19 Nisan 2015 17:41

‘Yayınlama özgürlüğünü okurlar da istemeli’

Türkiye Yayıncılar Birliği ve İsveç Yayıncılar Birliği ortaklığıyla devam eden ‘Yayınlama Özgürlüğü Yolunda Projesi’ kapsamında İzmir Kitap Fuarı'nda da bir panel gerçekleştirildi. Türkiye’de ifade özgürlüğünü geliştirmeye yönelik büyük ilgi gören panelde konuşmacılar, yayınlama özgürlüğü yolunda engelleri ve çözüm yollarını konuştu.

Paylaş

Türkiye Yayıncılar Birliği ve İsveç Yayıncılar Birliği ortaklığıyla devam eden ‘Yayınlama Özgürlüğü Yolunda Projesi’ kapsamında İzmir Kitap Fuarı'nda da bir panel gerçekleştirildi. Türkiye’de ifade özgürlüğünü geliştirmeye yönelik büyük ilgi gören panelde konuşmacılar, yayınlama özgürlüğü yolunda engelleri ve çözüm yollarını konuştu.  

Moderatörlüğünü Gazeteci-Editör Faruk Şüyün'ün yaptığı panele Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Gazeteci-Yazar Mine Söğüt ve Yazar Hakan Günday konuşmacı olarak katıldı.

'YASAKLARI FITRAMIZDA VAR SANIYORUZ'

Yayınlama özgürlüğünün önündeki devlet kaynaklı engellere değinen Yazar Mine Söğüt “Sadece benim neslim değil benden sonraki nesil de yayınlama özgürlüğü önündeki engelleri konuşacak gibi gözüküyor.  Hayatlarını bunu tartışarak geçirecekler çünkü yaşadığımız coğrafya, yaşadığımız zaman tamamen özgürlükleri kısıtlama üzerine dil kuran iktidarların elinde. Sınırı olduğu düşünüldükçe ve bir sınır çizildikçe bu hep tartışılacak. Sistemi tamamen sorgulamadığımız sürece, sistemin üzerinde kendimizi tarif ettiğimiz sürece bu ister yayıncılık ister özel hayat olsun sürekli duvarlara toslyacağız. İktidarların insafına kalan bir özgürlük anlayışımız olacak ya da insafsızlığı üzerinden büyük kayıplarımız olacak bugünlerde olduğu gibi. Sistem sorununu çözemediğimiz sürece bu şekilde devam edecektir. İnsanlık tarihinin ilk başından beri baktığımızda devletin devlet için var olduğunu görüyoruz. Sanırım bu yüzden özgürlük üzerinde hiç bir şey tartışamıyoruz. Hele ki bizim gibi ortadoğu ülkesinde yaşıyorsak develetin yaratmış olduğu yasak kavramını fıtratımız zannediyoruz" dedi. 

'KARŞI ÇIKMAYI TEKRAR DÜŞÜNMELİYİZ'

Ne yapılması gerektiğine dair düşüncelerini söyleyen Söğüt “Muhaliflik duygusunun erdemini yeniden hatırlamamız gerekiyor. Karşı çıkmanın etiğinin yeniden oluşturmamız ve buna bir değer vermemiz gerekiyor. Bunun için de içimizde hesaplaşma yaşarken, yasalarla şekillenen hayatlarımızın sınırlarını zorlamamız gerekiyor. Başka bir çıkış ya da yol göremiyor. Nazım Hikmet'in bu konuyla ilgili çok güzel bir dizesi var 'Yolu yok  Donkişot'um, yolu yok. Yeldeğirmenleri ile dövüşülecek" dedi. 

‘YENİ DEMOKRASİ YETMEDİ İLERİ DEMOKRASİ GELDİ’

Hükümetin özgürlükler üzerine kurduğu baskıyı anlatan Turgay Olcayto “Bugün yaşadığımız 12-13 yıllık bir dönem var. Başlangıçta yeni demokrasiye gidiyoruz dendi, bu yetmedi  ileri demorkasi dendi. Arkasından  özellikle basına çok büyük baskılar geldi, yalnız basınla kalmadı bu baskılar.  Kahkananın bile yasaklanamaya çalışıldığı din temelli yaşam tarzlarının empoze edilmeye çalışıldığı bir dönem. El ele tutuşmak yasak, sinema yasak, tiyatro yasak, karikatür yasak, bale yasak, konuşmak yasak, hatta yakında aklımızdan bile geçirmek yasak oalcak. Çağdaş demokrasilerde düşünce özgürlüğü çok önemlidir. biz de bir kere bunun olmaması yaratıcılığı ortadan kaldırıyor” dedi. 

‘SANSÜRÜ KENDİMİZ KOYMAK ZORUNDA KALIYORUZ’

Otosansüre de değinen Olcayto şunları söyledi “Siz yazar olduğunuz zaman bir şey yazarken kırk defa düşünüyorsunuz. Kendinize bir otosansür koyuyorsunuz, bu sansürden çok daha  yaygın bir şey oldu. Bu tamamen yerleşti artık Türkiye'de. Otosansür bugün gazetecinin sık sık kullandığı malzeme. Çünkü bir yandan patrondan korkuyor, işten atar diye öte yandan da her yazdığı haberde bu iktidara dokunur mu, iktidar beni şikayet eder mi düşünüyor. 700 arkadaş, işlerine gelmediği için işinden oldu. Bu ortamda yayıncılığın özgür olduğunu söylemek zor, bunu en başından beri için söylebiliriz.  Bu dönemde bile kitap toplatıyorlar. Böyle bir ortamda mücadele etmek önemli, yayıncılar birliğinin başlığıda anlamlı, umut içeriyor hem de mücadele içeriyor. Mücadele ederek bu umudu gerçekleştirebiliriz.” 

‘SADECE HİKAYELER PATRONUM OLDU’

Yazar olmanın zorluklarını kendi yaşamı üzerinden anlatan Yazar Hakan Günday “Yazmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra farkettim ki bu konuda patronluk taslayabilecek  yığınla mekanizma var. Bunları şöyle sayabiliriz, o dönem yürülükte olan yasalar, o dönem yürülükte olmayan yasalar, ki buna ahlak, toplum kuralları diyebilirsiniz, tanınma, para ki dev gibi bir maddedir patronlar arasında. Hepsi sıraya girmiştir ki siz sadece hikaye anlatmak istiyorsunuzdur. bunlardan kaçınmanın bir yolunu şöyle buldum; kendime, anlattığım hikayeyi patron edindim. En çok dayağı ondan yiyorsunzu ama doğru yoldan gitmenizi sağlıyor. Sadece onu memun etmeye çalıştım.”

‘OKURLAR DA SUÇ ORTAĞIMIZ OLMALI’

Yazmanın yarattığı güce de değinen Günday şunları söyledi “Yazmanın ne kadar güçlü bir şey olduğunu anlayınca tabi ki çok doğal karşıladım mevcut bütün güçlerin o iletişime girmeye çalışmasını çünkü o iletişime girmeniz lazım ki iletşimde verilen bilgi üzerinde oynayabilesiniz, çünkü yazının çok ilginç bir iletişim biçimi var. Yayıncılığın özgürlüğü sadece yayıncılar açısından bakılacak bir iş değil okurun özellikle bunu talep etmesi lazım, uyanık kalmak adına ve düşünmeye devam edibilmek adına ancak bu böyle bir suç ortaklığı ile sağlanır, yoksa öbür türlü durum devam eder.” (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi 2’nci tura kaldı

SONRAKİ HABER

Celal Doğan: 7 Haziran’da sahte ampulleri söndüreceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...