28 Mayıs 2001 21:00

IMF'ye hizmette en kararlı hükümet

Daha önceki iktidarların kararlı bir biçimde uygulamayı göze alamadıkları IMF kararlarının birçoğu bu hükümet döneminde hayata geçirildi.

Paylaş
IMF'ye hizmette en kararlı hükümet
DSP-MHP-ANAP ortaklığına dayalı 57. hükümet ikinci yılını doldurdu. Daha önceki iktidarların kararlı bir biçimde uygulamayı göze alamadıkları IMF kararlarının birçoğu bu hükümet döneminde hayata geçirildi. Yabancı sermayenin önündeki ulusal yargı denetimini kaldıran Ulusrarası Tahkim, Telekom, Şeker Yasası, Elektirik Piyasası Kanunu gibi IMF'nin üzerine titrediği birçok temel değişiklik de bu hükümet tarafından gerçekleştirildi. Uyguladığı IMF programı çöken DSP-MHP-ANAP koalisyonu, ABD'den getirilen Kemal Derviş'le yeni IMF programını hayata sokarken, operasyonla devreye sokulan F tipi uygulaması şu ana kadar 55 cana mal oldu.
'Milliyetçiliği' kullandılar
Öcalan'ın, Türkiye'ye teslim edilmesi, hem dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından, hem de muhalefetteki MHP tarafından kendilerini güçlendiren bir gelişme olarak değerlendirilmiş, estirilen şoven hava "milliyetçilik" söylemini kullanan partilerin seçimlerde yüksek oy almalarında etkili olmuştu.
IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans çevrelerinin, Washington yönetiminin, içeride de TÜSİAD'ın "istikrarlı" bir hükümet talebine Genelkurmay'ın 28 Şubat kararlarını uygulamayacak kadar "istikrarlı" bir hükümet talebi de eklenince DSP-MHP-ANAP formülüne ulaşılmıştı. Karşılıklı atışmaların ardından, sermaye çevreleri ve MGK'nın da tercihi, buzları eritti, pürüzleri çözdü ve DSP-MHP-ANAP hükümeti 28 Mayıs 1999 günü kuruldu.
57. hükümütin Başbakanı Bülent Ecevit, 2000 yılı programlarını açıklarken, ücretlerin hedeflenen enflasyonla sınırlı tutulacağını açıklarken, IMF'nın "istikrar" politikasının gereği olan "reformların" yerine getirileceğini söyledi.
Hükümet kamu emekçilerini yüzde 25 gibi komik bir zamma reva görürken, çiftçiyi yarı yarıya fakirleştiren bir karar daha alarak buğday taban fiyatını 80 bin lira olarak açıkladı. Tekel ürünlerine yapılan yüzde 45 zam ve her ay yüzde 10'u bulan benzin zammıyla, bunu geri aldı.
Hükümetin IMF ile imzaladığı "Yakın İzleme Anlaşması" gereği, yeni bir uygulama daha başladı. Artık, IMF yetkilileri her ay Türkiye'ye gelerek programı denetleyecekti. IMF'nin belirlediği sefalet ücretlerine mahkûm edilmeyi reddeden işçi ve emekçilerin grevleri "milli güvenliği tehdit etmek" gibi gerekçelerle yasaklandı. Emekçiler işgüvencelerini tamamen ortadan kaldırmak ve "Sosyal Güvenlik Reformu" adı altında, sosyal kazanımlarını gasp etmek isteyen hükümeti protesto etmek için Ankara Kızılay Meydanı'nı doldurdular. 500 bin dolayında işçi ve emekçinin katıldığı bu eylemin ardından yaşanan deprem felaketi hükümet tarafından bir fırsat olarak görüldü.
"Güvenlik" anlayışını tamamen savunma üzerine kuran hükümetin, depremzedelere müdahale etmekte çok geç kalmış ve bu depremde yaşamını yitirenlerin sayısı hükümet tarafından 18 bin kişi olarak açıklanırken, gayri resmi rakamlara göre ise ölü sayısı 50 bine ulaşmıştı. Hükümet, deprem döneminde gecede çalışarak IMF'nin istediği "Sosyal Güvenlik Reformu" yasasını çıkarak emekçileri mezarda emekliliğe mahkûm etti. Depremin faturası olarak ek vergiler getirdi.
Emekçi örgütlerinin tepkisine rağmen, yabancı sermaye önündeki ulusal hukuk engelini tamamen kaldıran uluslarası tahkim de yasalaştırıldı. Yolsuzlukların üzerine gideceğini söyleyen hükümet, Mesut Yılmaz'ın Yüce Divan'a gitmesini engelledi ve Başbakan Yardımcısı koltuğuna oturttu.
Kürt sorununda rehin politikası
12 Ocak 2000 tarihinde toplanan liderler zirvesinde, Öcalan'ın, AİHM'deki dava sonuçlanana kadar ertelenmesi kararı alındı. Ancak ortaklar kararı açıklarken, "Bu kararın Türkiye'nin aleyhine kullanılması halinde, idam dosyası derhal Meclis'e gönderilerek infaz süreci başlatılacak" denilerek bu kararı Kürt sorunu ile bağlantılı bir "rehin" politikasına endekslediler.
F tipi operasyonu
F tipi diye adladırılan, cezaevlerindeki hücre uygulaması da tüm muhalefete rağmen yine bu hükümet tarafından hayata geçirildi. Kamuyonuda F tipi cezaevlerine karşı gösterilen tepki nedeniyle F tiplerini uygulamaya koymakta zorluk çeken hükümet, cezaevlerine yönelik gerçekleştirdiği bir operasyonla F tipi uygulamasını da fiili olarak başlattı. Operasyon ve açlık grevlerindeki ölümlerle birlikte F tipi uygulaması şu ana kadar 55 cana mal oldu.
