08 Mayıs 2015 01:00

36 padişahtan 14'ü devrildi

Profesör Mehmet Altan, AKP’nin başkanlık sistemi hedefini değerlendirdi: “550 milletvekili alsalar bile, Türkiye’nin bunu taşıyamayacağını düşünüyorum. Bütün mülkün sahibi olan ve muhalefeti olmayan 36 padişahtan 14’ü devrildi.

Paylaş

Çağrı SARI
Arif KOŞAR
İstanbul

7 Haziran seçimlerine sayılı günler kaldı. HDP barajı aşabilecek mi, AKP’nin tek başına iktidarı tehlikede mi, CHP sosyal yardım programıyla neyi hedefliyor? İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi, İktisat Profesörü Mehmet Altan cevaplıyor. Ve “Başkanlık sistemi bu milletin genlerinde var” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir hatırlatmada bulunuyor: “Tarih bizim laboratuvarımızsa, 36 padişahımız var ve padişahların muhalefeti yok. Mülkün sahibi. Padişahların da 14’ü devriliyor. Toplumu çok zorlarsanız padişah da olsanız ortamı patlama nok-tasına getirirsiniz. Türkiye’nin bir daha o noktalara savrulmaya rıza göstermeyeceğine inanıyorum.”

Partilerin seçim bildirgeleri geçtiğimiz seçimlere göre çok daha fazla dikkat çekti. Özellikle ekonomik ve sosyal haklara yapılan vurgular. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, ilk defa ciddi bir düzeyde sosyoekonomik konuların ele alındığını gördüm. Bunu da Ak Parti’nin gücünü kuvvetini kaybediyor olmasına bağlıyorum. Muhalafet buradaki boşluğu sezdi. Hayırlı bir iş de yaptı. Ekonomiyi gündeme getirdi. İlk defa Türkiye’de nispeten daha ciddi ve derinlikli bir seçim atmosferi gündemi oluştu, bu sevindirici. Ekonominin belirleyici olması, muhalefet tarafından farkedilmesi, rollerin değişmesi, kaynak sorusu, AKP’nin ‘yapamazlar’ diye paniğe kapılması. Vaatler ve kaynak  konusu niteliksiz siyaset gündeminde oksijen oldu. AKP yönetiminin zenginleştikçe halkın sorunlarından koptuğunu da bu tartışmalar sırasında açıkça gördük.

Önceki seçimlerde bunu yapamazlar mıydı?
Yapabilirlerdi... Geç keşfettiler ama keşfetmelerinin nedeni ekonomik gerileme ve muhalefetin AKP’nin sosyal yardımla başarı yakaladığını fark etmiş olması. CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke ile konuştum. Onun bana anlattığı ve benim de gördüğüm kadarıyla bunun altında büyüme modeli yatıyor. Türkiye’nin büyüme modeli duvara tosladı. 4-5 yıldır milli gelirde artış yok. Yeni bir büyüme modeli çalışmaları yapılmadığı gerçeği var. Siyasal iktidar da çıkmazı görüyor. Yeni paketler adı altında balonlar oluşturuyor ama inadırıcılığını yitirmiş. Yeni bir atılım yapacak enerjisi de  kalmadığı için, içerideki ve dışarıdaki çevreler muhalefete daha çok destek veriyor.  
Siyasal iktidarın piyasa konusundaki güven çıkmazı aslında Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı tartışmasında baş gösterdi. Mesela, iktisat fakültelerinde hiçbir zaman gündeme gelmemiş garip teorileri bağırarak seslendiren bir cumhurbaşkanının varlığı, bunun doları patlatması, Kemal Derviş’in CHP’de yeniden görünmesi... Bunları da bir yere kaydetmek lazım. CHP’nin gerek asgari ücret, gerek mazot, gerek kira gibi vaatleri Keynesyen bir devlet uygulaması ile yeni bir büyüme başlangıcı yapma arzusu var.  İktidara gelmeleri halinde uygulayacaklarını, kaynak yaratmanın çok zor olmadığını ifade ediyorlar. Hayat buna cevap verir mi bilmiyorum ama daha ciddi çalışmaları var. Büyüme modeli peşinde koştuklarını gördüm. Ancak Avrupa Birliği meselesini yeterince vurgulamamaları eksiklik bence…

Bu vaatler seçmende nasıl karşılanıyor? ‘Bol keseden sallıyorlar’ şeklinde algılanıyor mu?
Hayır. TÜRK-İŞ’in son açlık yoksulluk sınırına bakın. AK Parti, ‘Kaçak Saray’ ile yolsuzluklar ile birlikte anılıyor. Seçmen bakar, iki maaş daha fazla verecekse verir oyunu. Bunun bir nispi karşılığı olabilir.

