26 Mayıs 2015 00:45

AKP iktidarında sağlıkta yalan rüzgarı

AKP’nin reform diye adlandırdığı hamleler vatandaşa nasıl yansıdı? Sağlık alanında, hastanelerde 13 yıl boyunca neler değişti?

Paylaş

DOSYA: AKP'nin 13 yılı

Fırat TURGUT

AKP, iktidara geldiği 2002 yılından bir yıl sonra Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı ilan etti. 2003’ün Aralık ayından itibaren kimi ‘reformlar’ yapacağını iddia ederek sağlık alanını markaja aldı. “Doktorun elini hastanın cebinden çıkaracağız”, “Hastanelerdeki kuyruğa son verdik”, “Sağlıkta çağ atladık” gibi söylemlerle hem propaganda yaptı hem de sağlık alanından nemalandı. Peki, AKP, iktidarı boyunca sağlık alanında ne dedi, ne yaptı? AKP’nin reform diye adlandırdığı hamleler vatandaşa nasıl yansıdı? Sağlık alanında, hastanelerde 13 yıl boyunca neler değişti? Bu soruların yanıtları için kapısını çaldığımız Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Başkanı Bayazıt İlhan’a direkt AKP iktidarının sağlıkla ilgili iddialarını sorduk. İşte 13 yıllık tablo:

HARCAMALAR ARTTI NİTELİK AZALDI
Herkesin sağlığı doğduğu günden itibaren emin ellerde...

Öyle diyorlar ama Samsun’da iki buçuk aylık Kübra bebek açlıktan öldü. “Alamıyordum, mama bile alamıyordum. Gücüm yetmiyordu” diyordu annesi. Konya’da ise 40 günlük Ayaz bebek soğuktan can verdi. Yaşadıkları kerpiç evin penceresinin camları bile yoktu. Naylonla örtmüşlerdi. Gazeteler “Sağlık skandalı” haberleriyle dolu.

Hükümet gerekli düzenlemeleri yaptı ama doktorlar hastalara ilgi göstermiyor, yeterli süre ayırmıyor...
Telefonla randevu sisteminde hastaya ayrılan süre on dakikayı bile bulmuyor. Randevusuz hastalar da eklenince hasta başına toplam süre 5 dakikaya kadar iniyor. Günde 100-150 hasta bakmaya zorlanan bir doktor, hastaya ne kadar zaman ayırabilir ki?

Sağlıkta başvuru oranı 8,2’ye çıktı, herkes istediği gibi tedavi oluyor...
Evet; yurttaşlar sağlık kurumlarına daha fazla müracaat ediyor ama bu daha çok tedavi olabildiklerini göstermiyor. Bunun en açık göstergesi, acil servislerdeki izdiham. Tedavi olamayan soluğu acil serviste alıyor. 77 milyon nüfuslu Türkiye’de bir yılda acil servislere başvuran hasta sayısı 100 milyonun üzerinde. İşlerin iyi gitmediği ortada... Üstelik sürekli olarak hasta sayısının artmasıyla övünen yetkililere sormak lazım: Kim hasta ediyor bizi?

Vatandaş ilacını istediği eczaneden, üstelik yüzde 80 ucuza alıyor...
Sosyal Güvenlik Kurumu birçok ilacı ödeme listesinden çıkarttı. Bu ilaçların parasının tamamını vatandaşlar ceplerinden ödüyor. Üstelik SGK hesaplama yaparken benzer, eşdeğer ilaçların en ucuzunu esas alıyor. Aradaki fark da hastaların cebinden çıkıyor. Bu durumda; bir sigortalının aldığı ilaç için ödediği para o ilacın fiyatından bile daha fazla olabiliyor. Edirne’de, ilacını bulamadığı için sabık Şehircilik Bakanından yardım isteyen kanser hastasının uğradığı dilenci muamelesini de unutmuyoruz.

Sağlık harcamalarının büyük bir bölümü devlet tarafından yapılıyor...
Türkiye’de 2012 yılında gerçekleşen 72 milyar 820 milyon lira toplam sağlık harcamasının yüzde 79,5’i 57 milyar 892 milyon lirası kişiler tarafından prim ödemesi ve cepten ödeme olarak yapıldı. Kişi başına yıllık 1009 lira olan sağlık harcamasının, 785 lirası kişilerin kendisi tarafından yapılırken, yalnızca 224 lirası devlet tarafından yapıldı.

