23 Mayıs 2015 01:00

Direniş gücünü nereden alıyor?

Renault ve TOFAŞ işçilerinin Türk Metal’e öfkeleri de, belirledikleri taleplere bağlılıkları da ilk günkü gibi... Polisin ve valiliğin yoğun baskısını göğüsleyen işçiler, aldıkları kararların arkasında. Bu kararlılığın ardındaki sır Renault işçisinin şu sözlerinde saklı: “Gerçek sendikacılık neymiş gösterdik.” İşçilerin ‘gerçek sendika’ dedikleri mücadele içinde oluşturdukları işçi komitesi.

Paylaş

Muzaffer ÖZKURT
Bursa

Renault ve TOFAŞ işçilerinin Türk Metal’e öfkeleri de, belirledikleri taleplere bağlılıkları da ilk günkü gibi... Polisin ve valiliğin yoğun baskısını göğüsleyen işçiler, aldıkları kararların arkasında. Bu kararlılığın ardındaki sır Renault işçisinin şu sözlerinde saklı: “Gerçek sendikacılık neymiş gösterdik.” İşçilerin ‘gerçek sendika’ dedikleri mücadele içinde oluşturdukları işçi komitesi.
ÜET dedikleri en küçük üretim birimlerinden yukarıya doğru kurdukları işçi komitesi, su ve ekmek kadar yaşamsal bir ihtiyaçlarını karşıladı işçilerin. Tüm saldırılara ve bölme girişimlerine rağmen birliklerini bozmamalarını ve sakin kalmalarını sağlayan bu komiteler.
Direniş yerinde görüştüğümüz Renault işçisi, komitelerin işleyişini şöyle anlatıyor: “Herkes kendi bölümünde komite toplantısı, değerlendirme yapar. Bu, temsilciler yoluyla merkezileşir, burada değerlendirilir ve ortak karar haline gelir. Aynı şekilde bir görüşme olduğunda da sözcüler gelir açıklama yapar. Oy kullanılır. Evet, hayır denir. Hangisi çoğunluktaysa o karar haline gelir.”

İŞÇİ İRADESİNİN SOMUTLAŞMIŞ HALİ

İşçiler bu yapıyı, başta Türk Metal olmak üzere sendikalarda hakim, işçi iradesini hiçe sayan ve patronun ihtiyaçlarını esas alan anlayışın reddi üzerine kurdular. Binlerce işçinin katıldığı direnişin başarılı bir şekilde yürütülmesi için kurulan komitelerle işçi iradesi, bir işçi örgütü olarak somutlaştı.
Kurulan bu yapı “işçi demokrasisi”nin görülmesi açısından da önemli veriler sunuyor. Herkes tartışmakta ve fikrini söylemekte özgür. Ancak komiteler yoluyla tartışılarak alınan kararlar, yine aynı yolla duyuruluyor ve istisnasız tüm işçiler tarafından uygulanıyor. “Mesela evet çıktı. Bu karara hayır diyenler de uyar mı?” diye sorduğumuz işçi, eliyle direniş alanında bekleyen binlerce arkadaşını göstererek yanıt veriyor: “Uymayacaksa niye burada duruyor o zaman!”
Komitelerin varlığı ve demokratik işleyiş, en yakıcı taleplerin somut olarak belirlenmiş olması, en kenarda duran işçiyi bile mücadelenin merkezine çekiyor. Direnişin gücü de buradan geliyor.

KULAKTAN KULAĞA, FABRİKADAN FABRİKAYA

Farklı fabrikalarda direnen işçiler birbirlerini yalnız bırakmıyor. Ekonomik ya da başka bir sorun yaşandığında ilk onlar koşuyor yardıma. Duyuru yapılır yapılmaz eller hemen cebe gidiyor, toplanan para diğer fabrikadaki işçi kardeşinin ihtiyaçlarını gidermek için gönderiliyor.
Sadece para ve gıda gibi ihtiyaçlar değil, direniş sırasında edinilen deneyimler de paylaşılıyor. Bunlar, kimi zaman diğer fabrikada çalışan akraba, eş dost yoluyla kimi zaman da fabrika sözcülerinin ziyaretleriyle aktarılıyor. İşçi komiteleri, de bu deneyimlerden biri.
Renault kurduğu komitelerle direnişe çıktı ve bunun faydalarını gördü. Yaşadıkları kimi sıkıntıların çözümü için bu deneyimden faydalanan TOFAŞ işçileri, komitelerini direniş sürerken oluşturdu.
TOFAŞ’ta komiteler kurulur kurulmaz havanın değiştiği anlatılıyor. Bir TOFAŞ işçisi, komitelerin kurulmasının ardından kararlılıklarının artığını belirtiyor: “Dağınıklık gitti bir kere. Kim geliyor kim gidiyor bilinmiyordu. Bizdeki üretim birimi olan TÜT’lerden en güvenilir isimlerden birer temsilci ve birer yardımcı seçtik. Şimdi herkes sabah toplantı yapıyor, kimin istifa edip etmediği ortaya çıkıyor. Komiteler kurulduktan sonra direniş yerinde sürekli bekleyen işçi sayısı da arttı. Her üretim birimi sabah sayımla başlıyor. Daha önce bir görüneyim diyenler, şimdi çadırını kurup yerleşti.”


