19 Nisan 2015 04:01

‘Yeni duydum Ermeni’sen Ermeni’

Görüyoruz, unutuyoruz ve yaşıyoruz. Ama bir halk var bu topraklarda, o halk ki kırıla kırıla affediyor. Bunu 'bile' yapıyor. İnsan, 'ne olur beni affetme' demek istiyor içinden. Ama o, affediyor işte. Kısık sesle konuşup, “Bu halklar düşman olmasın, yan yana yaşamayı becerebiliriz,” diyorlar.

Paylaş

Mehmet Said AYDIN

Bunu daha önce yazdım. “Bunu daha önce yazdım” cümlesini de daha önce birkaç defa yazdım. Artık konuşurken de “bunu daha önce yazmıştım” gibi cümleler ediyorum. Ama bunu, daha önce yazdım, evet ve anca kimi şeyleri daha önce yazdım cümlesini anca birkaç kere yazdığınızda ve söylediğinizde içiniz soğur. Soğumak da ne demekse, işte sanki o meseleye dair size ayrılan cümleler o kadardır, daha fazlasını kanırtmaya gerek yoktur. Ama kimi meselelerde de, ne kadar konuşsanız “doymazsınız”, o oradadır. Kimi çıkar “amaaan” der, kimi “travma” der, berikisi “özür” der; der babam der ama sen yazarsın işte bir yerde. Belki bir cümlesi birinin nefesine ferahlık olur, yarasına tuz olur, derdi bir iken yarıma huruç eder. İşte züğürdün tesellisi bu kadar, esasen.
Nisan geldi, geçiyor bile. 1915 – 2015 arasında 100 yıl var artık. Seviyoruz böyle yuvarlak rakamlar, çeyrek yüzyıl 25 geldi mi, anmalar belirginleşir. 50’ye gelindiğinde büyür, 75’te etlenir iyice, 100’de çatlar. Bu dünyadaki bütün çatlamalar övülesi değil, malum. Nar da çatlar ve bu mühim bir şeydir. Ben narın çatlamasının övüldüğü toprakları biliyorum. Ama narın kendisinin derin bir kedere sebep olduğu yerin de aynı topraklar olduğunu biliyorum. Sanırım ve ne yazık ki.
Daha önce yazdığımda “kirveler diyarındaydık” demiştim. Evet, öyleydi. Artık orada olmayan kirvelerimiz vardı ve onlarla ilgili konuşulan bir kamyon şey: Kimi tevatür, kimi övgü, kimi özlem, kimi hakaret ve küfür, kimi kavuşulamamış aşk ve dahası. Kısık sesle anlatılanı da duydum, bağıra çağıra konuşulanı da. Kirvemizdiler, bir zamanlar buradaydılar ve artık yoktular. Uzun zaman bu “artık yoktular”ı düşünemedim. Düşünecek mesafeden yoksundum. Sonra sonra anladım ki, “artık yoktular” çünkü yok edilmişlerdi. Sürülmüşler, kır edilmişler, soyları kurusun istenmişti. Gitmişlerdi işte ve niye nasıl gittikleri birilerini ölesiye korkutuyordu. Bir halk, ölerek, biteviye ölerek konuşulmuştu. Sorularımın yanıtlarını almaya ilk başladığım günlerde dehşetle fark etmiştim. Kısık sesle konuşuluyordu çünkü utanıyordu insanlar. Utanmak peki, bir “hak” mıydı?
Akif Kurtuluş’un Ukde’si üzerine yazdım; orada da söylemiştim (“bunu daha önce yazdım” döngüsüne girmeyeceğim bu defa, hayır): Utanmak belki bir hak değil ama affedebilmek hak. Affedilmeyi beklemek de hak değil. Kimi şey var, affedilmeyi beklediğini ima etmen bile ayıbın karşısına yazılıyor. İyi ki de yazılıyor.
Bu toprakların her karesinde, devletin ve karakışın vardığı her yerde bir katliam var. Sır değil, kimine anlatıp anlamasını beklemek dışında bahsini etmenin aslında çok manası da yok. Görüyoruz, unutuyoruz ve yaşıyoruz. Ama bir halk var bu topraklarda, o halk ki kırıla kırıla affediyor. Bunu “bile” yapıyor. İnsan, “ne olur beni affetme” demek istiyor içinden. Ama o, affediyor işte. Kısık sesle konuşup, “Bu halklar düşman olmasın, yan yana yaşamayı becerebiliriz,” diyorlar. Bize anca utanmak işte böyle. Öyle de, böyle de.
Celal Güzelses derlemesiyle bir türkü var, Diyarbekir elinden. Bu hayatta kirveliğimizin dışında “gelinim” olan iki gözüm Yerazpek sevmiyor türküyü ama olsun. Benim içimde çokça çalıyor, elim çokça gidiyor ki dinleyeyim. “Daha önce yazdığım”ın içinde “Ahçik”ten söz açmıştım. Bu defa “Ermeni’yiz Meskânımız Toydadır”la hitama erdireyim. Başlık da türküden el alıyor, zaten. Belki yazıyı okuyup bir kişi olsun dinler. Aha bak, bu da züğürdün tesellisi.
Soykırım’ın 100. yılında utanç bu; ama bu kadar değil. Çok daha fazlası. Anca yazıyoruz işte böyle, anca.

@bahcelikusur
mehmetsaida@gmail.com

ÖNCEKİ HABER

Soykırımı inkâr rejiminde çatlaklar yaratmak

SONRAKİ HABER

Ara Dinkjian: Fransa doğumlu babama nerelisin derseniz 'Diyarbakırlıyım' der

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...