Sağlıkta memnuniyet artıyor...
Avrupa Birliği’nde her bir vatandaşın sağlığı için ortalama yılda 2 bin 868 dolar harcanıyor, sağlıkta memnuniyet oranı yüzde 62. Türkiye’de her bir vatandaşın sağlığı için yılda 913 dolar harcanıyor, Sağlık Bakanlığı sağlıkta memnuniyetin yüzde 76 olduğunu iddia ediyor. Bakanlığa göre, Hükümet her birimizin sağlığı için Avrupa Birliği yurttaşlarının üçte birinden daha az para harcadığı halde biz halimizden daha memnunmuşuz!

Türkiye sağlıkta çağ atladı...
Birleşmiş Milletler’in sağlık göstergelerini de içeren 2014 Yılı İnsani Gelişme İndeksi’nde Türkiye, 187 ülke arasında 69. sırada yer aldı. Oysa aynı ülkeler arasında zenginlikte 59. ülke. Yani insani gelişme performansı eksi 10. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de sağlık, eğitim ve yaşam süresi olması gerekenin altında.

YOLSUZLUKTA BİRİNCİLİK SAĞLIK SEKTÖRÜNDE
Sağlıkta yolsuzluklara son verildi...

Sağlıkta yolsuzluklar bitmek bir yana kat be kat arttı. Emniyet Genel Müdürlüğünün son raporuna göre sağlık sektörü yolsuzlukta birinciliği gene kimselere kaptırmadı. 2013 yılındaki 258 yolsuzluk operasyonundan 59’u sağlık alanında gerçekleştirildi. AKP’li siyasetçiler yolsuzluğa doymuyor. Sağlık Bakanının rüşvetçi müsteşar yardımcısı hâlâ kayıp...

HAVA AMBULANSLARI SEÇİM ÇALIŞMALARINDA KULLANILIYOR
Halka ambulans uçaklarla hizmet ediyorlar...

Sağlık Bakanlığı hava ambulanslarıyla övünüyor. Oysa 2014’ün Şubat ayında Van’ın Gürpınar ilçesi Yalınca köyü Çeli mezrasında 1,5 yaşındaki Muharrem bebek zatürreeden öldü. Yollar kapalı olduğu için ambulans gitmedi. Babası 16 kilometre boyunca çocuğun cenazesini çuvalla sırtında taşıdı. Bir ay sonra Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun seçim çalışmaları için hava ambulanslarını kullandığı ortaya çıktı.

BIÇAK PARASI KASATURA PARASI OLDU
Muayene katılım ücreti sadece 2 lira...

Kanun çıkarken öyle yazdılar ama Genel Sağlık Sigortası’nın yürürlüğe girdiği daha ilk gün muayene ücretlerine zam yapıldı. Artık devlet hastanelerinde yazılan her bir reçete için 8 lira, özel hastanelerde yazılan her bir reçete için 15 lira muayene ücreti ödeniyor. Üstelik daha önce muayene ücreti ödemeyen SSK’lı aktif çalışanlar, yeşil kartlılar, kamu çalışanları ve emeklileri ile aile bireyleri de artık ücret ödemek zorunda.

Bıçak parası kaldırıldı...
“Bıçak parası” kalkmadı, özel hastanelerde “ilave ücret”e dönüştü. Üstelik de kasatura parası oldu. Yüzde 20’yi geçmeyecek dediler; önce yüzde 30, sonra yüzde 70, daha sonra yüzde 100, en son yüzde 200 oldu. Zaten denetlenmediği için özel hastaneler vatandaşlardan ne tutturabilirse alıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre 2012 yılında özel hastaneler sigortalı yurttaşlardan 14,5 katrilyon bıçak parası aldılar.

ARTIK REHİN ALMA YOK, SENET VE İCRA VAR
İstediğim hastanede tedavi oluyorum...

