24 Mayıs 2015 00:33

İç politika haline gelen dış politika

Paylaş

DOSYA: AKP'NİN 13 YILI

Aydın ÇUBUKÇU

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, dış politikaya özel ve ağırlıklı bir önem veren hükümetlere pek rastlanmaz. Zira dış politika, “hükümetler üstü”, “partiler üstü” bir “milli politika alanı” olarak kabul edilmiştir. Lozan Antlaşmasından sonra temelleri ve hedefleri sabitlenmiş olan bu politika, “iç politikadan bağımsız” bir devlet çizgisi idi. Cumhuriyet tarihi boyunca, hükümetlerin tercihleri bu çizgiyi esası bakımından etkilememiş, hükümetlerin dış politika programları basmakalıp tekrarlar halinde birbirini izlemiştir.
AKP, iki nedenle bu çizgiyi, esasları bakımından değilse de, ideolojik içeriği ve pratik yönelimleri bakımından değiştirmeye yöneldi. Birincisi, Ortadoğu merkez olmak üzere, İslam coğrafyasının tümünü etkileyecek bir güç olma hevesiydi. İkincisi, buradan elde edeceği varsayılan prestijle iç politikada hegemonyasını pekiştirmek istiyordu.
Bölge merkezli egemen güç hayalinin dayanaklarından biri, ABD’nin Ortadoğu projesiydi. ABD’nin de, bu proje için güçlü bir “ılımlı Müslüman” politik güce ihtiyacı vardı. Böylece “stratejik ortaklık” denilen ve karşılıklı ikiyüzlülüklerden örülmüş olan çıkar ortaklığı için ilk koşul sağlanmış oluyordu. AKP’nin üstü örtülmüş niyeti, Amerikan atına binerek bölgede kendi kılıcını sallamak yönündeyken, ABD de AKP’nin kılıcının işe yarayabileceği alanlarda kendi atını koşturmak istiyordu.

AKP’NİN KILICININ DA TAHTADAN OLDUĞU ANLAŞILDI

Önce “Arap Baharı” içinde, sonra da Suriye krizi sürecinde, ABD ile “stratejik ortaklık” ciddi bir kriz yaşadı. ABD atını çekti, AKP’nin kılıcının da tahtadan olduğu anlaşıldı.
AKP, bölgedeki Müslüman Kardeşler örgütünün gücüne inanıyordu ve bu gücü kendisinin yedeği olarak kullanarak ABD’nin genel stratejisi içinde etkili bir yer tutarak kendi neoosmanlıcı hayallerini gerçekleştirebileceğini düşünüyordu. Müslüman Kardeşler örgütünün eski gücünde olmadığı, belli başlı bölge ülkelerinde kolayca iktidarı ele geçirmesinin de ancak yeni dengelere bağlı olduğu görülünce, AKP, mezhepçi ve şiddete dayanan komplo yöntemleriyle kendi başının çaresine bakmaya yöneldi.
Dış politikayı, temel unsurları bakımından iç politikaya da uygulamaya başladı. Dış politikasındaki mezhepçi, şiddete dayanan ve komplocu yöntemleri içeriye taşıdı. Bu politikaların düşünsel mimarı ve uygulayıcısı olan Davutoğlu’yu da başbakan yaptı. Çöküntü, tecrit ve itibarsızlık getiren “yalnızlaşma” sürecini aynen iç politikada da yaşamaya başladı. Mezhepçi, ayrımcı, şiddete dayanan ve komplolarla yürütülen dış politika, hükümetin iç politikası oldu ve seçimlere bu politikanın bütün unsurlarının hakim olduğu bir atmosferde giriliyor.

ÖNCEKİ HABER

Değişim rüzgarı kadın ve gençlerden esiyor

SONRAKİ HABER

AKP, ‘AB kredisi’ni tüketti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...