09 Haziran 2015 01:10

Çağlayan'da kadın işçi olmak

Paylaş

Neslihan KARYEMEZ
İstanbul

Çağlayan tekstil işçilerine gazetemizin sayfalarında sık sık yer veririz. Çalışma koşulları, yaşam koşullarının zorluğu işçilerin en çok anlattıklarıdır. Kadın işçilerin çok olmasına karşın onlara ulaşmak ise o kadar kolay değil. Çünkü molalar kısa, iş çıkışlarında evde bekleyen işleri buna engel. Kısa süre de olsa konuştuğumuz kadın işçiler bir dokun bin ah işit durumunda. Koşulların yanı sıra kadın işçi olmaktan kaynaklanan pek çok sorunla da boğuşmak zorunda kalan kadınlar “Çalışıyoruz ama paramız yok. Paramız olsa da değerimiz yok” diyor. Şimdi kadın işçilere kulak verelim:

İŞSİZ KALMAK ÇOK ZORUMA GİDİYOR
Gülnaz 15 yıldır tekstilde çalışıyor. Her işler durduğunda, haftalarca iş arıyor. Bulamayınca memlekete gidiyor. Her seferinde “Bir daha gelmeyeceğim” diye yola çıkıyor ama her seferinde “Çalışmak zorundayım” deyip geri dönüyor. Gülnaz şunları anlatıyor: “Çalışmak zorundayım. 5 aydır İstanbul’dayım. Bir çalışıyorum, bir çalışmıyorum. Her yıl sezon boşluğu oluyordu. Bu yıl doğru düzgün çalışmıyoruz. Suriye’deki savaşın olması ve doların yükselmesi işsizliği artırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendine saray yapması, patronların biz işçilerin paralarımızı vermemesi bizi bu hale getirdi. Kadın olduğumuz için her türlü işte çalışamıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızdan keserek 650 lira kira veriyorum. Ev sahibim Paris’e gezmeye gidiyor bizim paramızla. İşsiz kaldığımda param olmadığı için dışarı çıkamıyorum. İşsiz kaldığımda yaşayabileceğim ne kadar sorun varsa yaşıyorum. İşsiz kaldığında borçlanarak yaşıyoruz. İş açılınca aldığımız borçları ödemeye çalışıyoruz. Bir bakıyoruz sezon yine bitmiş. Hayatımız böyle geçiyor. Çalışınca mutfak için haftalık 100 lira harcayabiliyoruz. Çalışmayınca 20 lira ile idare etmek zorunda kalıyoruz haftayı. Çok zoruma gidiyor.”  
Göçmen işçilerin yaşamlarının zor olduğunu biliyor ama kendi yaşamlarının da kötü etkilenmesinden endişeli Gülnaz: “Ben çalıştığım zaman haftalık 500 lira alıyorum. Suriyeli işçileri çalıştırdığında benim yaptığım işi 300 liraya yapıyor. Patron iki Suriyeli işçi çalıştırsa daha kârlı oluyor. Göçmenlerden dolayı ev kiraları çok yükseldi. Önceden 500 liraya tutmadığım eve 650 lira vermek zorunda kaldım. 1000 liradan aşağıya Çağlayan da düzgün kiralık ev yok. Kadın olmak çok zor. Tekstilin dışında bir iş buldum 2000 liraya, sigortalı. Ailem Çağlayan’ın dışında diye izin vermedi.”

