı ve mücadeleyi kendi mücadeleleri olarak görüp dayanışma içinde olmaya çalışıyorlardı. Metaldeki bu mücadeleyi takip eden işçiler bu direnişler karşısında patronların devlet hükümet güçlerinin saldırgan tutumu karşısında sanki bir savaş içerisinde olduğu bilincini yükseltmesi açısından önemli bir gelişmeydi.
LG Arçelik’te, Ford’da, Türk Traktör’de, EMPAY’da yapılan her saldırı işyerlerinde sınıf iç güdüsüyle sahiplenip patronlara hükümete kolluk güçlerine kimin yanındalar sorgusu gittikçe büyümekteydi. Bu süreç devam ediyor ama sermaye işçilerin bu bilinç mücadelelerini kırmak için savaş çığırtkanlığı, vatan millet edebiyatı yapmaya başladı. Emekçilere yıllardır savaş açmış bir iktidar işçilerin talepleri etrafında birleşmelerini engellemek ve kendi zenginliklerini diktatörlük emelleri için bu ülkenin evlatları üzerinden emekçilerin kanını dökmeye çalışarak parçalamanın ve kendi emellerini gerçekleştirmenin peşindeler.
Evet bizler üzerinden ucuz kahramanlık yapıyorlar çünkü onların değil bizim çocuklarımız ölecek. Bizler otuz yıldır bu çatışmalı ortamı gördük ne kazandık giden canlarımıza hep yandık. Hangisinin evladı cephede savaştı bazı işçi arkadaşlar bu propagandalar üzerinden bilgisayar başında savaş tutumları takınmaları onların yapmak istediklerine halkları işçileri birbirine kırdırma emellerine alet olmaktan, bizleri bölmekten başka bir yere götürmez.
Biz işçiler olarak ülkeyi savaşa götürecek girişimler karşısında uyanık olmalıyız. Bu açıdan biz işçilerin savaş ortamı ve durumundaki tutumumuz bizlerin geleceği açısından önemli.
Sermaye ve onun iktidarlarının bu emellerine ulaşmak için bizlerin hayatlarını canlarını ve ülkemizi bir yıkıma sürüklediklerini görmeli ve işçiler olarak bunun karşısında tavrımızı koymalıyız. Kirli eylemlikler üzerinden vatan millet din propagandası yaparak bu ülkenin analarını çocuklarını yetim bıraktırmak onları şehitlik mertebesi üzerinden kutsamak diğer halklarla savaştırmak hiç bir zaman bizleri yararına olmayacaktır.
Üstelik bu savaşı kaç bin yıldır birlikte yaşadığımız Kürtler üzerinden PKK üzerinden yapmaları her sıkıştıklarında buna baş vurmalarını engellememiz lazım. Yıllardır dayatma zorbalıkla ülkeyi ve komşu ülkeleri kana boğmanın engellenmesi biz işçilerin barış ve emek için birleşik bir mücadeleye girmesiyle olacaktır. Şunu da bilmeliyiz bugün ülkeyi savaşa sokmak için girişimde bulunan güçlerin yıkımı da olacaktır aynı zamanda. Son olarak şunu belirtmek istiyorum geçmişte de gördük savaşlar bir şeyi değiştirmiyor. SAVAŞLA BİR ŞEYİ DÜZELTEMEYİZ AMA BARIŞLA GELECEĞE UMUTLA BAKMANIN YOLUNU AÇARIZ.