Sezer-hükümet gerilimi
57. hükümet sürecinde Demirel'in görev süresinin bitmesi üzerine Meclis içinden üzerinde uzlaşabilecekleri bir aday bulamayan hükümet, Meclis dışından birini Ahmet Necdet Sezer'i cumhurbaşkanı koltuğuna getirdi. Ancak Sezer'in hükümetin yolsuzlukların üzerine gitmemesine tepki gösteren Sezer ile hükümet arasında MGK toplantısında ciddi bir gerginlik yaşandı. Bu gerginlik ekonomide beklenen çöküşü öne alarak, 21 Şubat krizinin erken yaşanmasına neden oldu. Hükümet Sezer'i suçlayarak ekonomik krize onun sebep olduğu görüntüsü vermeye çalıştı. Ama kriz Sezer'in yaratamayacağı kadar büyüktü.
IMF programı çöktü
Ekonomide 1998 yılından itibaren yaşanmaya başlanan durgunluğun aşılması için hükümet Aralık 1999'da IMF ile masaya oturdu. Enflasyonu düşürme bahanesiyle kamu yatırımlarının, bütçeden eğitime, sağlığa, işçi ve emekçilerin ücretlerine ayrılan payın iyice kısılmasına neden olan bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma aynı zamanda kamuya ait THY, Türk Telekom gibi kârlı kuruluşların yabancı tekellere satılmasını da öngörüyordu. Hükümet, işçi ve kamu emekçisi ücretlerine yapılan zammı hedeflenen enflasyon oranı olan yüzde 25'le sınırladı. Yıl sonunda ise greçekleşen anflasyon yüzde 57 oldu. Ancak bütün iddialara rağmen ithalatta patlama, ihracatta ciddi bir düşüş yaşanmasına neden olan bu IMF paketi ilk sarsıntısını yabancı spekülatörlerin borsadan para çekmesiyle Kasım 2000'de yaşadı. İkinci ve asıl çöküşü ise 21 Şubat'ta. Borsa çökmüş, faizler yüzde 7500'lere ulaşmıştı. Yaşanan kriz üzerine hükümet dövizde dalgalı kura geçerek yüzde 100'e varan bir devalüasyon gerçekleştirdi. Ardından tüketim maddelerine zam yağdı. Petrol, doğalgaz, tüpgaz, elektrik gibi maddeler on günde bir zamlanır oldu. KDV oranları artırılarak halkın sırtına yeni vergiler yüklendi. Patronlar krizden döviz ve faiz vurgulanları yaparak milyarlarca dolar karlı çıkarken, halk yüzde 100 oranında yoksullaştı. Binlerce işçi işten atıldı.
Ekonominin çöküşünde etkili olduğu Kemal Derviş tarafından da ifade edilen banka hortumlamaları en çok bu hükümet döneminde yaşandı. Demirbank, İktisat Bankası, Egebank, Etibank, Sümerbank gibi önemli bankaların da içinde olduğu bankalar fona devredildi. Bankaları hortumlayanların isimlerin arasında Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesinin de adı bulunuyordu. Ancak banka hortumcuları bankalardan para hortumladıklarıyla kaldılar. Göstermelik operasyonlarda gözaltına alınana bazı isimler dışında, ciddi bir kovuşturma yürütülmedi, bankalardan çektikleri paralar geri alınmadı.
Derviş programı
Ekonomik krizin ardından ABD ve Dünya Bankası tarafından görevlendirilen DB eski Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, ekenomiden sorumlu devlet bakanı olarak hükümette yerini aldı. İthal bakan, bir başbakan edasıyla ABD; DB ve IMF yetkilileriyle yaptığı görüşmelerin ardından yeni IMF programını hazırladı. Ancak porgram ilan edilmeden önce emperyalistlerin borç para vermek için şart koştuğu 15 yasasının çıkması için canla başla çalıştı. Türkiye'nin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının yabancılarca yağmalanmasına yol açan bu yasalardan 9'u jet hızıyla Meclis'ten geçirildi. Derviş yasaları olarak bilinen bu yasalar arasında doğalgaz, şeker, sektörlerini devlet tekelinden çıkaran, BOTAŞ'ın, Tekel'in, THY'nin Türk Telekom'un özelleştirilmesini hedefleyen yasalar vardı. Çıkarılan yasalarla yabancı sermayeninin ülkede rahatça kâr yapabilmesini olanak tanıyan kolaylıklar getirildi.
Yine IMF-Derviş programı nedeniyle kamu toplusözleşmelerinde işçilere yüzde 15 zam reva görülürken, kamu emekçilerine de düşük zam yapıldı. Kamuda çalışan binlerce kişinin resen emekliliği ya da işten çıkarılması gündeme getirildi. Tasarruf adı altında üniversitelerdeki araştırma fonları kaldılrıldı. Son olarak da kamu emekçilerine grev ve toplusözleşmeyi yasaklayan sendika yasası Meclis'e taşındı.
Böylece 57. hükümet halka ihanette sınır tanımayan bir konuma geldi.
ÖNCEKİ HABER

Bütünlüklü bir repertuvar

SONRAKİ HABER

Tazminatlara karşı işgüvencesi rüşveti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...