Yaşar ağabey
Ayhan AYDOĞAN
Ankara
Devlet, baskı unsurunu arttırdıkça nelerin garip nelerin alışılmışın dışında olduğuna daha fazla müdahil olur. Bunu yaparken de toplumu tek tipleştirir ve çizdiği normallerin dışında kalan kesimi tecrit eder. Bu tecrit etme biçimi, 18. yy. sonunda sanayi kapitalizminin hayat sahnesinde yerini almasıyla birlikte çizginin dışındakileri, çizgilerin içindekilerin yaptığı üretimin yedek gücü olarak ıslah edilmesi için kullanılmıştır. Yani sistemin yeniden üretilmesi için. Bu tecrit etme halinin memleketimizdeki en bilinen örneği Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesidir. Hani şu dünyanın her yerinde şehir meydanlarında ya da müzesinde olan Düşünen Adam heykelini bahçesinde barındıran ve devlet aklının çok düşünürsen sonun burası olur diye parmak salladığı mekan. Mektubun girizgah kısmını Bakırköy’e kadar getirmemin sebebi şu an orda çok sevdiğimiz hatta ne kadar sevdiğimizi de yeni anladığımız bir ağabeyimizin bulunması. Şairin hakkı varmış Yaşar Ağabey meğer hakikaten ayrılık da sevdaya dahilmiş…
Yaşar Ağabey 12 Eylül’de işkence gören ve bu işkenceler yüzünden akıl sağlığını kaybetmiş devrimci bir avukat. Akıl sağlığını kaybetmesi onu mücadele hattının arka sıralarına itememiştir. Mahkeme salonlarındaki duruşunu Konur Sokak’ta devam ettirmiştir. Hem de öyle bir devam ettirmiştir ki dört başı mağrur. 2011 senesinde işten atılan taşeron işçilerinin eylemine destek verdiği için döve döve gözaltına alınmış mahkemede neden polise taş attığı sorulunca da “ Suratımdaki morluklardan ve üstümün başımın yırtık olmasından anlaşılacağı üzere polis bize çok kibar davranmamıştır, bizim de elimiz armut toplamıyor bir elimiz hep taştadır. Direnme hakkımı kullandım. Bu hakkı da hukuk fakültesinde Mucip Kapani hocamızdan öğrendik” diyerek savunmasını vermiş sonunda da tutuklanmıştır. Avukatının cezai ehliyeti olmadan nasıl bir insanı tutuklarsınız sorusuna hakim “İçerde tedavi görsün diye tutukluyoruz” cevabını vermiştir. İşte sistem normallik çizgisini nasıl bir yere çizdiyse bizim Yaşar Ağabey öte tarafta böyle bir cümle kuran hakim iç tarafta kalıyor.
Yaşar Ağabey bir süre sonra içerden çıktı. Onların delilik dediği bizlerin doğruyu en dolaysız biçimde söyleme cesareti dediğimiz özelliğini koruyarak çıktı. Ethem vurulduktan bir yıl sonra Konur’u basan polise, mobese kamerasını göstererek “Bu da nasıl bir kameraysa işine geleni görüyor işine gelmeyeni görmüyor” diyebilmesi herhalde anlatmak istediğimiz dolaysızlık kelimesine iyi bir örnek olur.
Geçenlerde yine Yaşar Ağabey haksızlıkların karşısında direnirken, Konur’daki, Suruç için açılan taziye çadırını sökmeye gelen polisler tarafından işkenceyle gözaltına aldı. İşkenceyle akıl sağlığını kaybettirdikleri adamı tekrar işkenceyle aldılar. Bir süre haber alınamadıktan sonra Yaşar Ağabey’in nezarette bir müddet daha dayak yedikten sonra Bakırköy’e götürüldüğünü öğrendik.
Ezcümle Konur Sokağı diğer cadde ve sokaklara göre ne kadar devletin normal kriterlerinin dışındaysa Yaşar Ağabey de o kadar dışındadır ve taştan olan konur sokağının kalpten olan halidir. Sokağımızın kalbini atması gereken yere getireceğiz. Buna mani olamayacaksınız ayrıca da Yaşar ağabey Yaşar ağabeydir, deli babanızdır.