GÜZEL BİR DÜNYA, MÜCADELEMİZLE MÜMKÜN

İsmet Aslan
Trakya Otocam Sanayi
işçisi/Lüleburgaz

Yazıma başlamadan önce bizlere bu imkanı veren her zaman yanımızda olarak sesimizi duyurmamıza yardımcı olan  gazetemiz Evrensel’e teşekkür ediyorum.
7 Haziran genel seçimleri õncesinde ve sonrasında fazlasıyla yoğun olan ülkemizin gündemi savaş ortamına kadar çekilmiş durumdadır.
Son bir kaç yıldır çatışmaların ve ölümlerin sıkça yaşanmaması her ne kadar işçimize, emekçimize, ezilen yoksul halkımıza ve siyasilerimizin sürekli dillendirdiği analarımıza az da olsa nefes aldırmış olsa da eski acılara õlümlere geri dönülmesi ülkemizi yine kan gölüne çevirmektedir.
Çatışmasızlık süreci şunu çok açık gõstermiştir ki ülkemizde kimse ölmeden bir arada yaşanılabilir ve barış içinde ve huzurlu bir ülke mümkün olabilirmiş.
AKP Hükümeti ve onun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçimlerden önce çok açık bir şekilde 400 milletvekili verin bu iş huzur içinde çözülsün diyerek savurduğu tehdidin ardından istediklerini alamayarak tek başına hükümet kuramayıp başkanlık hayalleri suya düşünce kirli oyunlarını hiç zaman kaybetmeden hayata geçirdiler.
Şu çok açıktır ki amaç bununla sınırlı değil. AKP’nin savaşı yeniden başlatmasının nedenleri arasında AKP beslemesi olan ve ülkemizin sınırlarına kadar dayanmış Arap, Kürt, Türk Ezidi halklarını katleden kadınlarını pazarlarda satan vahşi insanlar sürüsü IŞİD’in üzerindeki dikkatleri dağıtmak, yolsuzlukların üzerini örtmek ve yüzde 14’e yakın oy almış HDP’nin ve demokrasi güçlerinin başarısını sindiremeyerek kirli propaganda yapmak gibi kısaca  sıralayabiliriz.
Herkes çok iyi bilmelidir ki bu kirli savaşın işçilere, emekçilere, ezilen halklara acıdan sömürüden başka hiçbir getirisi olmayacaktır.
Yürütülen kara propaganda ile yoksul kesimin milliyetçi duyguları kabartılarak Türkiye halkları karşı karşıya getirilerek halkı bölmeye çalışmaktadırlar.
Başbakan Ahmet Davutoğlu geçenlerde yaptığı bir konuşmada gerekirse bütün vatan evlatlarını savaşa göndermekten çekinmeyeceklerini söyledi. Bu söylemin tam olarak karşılığı “bizim çocuklarımız bedelli askerlik yapar çürük raporu alır yüzlerce trilyonluk ihaleler alır devletin bütün kaynakları emrine amadedir onların canı kıymetlidir ölecek olan savaşacak olan işçi emekçi ve yoksul çocuklarıdır”dan başka bir şey değildir
Bütün bunların mimarı AKP Hükümeti ve resmi olmayan koalisyon güçleri emperyalizmin maşası olduklarını başta incirlik olmak üzere bir çok savunma ve saldırı üssümüzü ABD’nin emrine vererek göstermişlerdir.
Bu kirli oyunlardan beklenilen en büyük çıkar ise AKP’nin ülkeyi sürüklediği genel seçimlerde milliyetçiliği hortlatarak, ülkeyi savaşa sürükleyip kendilerini istikrarı sağlayacak tek alternatif olarak göstererek seçimlerde yeniden tek başına hükümet kurmayı hedeflemektir.
Bütün bu hesaplar kirli oyunlar dönerken biz işçiler, emekçiler, ezilen, sömürülen yoksul kesimler bizim olmayan bir savata ölmeye açlığa, sefalete mahkum olmaya devam edeceğiz.
Bizler barış ve demokrasi güçleri etrafında birleşmediğimiz, sendikalarımızı barıştan halkların kardeşliğinden yana taraf olmaya zorlamadığımız sürece iş, ekmek, özgürlük mücadelemizde dinimizle, dilimizle, ırkımızla bizleri bölmeyi etkisizleştirmeyi ve bütün haklarımızı istedikleri gibi budamayı başaracaklar.
Kardeşlerim, bölgemizde ve ülkemizde dönen kirli oyunları ve en önemli piyonlardan biri olan AKP Hükümetini ve bizleri böldükleri ırkçılığı milliyetçiliği tarihin kirli çöplüğüne gömmediğimiz sürece kaybetmeye mahkumuz.
Emperyalistlerin ve ülkemizdeki maşalarının çıkarlarını alaşağı edip kendi sınıf çıkarlarımız için mücadele ettiğimiz sürece daha güzel bir dünya o zaman mümkün olacaktır.
İnsanların ölmediği, işçilerin emekçilerin ezilen yoksul halkın barış ve iş ekmek özgürlük sesini daha çok yükselttiği güzel günler umuduyla yaşasın halkların kardeşliği...

ÖNCEKİ HABER

Direniş çadırında öğrenmek!

SONRAKİ HABER

‘Kolektif bir melankoli çağındayız’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...