CHP’nin adaylarını nasıl değerlendirirsiniz? Örneğin CHP kendi içinden tepki de alan Ermeni bir aday gösterdi; Selina Doğan. Ancak sonrasında 3 parti Ermeni Soykırımı’nı yok sayan bir metne ortak imza attı.
Geçenlerde bir araştırma şirketi, CHP’nin aldığı oy oranları ve nerelerden oy aldıklarına dair bilgi verdi. CHP, oyunun 5.5 milyonunu Kemalist, 5.5 milyonu da homojen olmayan  kesimden alıyor. Farklı bir seçmeni var. Sağ ve sol tarafı, ayrı ayrı güçler tarafından çekiliyor. Bir dönüşme arzusu var. Çok temkinli, kimseyi kırmadan yapmak istiyorlar. Bu da tutarsızlıklar meydana getiriyor. Nereden baktığınıza bağlı. Yani bir taraftan eleştirebilirsiniz; bunun için yeterli argüman vardır ama bir taraftan da bu ‘değişim’ çabasının arkasında durabilirsiniz.

CHP’nin ön seçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayırlı oldu. Çünkü bu parti, milletvekili çıkarıyordu ama parti olamıyordu. Ön seçimle birlikte partileşme sürecine girdiler. Ön seçimin her tarafta yapılması gerek. Ancak ön seçim parti üyelerinin kafasının karışık olduğunu da gösteriyor. Bir taraftan ‘demokrasi’ deyip, Balyoz-Ergenekon sanıkları gibi adaylar çıkarıyor. Çelişkili tablolar var. 81 ilin yöneticisinin ‘hedef nedir’ diyerek kadrolarını yeniden üretmesi ve o üretim üzerinden halka gitmesi lazım.

HDP TÜRKİYE PARTİSİ OLABİLMEK İÇİN ADIM ATTI

HDP’ye gelelim... Seçim bildirgesi oldukça dikkat çekti. Siz ne dersiniz?
Tabii en ileri, demokratik, tutarlı seçim bildirgesi kuşkusuz HDP’nin. Yani çok hoşuma giden bir yanı da şu; YÖK, MGK, Diyanet İşlerini kaldırma vaadi. Bunu AKP’ye yakın bir medya organı, HDP için ‘Devleti yok edecekler’ başlığıyla verdi. AKP nereden nereye! HDP’yi eleştirirken nerelere savrulduklarını gördük. 12 Eylül sisteminin savunuculuğunu üstleniyorlar. Ayrıca HDP’nin Türkiye partisi olabilmek için önemli bir adım attığını da düşünüyorum.  Yaptıkları demokratik muhalefet ile bütün Türkiye’yi kapsayan bir siyaset sergiliyorlar.

Halkta nasıl karşılık bulur? Bildirge için oy verecek olan da, AKP’nin geriletilmesi için oy vermek isteyen de var.
Selahattin Demirtaş’ın izlediği politika etkin. Dediğiniz gibi iki kesimden de farklı nedenlerle oy alacak. Şu anda birçok insan HDP’yi AKP’yi durduracak parti olarak görüyor. Demokratikleşmenin temsilcisi olarak görüp beğenenler de çok.


BARIŞ SÖYLEMİNDEN HOŞLANMAYAN BİR HÜKÜMET VAR

Çözüm süreci seçim gündeminin ihtiyaçları doğrultusunda mı donduruldu sizce?
Çözüm sürecinin beni en mutlu eden yani, çocukların ölmemesi. En büyük kazanım bu. Bir de bu çözüm sürecinin başlaması ile beraber faşizmin koyulaştığı bir süreç var. Özellikle batıda. Bir de mesela yüzde 10 barajını çözemeyen biri neyi çözer? Süreci başkanlığın aracı haline getirebilir miyim’in peşinde koşan, ‘Türkiye’nin demokratikleşmesi ile kalıcı bir barış olur’ diyenlerden hoşlanmayan bir hükümet var.  AKP barışla demokrasiyi birbirinden ayırmaya çalışıyor. HDP ise sorunu ayakları üzerine oturtup, demokrasisiz barış olmayacağını söylüyor.

Nasıl ilerleyecek çözüm süreci peki?
Demokrasi olmadan barış olamayacağını Türk siyasetinin güçlü bir şekilde kabul etmesi halinde ilerleme sağlıklı olacak... HDP, sağlıklı bir barış için önemli bir güç şimdi siyaset sahnesinde. Bence artık barışın güvencesi AKP değil HDP.

VEKİLLERİN AKP’YE GİTTİĞİNİ GÖREN VATANDAŞ…

Yüzde 10 barajı aşılır mı? Aşamazsa ne olur peki?
Umarım aşar. Aşacağını düşünüyorum ve çok istiyorum. Aşamazsa Türkiye’nin kaotik ortamının daha da tatsıza doğru gitme ihtimalinin büyüyeceğini düşünüyorum. Brüksel’de Zübeyir Aydar ile konuşmamda şöyle demişti: “HDP yüzde 10 barajını aşamazsa bunun çalkantılı olmasını istemeyiz ama Şırnak’ta 8 Haziran’da, adam uyandığında, 4 milletvekilinin de AKP’ye gittiğini görürse, nasıl bir duygu içinde olur.” Aydar’ın bu tespiti önemli.