KADINLAR İKİNCİ PLANDA
Melek 14 yıldır tekstilde çalışıyor. İşsizlik döneminin çok zor olduğunu anlatıyor. Melek’e göre bu yaşananların nedeni Ortadoğu’daki kriz. Melek şöyle devam ediyor: ”Biz genelde Ortadoğu ülkelerine çalışıyoruz. Devlet tekstile pek değer vermiyor. Dönemin Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı ‘Çulla çamurla memleket kurtarılmaz’ demişti. Bütün temel ihtiyaçlara zam geldi. Ama tekstilde diktiğimiz ürünlerin  fason fiyatlarına zam gelmedi. Artık sezon diye bir şey yok ki, sezon boşluğu olsun. Artık iş yok. Sipariş ile iş diker olduk. 4 ay işsiz kaldım. Kira da oturuyorum. Eşimin doğru düzgün bir işi yok. Devlete borcum var ödeyemiyorum. Bütün firmalar devlet ağzı ile konuşuyor, ‘kriz’, ‘yok’, ‘dolar çok yüksek’ diyorlar. Kadınlar hep ikinci planda. Biz kadınlar geç saate kadar çalışmıyoruz. İşyerinde 12-13 saat çalışıp, sonra da gidip evde çalışıyoruz. Zam istediğimiz de patron ‘Ben de kazanamıyorum sana nasıl vereyim. Çalışıyorsan bu çalışmıyorsan sen bilirsin’ diyor. Patronların tacizine uğruyoruz. Kriz dönemlerinde en çok kadınlar etkileniyor. Erkekler kahveden çıkmıyor. Çalıştığında parası babası ya da eşi tarafından elinden alınan, üç ay evde kaldığında ‘İş yok mu? Git çalış’ denilen kadın 1 liraya bile o kadar değer veriyor ki... Biz kadınlar para harcarken o kadar çok düşünüyoruz ki... Zengin lüks yaşayan kadınlardan çalışan kadınların ne eksiği var. Çalıştığımız için sosyal hayatımız yok. Çalışıyoruz ama paramız yok. Paramız olsa da değerimiz yok. Bedenen çalışıyoruz ama kafamız çalışmıyor. Gözümüz makinedeki iki iğneye takılmış.”

MAKİNENİN ŞALTERİNİ İNDİRDİM
FATOŞ 14 yıldır tekstilde çalışıyor. İlk işe girdiğinde ücretlerin düzenli ödendiğini şimdi ise düzenli ödenmediğini anlatan Fatoş anlatıyor: “Cumartesi oldu mu saat 13.00’da zarfın içinde haftalığımızı alırdık. Elinize sağlık denirdi. En son çalıştığım işyeri disiplinliydi. Sabah 08.30’da kafayı makineye koyuyorum 19.00’a kadar. Çalıştığım işyerinde makine de çalışanlar parçabaşı çalışıyorlardı. Biz overlokçular da makineciler çalıştığı için  çalışmak zorunda kalıyoruz. Sosyal hayatımız yok. Suriyeli işçiler geldiklerinden beri patronlar maaşlarımızı düşürüyorlar. Paralarımızı zamanında alamıyoruz. Maaşlarımızı zamanın da vermiyorlar. Patronların tacizine uğruyoruz. Cumartesi işten çıkıyoruz. Akşam 5’de gel diyor patron. Bütün işçiler gittikten sonra gel al paranı diyorlar. Cumartesi gitmedim pazartesi işe gittiğimde makinenin şalterini indirdim. Patronu çağırdım. Şimdi benim paramı ver yada ben çalışmıyorum. Neden işçiler gittikten sonra beni çağırıyorsun. Tuttum bitmiş işleri şimdi paramı vermezsen keserim dedim. Çıkardı getirdi paramı. Eskiden koşullar daha iyi idi. Para yok koşullar kötü. Paramızı zaten zamanında alamıyoruz. İşsiz kaldığımızda evdekiler zorlanıyor. Ailen alışmış senin para getirmene, sen de onlardan isteyemiyorsun. Faturalar kira üç kardeşim okuyor. İşsizlik bizin için yıkım. Evin ne durumda, hastan var mı? Faturalarını ödeyebiliyor musun? Devletin  umrunda değil. İşsiz kaldığında bitirdiklerini harcıyorsun. Çağlayan da sezon boşlukları olduğundan bir çok kişi ihtiyaçlarından kısarak üç beş kuruş biriktiriyor. Ancak bu yıl sezon boşluğu uzun sürdü.”  
Fatoş 14 yıl da sadece 2 yıl sigortalı çalışmış, hiç bir sosyal güvencesi yok. Uzun saatler çalıştığını anlatıyor. Sürekli fazla mesailere bırakıldığını, ancak ücretini almak için oldukça zorlandığını söyledi. “Burnumuzdan geliyor” diyor Fatoş ve devam ediyor: “Çağlayan’da fabrikalar olsa daha düzenli çalışırız. Bir çok işyerinin ruhsatı yok. Bir hafta çalışıyoruz. Paramızı alamadan işyeri kapatıp gidiyor. İşe girişimiz çıkışımız belli olsa kafamız rahat olur. İş ile ilgili patrona bir şey sorsak, kadınsın laubali olma patronla derler.”

ÖNCEKİ HABER

‘İlk aşkım tiyatro hâlâ içimi titretiyor’

SONRAKİ HABER

Grev kararını asan İZENERJİ işçileri taleplerinde kararlı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...