27 Nisan 2015 00:20

‘Çocuk bakım hizmetleri ücretsiz olmalı’

Sosyal Hizmet Uzmanı Aziz Şeker, çocukların bakımının toplumun ve dolayısıyla devletin sorumluluğunda olduğunu belirterek, her yoksul mahallede ücretsiz kreş ve gündüz bakımevi açılması gerektiğini söylüyor.

Paylaş

Züleyha KARAER
Ankara

Sosyal Hizmet Uzmanı Aziz Şeker, çocukların bakımının toplumun ve dolayısıyla devletin sorumluluğunda olduğunu belirterek, her yoksul mahallede ücretsiz kreş ve gündüz bakımevi açılması gerektiğini söylüyor. “Çocuk bakım hizmetleri ücretsiz olmalıdır. Yoksul ailenin cebinden bir kuruş çıkmayacak. Bu kreşlerde yalnızca bakıcılar değil, meslek elemanları çalıştırılmalı” diyen Şeker, bu yapılmadıkça çalışma hayatının kapılarının kadınlar için kilitli kalacağına dikkat çekti.   
Aziz Şeker, gazetemize Türkiye’deki bakım hizmeti veren kurumların durumunu ve ebeveynlere verilecek toplumsal desteğin önemini anlattı.

Çocuk bakımı konusunda Türkiye’deki kurumlar yeterli mi?
Çocuk bakım hizmetlerinin yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Her yoksul mahallede ücretsiz kreş ve gündüz bakımevi açılacak ki okul öncesiyle çocuklar ve aileler tanışmış olsun. Çocuk bakım hizmetleri ücretsiz olmalıdır. Yoksul ailenin olmayan cebinden bir kuruş çıkmayacak. Bu kreşlerde yalnızca bakıcılar değil, meslek elemanları çalıştırılacak.
Kreşler çocukların sosyal birer varlık olmaya başladıkları yerlerdir. Sorumlu bir ebeveynin yanı sıra yetkin bir kreş için maliyeti yüklenen bir toplumsal koruma çocuğu yaşama hazırlar. Okul öncesinin önemi yadsınamaz. Etkili, yeterli, nitelikli insanların elinde şekillenen bir okul öncesi çocuklar açısından güvenli bağlanma sorununu da ortadan kaldırır. Sosyal devlet olarak fırsat eşitliğinin önünü daha yaşamın ilk yıllarında açacaksın. Bu nedenle çocuk sorunu devletin sorumluluğundadır. Çocuk Hakları Sözleşmesini bütün yönleriyle pratiğe aktaracaksınız. Sağlıklı bir toplum inşası çocuklardan geçer.

Bu alanda ne gibi sorunlar var?
Türkiye’de kadın ve çocuk sorunu yapısaldır. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17. 29. ve 30. maddeleri hükümleri T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama ve uygulama hakkını saklı tutmuştur. Her taşın altında bir sorun...
Acilen bir Çocuk Bakanlığına ihtiyacımız var. Özel eğitime muhtaç çocuklar, tarım işçisi çocuklar, çocuk gelinler, yetişkin mahkemelerinde yargılanan çocuklar, çocuk yoksulluğu, çocuk işçileri, yalnızca 2013 yılında 71 çocuk iş kazasında yaşama veda etti. İnsan olanın vicdanı dayanmıyor. Ne diyordu büyük yazar Yaşar Kemal, “Çocuklar da insandır.” Yaşlıları da unutmayalım. Halleri ortada. Halen emekli olduktan sonra çalışma yaşamında olan yaşlılar var, geçinmek için çalışmak zorundalar. Pazarlarda, merdiven altlarında, tarlalarda ve daha birçok alanda... Çocuk Bakanlığının yanına bir de Yaşlı ve Engelli Bakanlığı koymalı. Çünkü, engellimizin ve yaşlımızın oranı 15 milyona yaklaştı.

‘ÇALIŞMA YAŞAMININ KAPILARI KADINA KİLİTLİ’

Mevcut okul öncesi hizmetleri çocukları ve çalışan ebeveynleri yeteri kadar destekliyor mu?
Bakın, Türkiye’de çocuğun çocukluk dönemi toplumsal kabul açısından uzun yılları kapsıyor. Çocuk 8.-9. sınıfa kadar annesine bağımlı kılınıyor. Annesi en büyük psikososyal destek birimi görevini görüyor. Erkek egemen zihniyetin ve onun şekillendirdiği toplumun isteği bu yönde. Hal böyle olunca kadın için çalışma yaşamının kapıları kendiliğinden kapanıyor. Çocuğun kendine güvenen, özerk, yaşamı ve insanları, doğayı, hayvanları seven bir birey olarak yetişmesi ise bir sorunsal haline dönüşüyor. Yine eğitim-öğretimin her döneminde okul sosyal hizmetiyle çocuklar, ebeveynler desteklenmelidir. Gel gör ki okul sosyal hizmeti uygulamasını da henüz gerçekleştiremedik.

İyi bir çocuk bakımı sisteminin olmamasının sonuçları nelerdir?
Çocuk bakım sistemi iyi kurgulanmadığı için anne çalışma yaşamından zorunlu olarak ayrılabiliyor. Çalışma yaşamı kapısı kapanmayanlar için ise çalışma saatleri, izin, kreşlerin durumu vb gibi nedenlerden dolayı çözmesi gereken sorunlar önünde bekliyor. Hep yalnız kalıyor. Herhalde bu coğrafyada kadının adı yalnızlık... Kadının çalışma yaşamında olmamasıysa toplumsal gelişmeye ve değişmeye etkisini sınırlandırıyor. Hem böylece şikâyetçi olduğumuz toplumsal cinsiyet rollerinin ve ayrımcılığının sürmesini kolaylaştırmış oluyoruz. Bu bağlamda var olan sosyal politikanın ve sosyal hizmetlerin sorgulanması gündeme gelmektedir. Kadının yalnız kalmasının nedeni erkek egemen zihniyetin sürmesinde sistemin kolaylaştırıcı olmasıdır. Kolektif bir soruna bireysel yanıt vermeniz sizi sosyal devlet çabasından uzaklaştırır. Tüm insanlar için eşitlik istemediğiniz sürece insan haklarıyla ilgili olarak yapacak pek bir şeyiniz yoktur laf üretmekten başka.

‘ÇOCUĞUN BAKIMI TOPLUMUN SORUNUDUR’

Anneyi ve toplumu rahatlatacak çözümler ve  destekleyici programlardan bahseder misiniz?
Bakım anlamında kurumsal hizmetlerin genişletilmesi ve nitelikli hale getirilmesi gerekmektedir. Bakım hizmetlerinin yetkinliği kadını toplumsal yaşamdan, çalışma yaşamından da ayırmaz. Çocuğu var kılar, toplumu demokratikleştirir. Çocuğun gelişimi gözetildiğinde 0-3 yaş arası çocuğu olan annenin desteklenmesi, hatta çocuk bakımı ve psikolojisinde uzmanlaşmış kolaylaştırıcıların annelerin yanında görevlendirilmesi, 3 yaş sonrası için ise nitelikli, çağı yakalamış kurumsal bakım hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlandırılması sosyal devletten talep edilmelidir. Kabul etmeliyiz ki çocuk bakımı toplumun sorunudur. Çözümü de toplumsal politikayla olmalıdır. Bir de şu var bakım hizmetleri derken aklımıza hep çalışan kadınlar geliyor. Belirtmemiz gerekirse bütün anneleri kapsaması gerekli.

GÖNÜLLÜLÜK KADININ DESTEKLENMEMESİNİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEMELİ

Çocuğun bakımı kadının görevidir yaklaşımı doğru bir tavır mıdır?
Annenin çocuğa bakım hizmeti vermesinde gönüllülük esası var. Ancak gönüllülük geleneği, çocuk bakımının kadınının karşılık gözetmeyen rolü olarak görülmesini ve kabul edilmesini de beraberinde getiriyor. Aslında kadının psikososyal desteğinin, çocukla arasındaki ilişkinin kurulması ve bağlanma parametreleri açısından baktığımızda toplumsal norm haline getirildiğini ve kadının olmazsa olmazı olarak kültürel anlamda dayatıldığını görürüz. Geleneksel rolleri içinde kadın buna hazırlanmıştır. Diğer taraftan toplumsal cinsiyet ayrımcılığıyla desteklenen ücretsiz bir hane içi işgücü vardır. Ancak sosyal adalet ve sosyal devlet açısından baktığımızda bunun kurumsal olarak verilmesiyle birlikte kadının desteklenmesi zorunluluğunun üzerinde durulur. Yoksa cinsiyete dayalı rollerin kısır döngü haline gelmesi hiç kuşku edilmesin ki toplumun diğer alanlarına da geçmektedir. Böylece bir sonuç olarak annenin çocuğa bakımı ve onun çalışma yaşamına katılımında bir engel durumu oluşturması normalleştirilebilmektedir.

ÖNCEKİ HABER

Berkin'in uçurtmasına da müdahale edildi!

SONRAKİ HABER

Taraftarlar da 1 Mayıs’ta alanda olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...