AKP’nin tek başına iktidarı yani 276 vekil tehlikede mi? Öngörüyor musunuz böyle bir durum?
Öngörüyorum tabii. Eğer, seçimlerde ekonomi belirleyiciyse; ekonomik hiçbir başarısı yok son dönemde. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana her şey kötüye gidiyor.

Diyelim ki buldu istediği sayıyı, Erdoğan’ın istediği gibi bir Başkanlık olur mu?
Erdoğan her şeyi kendi rüyasındaki gibi; tanımsız-ucube  istiyor. Keyfi yapıyı tanımlıyor. Ama ben 550 milletvekili alsalar bile, Türkiye’nin bunu taşıyamayacağını düşünüyorum. Büyük bela getirir bu.

Nasıl?
Bunu taşıyamaz. Tarih bizim laboratuvarımızsa, 36 padişahımız var ve padişahların muhalefeti yok. Mülkün sahibi. Padişahların da 14’ü devriliyor. Toplumu çok zorlarsanız padişah da olsanız ortamı patlama noktasına getirirsiniz. Türkiye’nin bir daha o noktalara savrulmaya rıza göstermeyeceğine inanıyorum.

Tükiye’nin toplumsal yapısına uymaz yani?
Yani bir adamın keyfine göre 76 milyon hareket mi edecek? Zaten AKP çoğunluk değil. Oyların çoğunu alıyor ama çoğunluk değil. Bir de muhalefet var.

17 ARALIKTA İSTİFA ETMEYENE SAYGIM YOK

AKP içindeki çatlaklar da kamuoyuna yansıdı. Mesela Davutoğlu ve Erdoğan ya da Arınç ve Erdoğan arasında. Seçim sonrasında bu çatışmanın yükselmesini öngörüyor musunuz?
Bunun olacağını söyleyenler var. Doğru da olabilir ama 17-25 Aralık’ta istifa etmeyen insanlara saygım yok. Hiçbir AKP’liye yok. Bunlara da da kulak vermiyorum. İster çatışsınlar ister çatışmasınlar. Bu rezilliklerin altında imzası olan bir adamın, bir şey yapma ihtimali sıfır. Bu kadar rezil bir dönem hatırlamıyorum ben.  Devrini tamamlamış kara bir dönem. Bir daha kimsenin din üzerinden sömürü yapamayacağını düşünüyorum. Müslümanlık üzerinden gelen adamların eskileri aratmaya başladığı korkunç bir dönem bu.

17-25 Aralık’taki tutum belirleyici mi diyorsunuz?
17-25 Aralık sürecinde iktidarın yaptıkları bir sivil darbedir. Biraz bu işin ne olup bittiği anlamak için Peru’daki  Alberto Fujimori’ye bakmak gerek. Kendisi iktidardayken devlete darbe yapan bir örnek. Şimdi içerde 26 yıla mahkum. Dünyanın hiçbir yerinde, yönetenler suç işledikleri zaman devleti, mahkemeyi yok etmezler, edemezler. Yargıdan kaçamazlar. Bunun güzel örnekleri var. İspanya’da Kral oğluna devretti tahtı, neden? Kızı ‘yolsuzlukla suçlandı’ diye. Portekiz Başbakanı paralel diye bir şey uyduramadığı için içeride. Eğer bir devlet söz konusuysa yargı organının, hukuk düzeninin istismarını önlemek için çok büyük özen göstermesi lazım. Polis 25 Aralık’ta hükümetin baskısıyla, gözümüzün önünde işlenmiş bir suçu ortadan kaldırmaya yönelik mahkeme kararını uygulamıyorsa zaten orada iş bitmiştir. Yani hırsızların, kendilerini yakalayanları sanık durumuna düşürdüğü ve bütün düzeznlemelerin de hırsızlığın yakalanmaması üzerine yapıldığı bir süreçten geçiyoruz. AKP’nin suç listesi o kadar yüksek ki, muhalefete düşerek siyaset yapacak lüksü yok. O zaman buradan nasıl çıkacak? Seçimi kaybettiği vakit gideceği yer belli. O nedenle seçim önemli. Kedilerin trafoya girmesi, güney doğuda provokatif saldırılar, 1 Mayıs saldırısı... Şiddetten medet umuyor AKP. Bu nedenle de sandık konusunda duyarlı olmalı herkes. Büyük oranda köylerde yolsuzluk yapılacağına dair söylentiler var. Türkiye Kağıthane’deki AKP yolsuzluğunun kurbanı olmamalı.

ÖNCEKİ HABER

Nakış işçileri olarak onurlu Renault işçisinin yanındayız

SONRAKİ HABER

Bu anıları yok etmeyin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa