‘Ayağını yitirdi kafasını kazandı’
Sennur SEZER
Alaattin Bilgi denince aklıma ilk gelen onun ne kadar eski Ankaralı olduğudur. İkincisiyse Vedat Günyol’un öğrencisi oluşu. Vedat Günyol ona dünyayı merak etmeyi öğretti mi bilmiyorum, ama çelebilik ve incelik konusunda iyi bir örnek olduğunu sanırım. Öğrenciliğinde onların bağına misafir gelişini anlatmıştı bir sefer. İstanbullu, kibar Vedat Günyol’a ikram için Alaattin Bilgi’nin anası pirzola pişirir. Ama evde yemek bıçağı yoktur ki. Ekmek bıçaklarından biri Vedat Hoca’nın önüne konur ama geri kalanlar eti nasıl yiyecek, ne yapacak? Vedat Günyol, bu pirzolanın Avrupa’da da elle yendiğini, tadının böyle daha iyi çıktığını anlatır. Sofradan gülüşe söyleşe kalkılır.
Bilgi 1 Temmuz 1925’te Ankara’da doğdu. Ailesi “kökten” denilecek kadar eski Ankaralıdır. Bir “Angaralı” olarak Keçiören, Cebeci, Ulus civarında büyüdü. Yazın bağlara göçme geleneğini, şehirde kimsenin kalmayışını ona saygı kitabı olarak hazırlanan Kapital’in Aydınlığında Alaattin Bilgi adlı kitapta (hazırlayan Adnan Özyalçıner) söyleşi havasında anlatır.
1937 yılında Necatibey İlkokulu’nu, 1940’ta Cebeci Ortaokulu’nu bitirdi. Liseyi ise bir tümör sonucunda ayağını kaybettiği için 1949’da bitirebildi. Alaattin Bilgi, ömrü boyunca bir ayağı takma olarak yaşadı. (Hukuk profesörlerinden İsmet Sungurbey aynı yaşlarda lise çağında iyi bir sporcuyken aynı durumu yaşamıştı.) Bu ayakların değişimi, kimi zaman onu o kadar zorluyordu ki, “vaktiyle düşünseydim takma ayaklarımı biriktirip bir protez müzesi açardım”şakasını bile yapıyordu.
Hem Alaattin Bilgi, hem İsmet Sungurbey (şair Metin Demirtaş’ı da anımsatmak gerekli) durumlarını daha çok okuyarak yendiler. Öğretmeni Vedat Günyol onun için”Alaattin Bilgi, ayağını yitirdi, kafasını kazandı” der. Genç ve sporcu bir delikanlının bu tür bir organ kaybının sarsıntısını yenebilmesinin büyük bir irade gerektirdiğini düşünmek zor değil. Alaattin Bilgi’nin her yaz Gemlik Umurbey’de bahçe işleriyle uğraştığını, doğayla ilişkisini kesmediğini eklemeliyim.
1963’te Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. Devlet dairelerinde katiplik ve daktiloluk yaptıktan sonra Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nde uzun yıllar memur-çevirmen olarak çalıştı.Memur oluşu onun pek çok çeviriyi takma adla yapışına yol açtı. 1959 yılında başladığı çevirmenlik hayatını kimi takma isimle çevirdiği eserlerle sürdürdü. Marx’ın Kapital’ini 70’lerin başlarında çevirmeye başlayan Bilgi’nin, üç cildi çevirmeyi tamamlaması yaklaşık on yıl sürdü. Marksist klasikleri büyük bir çabayla dilimize kazandırmaktaki onurlu, özverili, alçakgönüllü çabalarıyla Türkçe’ye gösterdiği saygı ve özen ona 12 kasım 2000’de TÜYAP’ta Edebiyatçılar Derneği’nin verdiği onur ödülünü kazandırdı.
Yeditepe, Seçilmiş Hikayeler, Dost, Yarın, Bilim ve Sanat, Evrensel Kültür dergilerinde yazıları yayınlandı. Kendi deneyimlerinden okurların Kapital’i okurken karşılaşacağı zorlukları düşünüp saptayarak Kapital’i Okuma Kılavuzu hazırladı. Alaattin Bilgi’nin izlenimlerini kaleme aldığı Yine de Aydınlık kitabı 2007’de Evrensel Basım Yayın tarafından basıldı. Evli iki çocuk ve iki torun sahibi olan Alaattin Bilgi ve bir süredir çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle Gemlik Devlet Hastanesi’ndeydi. 2 Ağustos 2015 tarihinde Umurbey’de hayatını kaybetti.
Türkiye onu Kapital çevirmeni olarak hep saygıyla hatırlayacak.
‘BENİ MARKSİZME GÖTÜREN ŞEY ADALET DUYGUSUDUR’
“Beni Marksizme götüren şey adalet duygusudur. Milli servetten hakça ve de üretime katkım ölçüsünde pay almak istiyorum, fazlasını istemiyorum. Yaşadığımız sistem bir kısım insanı gecekondularda yaşamaya mahkum ederken, bir kısım insanın da 100 odalı malikanelerde yaşamasını makbul kılıyorsa, ben bunun karşısındayım. Şu an yaşadığımız şeyleri, Marks 150-200 yıl öncesinde görmüş”