TERCİH DEĞİL ZORUNLULUK

Talepleri sahiplenmek, alınan kararlara uymak işçiler için bir tercih değil, zorunluluk. Mücadeleyi bırakmanın ve birliği bozmanın sonucunun felaket olduğunu biliyorlar. Çünkü bu, eskiye dönmek anlamına geliyor.
Hiç durmadan çalıştıklarını ve üretimin bir saatte 63 arabaya kadar çıktığını anlatan Renault işçisi şunları söyledi: “Öyle ki yazın üç dört atlet değiştiriyorduk. Toz toprak içinde. Tuvalet kapıları kilitli değil ama tuvalete gidecek su içecek zaman yok. Ama yine de başına dikilip zaman tutarlar, sonra da burada eleman fazla diye eleman sayısını azaltırlar. Yıllık izin gelir, izin istediğinde bu kez ‘Eleman az olmaz’ derler. İşlerine nasıl gelirse öyle.” Başka bir işçi söze giriyor: “Benim sırtımda bir, belimde iki fıtık var. Bu çalışma sisteminin bana bıraktığı izler bunlar.” Aslında Renault’da çalışıp da bu izleri bedeninde taşımayan işçi yok gibi.
Geçim derdi, işsizlik korkusuyla bu koşullara katlanıyordu işçiler. Ancak işçi sayısı azalıp üretim rekorları kırıldıkça, durum gitgide kötüleşti. Renault işçisi “Burada binlerce adam var ve içlerinde borcu olmayan neredeyse yok. Herkes bir şekilde bankadan borç almıştır. Borcu borçla çevirmiştir” diyor.
Basit bir ekonomik yetersizlik değil sözü edilen; Çocuğunun istediği bisikleti alamamak, ailece hiç değil bir tatile gidememek, bir yeri gezememek, en basiti bir sinemaya gidememek, fazla mesailer nedeniyle çoluk çocuğunun görememek, tükenmiş halde gidilen evde uyumaktan başka bir şey yapamamak…
Renault işçisinin “Sadece yaşadık, ölmedik” demesinin nedeni de, TOFAŞ işçisinin şu sözlerinin nedeni de bu: “Bu direniş sonuna kadar sürecek. Tazminatsız işten atarız diyorlar. Zaten gırtlağa kadar borç içindeyiz. Atarsa atsın. Burada, direniş yerinde gördüğüm tablo, burada çektiğim 30 fotoğraf bana ömür boyu yeter.”


AKLIMA GELMİYOR DEĞİL

“Türk Metal yöneticileri bizim paramızla keyif sürdüler, biz ise ailemizle bir yere gidemez hale geldik. Ama şimdi bunlar geride kaldı. Direniş küs işçileri bile barıştırdı, omuz omuza mücadele ettirdi. Birliğimizi koruyacağız ve mücadelemizi sürdüreceğiz” diyor işçiler. Direniş öncesi CHP’li, AKP’li ve MHP’li işçilerin sürekli birbirlerine laf attığını, direnişin ardından bu tartışmanın tamamen durduğunu söylüyorlar. Birliklerini bozmamak adına “politika konuşmuyorlar” aralarında. Ancak bu, direnişlerine ilişkin yapılan açıklamaları ve tutumları konuşmadıkları anlamına gelmiyor. Özellikle hükümetin ve valiliğin tutumu bunda belirleyici. Valiliğin belediyelerin yardımları engellemek istemesi ve en son Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın “Eylemin zamanlaması manidar” açıklaması tepki çekmiş. TOFAŞ işçisi “İnsanlar saf değil. Neyin ne olduğunu görüyor tabii” derken, Renault’ta çalışan eski bir işçi “Yalan yok ben üç dönem AKP’ye oy verdim, ama şimdi şaşkınım” diyor. Zamanlaması manidar ifadesinin daha önce de başka mücadeleler için söylendiğini hatırlatarak, “Acaba o zaman da durum bizimki gibi miydi, diye düşündünüz mü?” diye soruyoruz; “Aklıma gelmiyor değil” yanıtı veriyor.


GURURUMUZLA OYNADILAR

Hedeflenen enflasyon oranlarıyla imzalanan her sözleşmeden sonra, gerçek enflasyon daha yüksek olduğu için yoksulluk arttıkça, Türk Metal’e öfkenin de büyüdüğünü söyleyen Renault işçisi şöyle diyor: “Üç yıllık sözleşmeyi getirdi karşımıza. Enflasyon nedir? Ben cebime bakarım. Patates ne kadardı ne kadar oldu ona bakarım. Muz iki katına çıkmış. Benim ücretim yerinde sayıyor. Bir de karşımıza geçip en iyi sözleşmeyi imzaladık diyerek bizim gururumuzla oynadılar.”
Oysa işçiler ne ürettiğini de, ürettiğinin değerini de biliyor. Bu nedenle Bosch sözleşmesinin kendilerine rahat bir şekilde uygulanabileceğini söylüyorlar. Patronun diğer patronları düşünerek buna yanaşmadığını anlatan Renault işçileri, direnişin de tüm işçiler için olduğunu, herkesin bu mücadeleye katılması gerektiğini söylüyor.


TALEPLER

İşçilerin kendi seçtikleri temsilcilerle imzalanacak protokolde yer almasını istedikleri talepler şöyle:
*İşten atılmama garantisi verilsin.
*Türk Metal’in işyerlerindeki tabelaları sökülsün; temsilcilik odalarına işçilerin seçtiği sözcüler otursun.
*Ücretler Bosch sözleşmesi çerçevesinde yenilensin.

ÖNCEKİ HABER

Bağcılar'da seçimin nabzı: Saray bir yere kadar ya asgari ücretlinin itibarı?

SONRAKİ HABER

Direnişten notlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...