Sağlık sigortalı hastalar eskiden öncelikle devlet ve üniversite hastanelerinde, sevk almak koşuluyla da sözleşmeli özel hastanelerde tedavi olabiliyorlardı. Evet, şimdilerde hepsinde değil ama Sosyal Güvenlik Kurumu’yla sözleşme imzalayan özel sağlık kurumlarında tedavi olabiliyorlar. Yalnız küçük bir sorun var; taburcu olurken önlerine konulan milyarlarca liralık faturayı ödeyebilmeleri gerekiyor!

Hastanelerde rehin alma ayıbına son verildi...
Hastaneler faturayı ödemeyen hastaları artık rehin almıyor. Hastaya senet imzalatılıyor, sonra icra memurları geliyor. Ödeyemeyenlere de hastane yolu görünüyor. Bu şekilde hastane borcu olan vatandaş sayısı o kadar arttı ki Hükümet seçim öncesi hastane borçlarına af getirmek zorunda kaldı.

ÖZEL HASTANELER VE YANDAŞLAR PATLAMA YAPTI
SSK hastanelerini sağlıkta tek çatı oluşturmak için Sağlık Bakanlığına devredildi...

SSK hastaneleri “tek çatı altında topluyoruz” bahanesiyle özelleştirilmek için sağlık Bakanlığına devredildi, tasfiye edildi.

Sağlıkta asıl hedefin özelleştirme olduğu bir iftiradır...
AKP’nin sağlık “reformundan” faydalanan tek kesim özel hastane patronları oldu. AKP döneminde Sağlık Bakanlığının hastane sayısı yüzde 10 artarken, özel hastane sayısı yüzde 102, Sağlık Bakanlığının yatak sayısı yüzde 13 artarken, özel hastane yatak sayısı yüzde 207 arttı. Asıl büyük “patlama” ise hasta müracaatlarında gerçekleşti. Sağlık Bakanlığında yüzde 153, özel hastanelerde yüzde 1152 artış oldu. Artık hepimiz özel hastanelere mahkûm haldeyiz.

Hükümet sağlıkta ne yapıyorsa vatandaş için yapıyor...
Sağlık “reformundan” en çok yandaşlar nasipleniyor. Özelleştirilen TEKEL’in İstanbul Unkapanı’da altın kıymetindeki binası, ihalesiz yandaş bir özel hastane grubuna devredildi, şimdilerde para basıyorlar. Bezm-i Alem Valide Sultan’ın fakir fukara, garip gureba için yaptırdığı “Osmanlı yadigarı” Vakıf Gureba Hastanesi bile özelleştirildi. “Paranın dini imanı olmaz” diye boşuna dememişler.

TAŞERONLAŞMA ARTTIKÇA HAYATLAR UCUZLADI
Taşerondan hizmet satın alınıyor. Hem ucuz hem de kaliteli oluyor...

Sağlık Bakanlığı taşeron bakanlığına dönüştü. Taşeronlaşma ise sağlık hizmetinin kalitesini düşürüyor, hastaların hayatını tehdit ediyor. 26 Mayıs 2009 gecesi Bursa Devlet Hastanesinde çıkan yangından 8 hasta yakını hayatını kaybetti. Raporlar yangının çıkış sebebini ortaya koydu. Radyoloji ihalesi alan taşeron firma yangına dayanıksız ucuz kablo kullanmıştı. Sağlıkta taşeron uygulaması maliyetleri düşürmüyor ama hayatları ucuzlatıyor.

BİR PARA KAZANMA KAPISI: GSS
Artık herkesin Genel Sağlık Sigortası var...

Evet, adı Genel Sağlık Sigortası ama işsizlik sigortasından yararlanamayan işsizler, sigortasız çalışanlar, emeklilik için prim günü doldurup yaşa takılanlar, kısmi zamanlı çalışıp primleri ayda otuz günden az yatanlar, primini ödeyemeyen esnaf ve sanatkârlar, primini ödeyemeyen çiftçiler, primini kendisi ödemesi gerekip de ödeyemeyenler, yani prim borcu olan milyonlarca yurttaş sağlık hizmeti alamıyor.

Bütün hastaneler sigortalılara açıldı...
Evet; sigortalılar, hepsinde değilse de Sosyal Güvenlik Kurumu’yla sözleşme imzalayan özel hastanelerde tedavi olabiliyorlar. Yalnız milyarlarca liralık faturayı ödeyebilmeleri gerekiyor! Bu kadar parayı ödeme gücü olmayan vatandaşlar sigortalı olsa bile özel hastanenin kapısından içeri giremiyor.

Genel Sağlık Sigortası primini ödeyemeyen vatandaşların primlerini devlet ödüyor...
Yasaya göre aylık geliri asgari ücretin üçte birinden fazla olan her vatandaş prim ödemek zorunda. Devlet, aylık geliri 400 liranın üzerinde olan herkesi zengin kabul ediyor. Aylık 288 liraya kadar Genel Sağlık Sigortası primi istiyor. Ödeyemeyenleri hem borçlu kaydediyor hem de sağlık hizmetinden mahrum bırakıyor.

Bütün çocuklar koşulsuz olarak Genel Sağlık Sigortası’ndan faydalanıyor...
Ancak 18 yaşın altındaki çocuklar annesinin, babasının sigortasından ya da prim ödemeden Genel Sağlık Sigortası’ndan faydalanabiliyor. 18 yaşını bitirmiş olup okumayan çocukları, lisede okuyup 20 yaşını bitirmiş çocuklar, üniversitede okusa dahi 25 yaşını bitirmiş çocuklar annesinin, babasının sigortasından faydalanamıyor. Hiçbir işte çalışmasalar, hiçbir gelirleri olmasa dahi aileleri Genel Sağlık Sigortası primi ödeyemezlerse sağlık hizmeti alamıyorlar.

Genel Sağlık Sigortası olanlara sağlık hizmeti ücretsiz veriliyor...
Sağlık hizmeti alabilmek için Genel Sağlık Sigortası primi ödemek yetmiyor. Ayrıca telefonla randevu alırken başlayıp muayene ücreti, reçete bedeli, ilave ücret, istisnai sağlık hizmeti diye devam ediyor. Tam 12 kalem “katılım payı” ödemek gerekiyor. Çalışma Bakanının açıkladığına göre, 2014 yılında sadece muayene ücreti, ilaç ve reçete katılım payı olarak cebimizden 3,5 katrilyon lira çıktı. Özel hastanelerde “ilave ücret” adıyla ödettikleri hariç...

AŞILAMA ORANI AZALDI
Bebek ölüm hızı binde 7,8’e düştü...

Sağlık Bakanlığı 2013 yılında bebek ölüm hızını binde 7,8 olarak; Türkiye İstatistik Kurumu ise aynı yıl için binde 10,8 olarak açıkladı. Aradaki fark yüzde 39. Üstelik Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2014 yılında bebek ölüm hızı binde 11,1’e yükseldi. Sağlık Bakanlığı gerçekleri gizlemek için istatistiklerle oynuyor.

En geniş aşılama programı uygulayan ülkeler arasındayız...
Türkiye’de 2003-2008 döneminde 100 çocuktan 81’inin bütün aşıları yapılabiliyorken, tam aşılı çocukların oranı 2008-2013 döneminde yaklaşık yüzde 9 azalarak 100 çocuktan 72’sinin aşıları yapılabilmiştir. Başka bir ifadeyle, son beş yıllık dönemde tam aşılı çocuklarımızın oranı azaldı.

Kızamığın kökü kazındı...
Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ sık sık söylerdi. Oysa kızamık, Türkiye’de üç yıldır salgın halinde Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre ülkemizde 2011 yılında 111, 2012 yılında da 698 kızamık hastalığı saptandı. Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü’ne üye 194 ülke arasında 2012 yılında kızamığın en sık saptandığı 52. ülke konumundaydı. 2013 yılında yaklaşık 8 bin vakayla Türkiye kızamıkta Avrupa şampiyonu dünya üçüncüsü oldu. Sağlık Bakanlığı suskunluğunu koruyor.

ÖNCEKİ HABER

SYRIZA içinde AB-IMF tartışması

SONRAKİ HABER

İbre AKP’yi gösterse de Ümraniye’de dönüşüm var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...