19 Temmuz 2015 06:31

Biliyoruz; ölüm yolunun adıdır ‘Yeşil Yol’

Paylaş

Bülent FALAKAOĞLU

Yeşil Yol.
İzleyen herkesi etkileyen, 1999 yapımı müthiş bir filmdi.
Bazı doğa üstü güçlere sahip... Ürkütücü görünümünün aksine oldukça ince ve karmaşık bir iç dünyası olan... İki küçük kızı öldürmek suçundan idama mahkûm... Dev cüsseli, dev yürekli birini anlatıyordu.
ABD’de, hapishanedeki hücrelerinden alınan idam mahkumları, infazlarının gerçekleştirileceği, elektrikli sandalyenin bulunduğu ölüm odasına giderken kat ettikleri bir millik yeşil bir yol vardı. Film adını o ölüm yolundan almıştı.
Artvin’den Samsun’a uzanan toplam 2600 kilometrelik bir otoban ağının yapılmasını öngören... Yaylaları birleştirecek olan... Bugünlerde çokça tartışılan projenin de adı Yeşil Yol.
İdam mahkumları için yeşil yol nasıl yolun sonu anlamına geliyorduysa... Bu Yeşil Yol da
Karadeniz için yolun sonu anlamına geliyor.
Hiç abartı değil, “Karadeniz’e biçilen kefen: Yeşil Yol” tanımlamaları. “Karadeniz sahil yoluyla kayadeniz oldu, bu yolla sıra dağlarda” diyenlerin geleceği gördüğünü söylemek için kahin olmaya gerek yok.

BİLİME KULAK ASAN YOK!
İnsanların denizle bağlantısını kesen sahil yolu bir tarafa... Taş ocakları, çarpık yapılaşma ve neredeyse her vadiye yapılan HES’lerle yeterince yıpranmış Karadeniz’e şimdi de Yeşil Yol denilen bu projeyi bindirirseniz olacakları kestirmek için bilim insanı olmaya gerek var mı?
Karadeniz’in tükeneceğini görmek için bilimsel bilgi mi gerekli?
Öngörmek için değil ama anlatabilmek için, ikna için elbet de bilimsel bilgi gerekli!
Projenin, korunması gereken 100 orman içerisinde yer alan Fırtına Vadisi’ne... Bölgenin ekosistemine yolun vereceği zararlar elbet de bilimsel olarak ortaya konulmalı.
Proje için dökülecek beton ve asfaltın toprak ile suyun ilişkisi kesmesinin yol açacağı sorunlar...  
Otomobil, egzoz gazı, beton ve asfaltın yaratacağı sera gazı emisyonu... Tüm bunların iklim değişikliğine etkisi... İklim değişikliğinin Karadeniz yaylalarının doğasını, bitki örtüsünü ve yaylardaki hayvan yaşamını nasıl riske edileceği... Hepsi ama hepsi bilimsel olarak ortaya konulmalı.
Nitekim konuluyor da... Lakin kulak asan pek yok!

Fevzi Özlüer: Kafamıza taş yağıyor!

Cömert Uygar Erdem: Duman da benum gibi…

Oyuncu, yazar ve müzisyenler: Yeşil Yol'un sadece adı yeşil

BARİ GÖRDÜKLERİMİZE İNANALIM!
Dereler üzerine kurulacak HES’lere itiraz edenlere de kulak verilmemişti. Şimdinin Cumhurbaşkanı, başbakanken, söz konusu itirazlara kulaklarını tıkayıp haykırıyordu: “Su akar Türk bakar anlayışını sonlandıracağız.”
Ne oldu?
Rize’nin ünlü İkizdere Vadisi’nde Cevizlik Hidroelektrik Santralı deneme üretimine geçtiğinde gördük: Dere, suyun tünele alındığı 8.5 kilometre boyunca kurudu.
Ve o dereye daha 20 tane daha HES yapılması planlanıyordu ki; AKP’li belediye başkanı bile isyan etti.
Sonra imar işlerinin piri... Dönemin Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar çıktı ve itirafa etti; “Biz maalesef yaptığımız HES’lerle küçük dereleri kuruttuk.”
Kışıyla, karıyla meşhur illere HES inşa edildikten sonra oralarda kar yağmaz, kış olmaz oldu. Görmüyonuz mu anam? Uzun vadede ne olacak dersiniz?
Ne olacağını, Plos One dergisinin 1 Temmuz 2015 tarihli sayısında yayımlanan çalışma çok güzel ortaya koyuyor. 1986 yılında  Brezilya Amazon Ormanları bölgesinde kurulan büyük bir hidroelektrik santralinin canlıların biyoçeşitliliğine olan etkilerini gözler önüne seriyor.
Milyonlarca farklı böcek türünü, on binlerce farklı bitki türünü, birkaç bin farklı memeli ve kuş türünü içinde barındıran yağmur ormanlarına santralin verdiği zarar anlatılıyor. Ve deniyor ki; süreç ormanları ağaçsızlaştırıyor ve orman ekosistemlerini tehdit ediyor, bu alana özgü orta ve büyük omurgalı popülasyonlarını tüketiyor. (Ayrıntı için bakınız: HES’ler ve biyoçeşitlilik, Günseli Bayram, 12 Temmuz 2015, Evrensel).
Bilime inanmıyorsanız, bari gördüklerinize inanın.

RABİA ANA GÖRDÜĞÜ İÇİN HEDEFTE
Olacakları öngörüp sürece karşı çıkan yöre halkı, platformlar ve inisiyatifler, ‘yandaş’ basın tarafından, her zamanki gibi hedefe konmuş durumda. Yeşil Yol’a karşı direnişin sembolü haline gelen Havva ana lakaplı Rabia Özcan da söz konusu saldırılardan payına düşeni aldı!
Yatırımları ve bölgenin gelişmesini engellemekle suçlandı.
Takvim gazetesi, “Seni kandırıyorlar” diye seslendi. “Sen seç Havva ana” diyerek dünyanın çeşitli İsviçre ve Avusturya’dan görüntüler verdi.
Niyeti doğaya sahip çıkmak ve bilimsel tartışma yapmak olmayan Takvimgillere elbet de,  “Acaba o ülkelerde milli parklara dokunabilir misiniz?” diye sormayacağız
Bizden de Uzun Göl’ün fotoğrafını koyabilirsiniz o kareye. Bu neyi gösterir koca bir hileden başka?
İlle bir kıyas yapmak istiyorsanız... Sarp sınır kapısından Gürcistan’ın Batum şehrine geçmenizi tavsiye ederim… İşte orada bambaşka bir anlayışla karşılaşırsınız. Bir yandan Batum’un güzelliğine vurulursunuz… Diğer yandan da, yüzyıllık parklara, başarılı tarihi restorasyonlarına bakıp hayran kalırsınız. Dünyanın sayılı firmalarının otellerini, restoranlarını, eğlence mekanlarını görürsünüz ama asla sahile dokunulduğunu göremezsiniz.  
Sonra hükümetin çok övündüğü Karadeniz sahil yolunun sahili yok edişini düşünür, iç geçirirsiniz!
Türkiye’den gelenlerin şöylesi hayıflanmalarına bile tanık olabilirsiniz: Gavurlar, geçmişte de  ‘komünist Allahsızdılar’ ama korumuşlar Allah’ın nimetlerini.
Yaşam, eğlence, ekonomi alanı yaratırken doğanın nimetlerini koruyacak başka bir anlayış mümkün...
Rabia ana o anlayışı, topraktan geldiği için kitapsız bilendir. Siz cahil okumuşlar Rabia anayı kandırabileceğinizi mi sandınız?

ATMA TÜRKÜYE EŞLİK ETME VAKTİ!
Suyun, temiz havanın ve sağlıklı gıdanın peşinde helak olan bir insanlık geleceği tasavvur etmiyorsak.... Dünya’yı kurutup gelecek nesillerin yaşam şansını azaltanların suç ortağı olmak istemiyorsak...
Rabia anaya kulak verip ölüm yolu olan ‘Yeşil Yol’a “dur” demeliyiz. Karadenizlilerin bu sıralar haykırdığı şu atma türküye biz de güçlü bir şekilde eşlik etmeliyiz:

yeşil yolle birlukte
yaylaya beton gider
suler ozgür akacak
yayla yeşil kalacak
yeşil yoli yapanlar
dağlara gömülecek.

Boşuna, “turizm ve bölge halkı kazanacak” masalı anlatmayın!

ÖNCEKİ HABER

Kafamıza taş yağıyor!

SONRAKİ HABER

Duman da benum gibi…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...